UA: Ukrayna’nın plakası.
UAS: Eski Mısır tanrılarının asası.
UBUDİYET: Kölelik,kulluk.
UBUR: Karşı yakaya geçmek.
UBUS: Somurtkanlık.
UCA: Bir yengeç türü.
UCA: Kuyruksokumu kemiği.
UCA: Kuyruk sokumu kemiği.
UCUZ: Ehven, Rahis, Rahise.
UÇANTOP: Voleybol.
UÇKUN: Ateşten fırlayan ve etrafa saçılan kıvılcım.
UÇKUN: Yanan bir ateşten sıçrayan kıvılcım.
UÇMA: Pervaz, Tayaran.
UÇUCU: Pervaz.
UÇUK: Tebhal.
UÇUN: Bayrağın uçkurluk karşısındaki kenarı.
UÇURUM: Yar.
UÇURUMLAR: Vihad.
UDAL: Çaresi olmayan hastalık.
UDEBA: Edipler.
UDEL: Rus imparatorluk ailesinin toprak olarak sahip olduğu mülkler.
UEFA: Avrupa Futbol Birliği’nin kısaltması.
UFA: Başkırdistan Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti.
UFANTI: Kırıntı.
UFKİ: Yatay.
UFKİ: Yatay.
UFO: Kimliği bilinemeyen gök cismi.
UFUK: Çevren, Gözerimi.
UFUKLAR: Afak.
UFUNET: İrinli yara.
UFUNET: Pis koku.
UFUNET: Çok pis koku.
UGAN: Tanrı, Oğan.
UGİYA: Moritanya’nın para birimi.
UĞRA: Hamur açılırken tezgaha yapışmaması için serpilen un.
UĞRA: Hamurun yapışmasını önlemek için serpilen un.
UĞRALAMAK: Hamur açılırken yapışmaması için un serpmek.
UĞRU: Hırsız.
UĞUR: Kadem, Meymenet, Kut, Yom, Kudüm, Sur.
UĞURLAMAK: Esenleme, Teşyi
UĞURSUZ: Şom, Meşum, Menhus.
UĞURSUZLUK: Nuhuset, Şeamet.
UHLAN: Bir çok Avrupa ordusunda mızraklı süvarilere verilen ad.
UHREVİ: Öbür dünya ile ilgili,ahret ile ilgili.
UHREVİ: Öteki dünyayla ilgili.
UHURU: Afrika’nın en yüksek dağı Kilimanjaro’nun yerli dillerde özgürlük anlamına gelen adı.
UHURU: " Afrika'nın en yüksek dağı Kilimanjoro'nun yerli dillerde ""Özgürlük"" anlamına gelen yeni adı."
UHUVVET: Kardeşlik.
UKALA: Argon, Bilecen, Malumatfuruş.
UKBA: Hazreti Muhammed’in siyah renkli sancağının adı.
UKBA: Öteki dünya,ahiret.
UKDE: Düğüm, Muamma.
UKE: Judo’da teknik olarak rakibinden zayıf kalan taraf.
UKNUM: Asıl,unsur,hipostaz.
UKNUM: Prensip,umde,ilke,din ve felsefe temellerinden biri./ Hipostaz.
UKNUM: Unsur, Asıl.
UKUBET: Öbür dünyada verilecek olan ceza.
UKUBET: Çok çirkin, Sakil.
UKULELE: Hawai adalarına özgü gitara benzer dört telli çalgı.
ULAÇ: Fiillerin zarf olarak kullanılan şekilleri,bağfiil.
ULADA: Aydın yöresinde,kadınların kına gecesi,düğün,bayram gibi özel günlerde başlarına örttükleri geniş örtüye verilen ad.
ULAH: Eskiden Romanya’nın yerli halkına ve bu halkın soyundan olan kimselere Osmanlı Türklerinin verdiği ad.
ULAM: Grup,kategori.
ULAM: Kategori,zümre.
ULANBATOR: Moğolistan’ın başkenti.
ULAŞIM: Muvassala, Münakale.
ULAŞMA: Tavassul, Vusul.
ULAŞMIŞ: Nail, Ermiş.
ULAŞTIRMA: İsal, Tavsil., Münakalat
ULEMA: Osmanlı Devletinde kadılara ve müderrislere verilen ad. Bilginler
ULTOR: Roma mitolojisinde Jüpiter ve Mars’ın sıfatı.
ULU: Âli, Ulvi, Celil, Ekber, Ulya, Mübeccel.
ULUFE: Yeniçerilere verilen üç aylık ücret.
ULULAMA: İbcal, Tazim, Taziz, Tebcil.
ULUNEKE: Cengiz Han’ın annesinin adı.
ULVAN: İftihar etme,öğünme.
ULVİYYET: Yücelik,yükseklik. ,
ULYSSES: James Joyce’un tanınmış yapıtı.
UMAR: Çare, Deva, Em.
UMBO: Bir kalkanın ortasında bulunan,eli korumaya ve oklardan sakınmaya yarayan,genellikle bombeli bölüm.
UMDE: Prensip.
UMDE: Birinin yapmakla yükümlü olduğu iş.
UMİAK: Deriyle kaplı bir çeşit eskimo kayığı.
UMİAK: Deriyle kaplı bir çeşit Eskimo kayığı.
UMİAK: Ren geyiği derisinden yapılmış Eskimo kayığı.
UMK: Eski dilde derinlik.
UMK: Derinlik.
UMRAN: Bayındırlık.
UMU: İstek,arzu.
UMU: İstek, Arzu, Emel, Talep, Özenç, Meram.
UMUM: Bütün, Tüm, Genel.
UMUR: İlgilendirme, Dikkate alma.
UMUTSUZ: Meyus, Nevmit, Naçar Biçare.
UMUTSUZLUK: Meyusiyet.
UNESCO: Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü’nün kısa yazılışı.
UNİTED: Asfalta benzeyen inorganik bir madde.
UNKUD: Meyve salkımlarına verilen ad.
UNSURLAR: Anasır.
UNUD: İnatçılık.
UNUFAK: Küçük kırıntılar, Zerreler halinde.
UNUTMA: Nisyan.
UNUTMABENİ: Küçük mavi çiçekler açan bir bitki.
UPAS: Cava yerlilerinin silahlarına sürdükleri çok güçlü bitkisel zehir.
UPAS: Cava yerlilerinin oklarına sürdükleri zehir.
UR: Eski dilde kale hendeği.
UR: Tümör.
UR: Kale hendeği.
URA: İçel’in Silifke ilçesinde bir antik kent ,
URA: Mersin’deki antik bir kent.
URA: Osmanlılarda sınır nişanı.
URA: Sınır nişanı.
URA: Sınır nişanı.
URAGAN: Hızı saatte 120 km’yi geçen çok şiddetli ,yağmur getirmeyen fırtına.
URAĞAN: Beraberinde yağmur getirmeyen fırtına.
URAL: Asya'da sıradağlar
URAN: Sanayi,endüstri.
URAN: Sanayi, Endüstri.
URAT: Böbrekte oluşan bir taş.
URAY: Belediye.
URAY: Eski dilde belediye .
URAY: Dil devrimi yıllarında belediye'ye verilen ad.
URBAN: Çöl Araplanna verilen ad.
URBANİZM: Mimarlığın şehir düzeni ile uğraşan kolu. Şehircilik.
UREBİ: Bir tür antilop.
UREKA: Serbest bırakılmış köleler.
URFA: Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bir ilimiz
URGAN: İnce halat.
URGAN: Türlü dokuma maddelerinden yapılan ince halat.
URGAN: İnce halat, Hayta.
URİ: İsviçre’de kanton.
URMİYE: Asya’da bir göl.
URODEL: Kuyruklular.
URODEL: Zoolojide kuyruklular.
URS: Eski dilde düğün yemeği./Saadet,mutluluk.
URS: Düğün yemeği, Velime, Toy.
URUBİ.: Tropikal Amerika’da yaşayan küçük bedenli akbaba.
URUP: Arşının sekizde bir uzunluğunda ölçü birimi.
URUSAT: Düğün yemeği.
US: Akıl.
USA: John Dos Passos’un ünlü üçleme romanı.
USANÇ: Kelâl, Melal, Gına.
USANMA: Gına, Melal, Usanç.
USANMIŞ: Memlul.
USARE: Özsu.
USARE: Özsu.
USKUNA: İki direkli yelkenli bir gemi.
USKUR: Deniz taşıtlarının pervanesi.
USKURU: Civata ve somun yivi.
USTA: Ehil, Mahir, Erbap, Uzman.
USTABAŞI: Formen.
USTAŞA: Milliyetçi ve terörist,1929’da kurulan Hırvat derneği.
USTUFATO: Et ve sebzeleri, kapak kenarı hamurla iyice kapatılmış tencere içinde pişirme yöntemi.
USTURA: Sütüre, Yülgü.
USTURLAP: Gök cisimlerinin yükseltisini ölçmekte kullanılan araç.
USTURLU: En kötü.
USTURUPLU: Derli toplu, Ustalıklı, Uygun, Münasip
UŞABE: Bayram yeri.
UT: Utanma duygusu.
UT: Utanma duygusu, Ar.
UTA: Japon halk türküsü.
UTANGAÇ: Mahcup, Şermin.
UTANMA: Ar, Ut, Haya, Şerm, Hacel Teeddüp.
UTARİT: Merkür.Güneşe en yakın gezegen.
UTAS: Aksırık.
UTEKA: Serbest bırakılmış cariyeler , veya köleler,azatlılar.
UTEROMANİ: Kadında cinsel isteğin hastalık derecesinde artması.
UTEROMANİ: Kadında cinsel isteğin hastalık seviyesinde olması.
UTERUS: Rahim,döl yatağı.
UTKU: Zafer, Yengi, Galebe.
UTME: Hünnap,iğde gibi zeytinimsi meyve.
UVALA: Düdenden daha geniş olan çukurlara verilen ad.
UVERTÜR: Operada,perde açılmadan önce orkestranın çaldığı parça.
UYANIK: Sak, Bidar.
UYANIKLIK: Yakaza.
UYARI: İkaz, Tembih, İhtar.
UYARICI: Münebbih.
UYARLAMA: İntibak, Aranjman, Oriyantasyon.
UYDU: Peyk.
UYDURMA: Masnu.
UYGAR: Medeni, Asri.
UYGARLAŞMA: Temeddün.
UYGULAMA: İcraat, Tatbik.
UYGULAMALI: Pratik, Tatbiki.
UYGULAYIMCI: Teknokrat, Teknisyen, Tekniker.
UYGUN: Reva, Beca, Seza, Mehel, Muhasip, Müstehak, Layık.
UYGUNLUK: Parite, Vifak.
UYKU: Menam, Nevim, Hab, Rakde.
UYKULUK: Kasaplık hayvanların timüs ve pankreas bezlerine verilen ad.
UYKULUK: Kundak çocuklarının avuçlarındaki yumuşak kir.
UYKUSUZ: Sahir, Sahire.
UYLUK: Bacağın kalçadan dize kadar olan kısmı.
UYMA: Riayet, İtaat, İcabet, Ram.
UYUKLAMA: Imızgama, Nuas, Vesen.
UYUM: Ritim, Ahenk, Lahn.
UYUN: Gözler,pınarlar,kaynaklar.
UYUNTU: Uyuşuk,miskin.
UYUŞMA: İmtizaç.
UYUŞMAZLIK: Bağdaşmazlık, İhtilâf
UYUŞTURUCU: Anestezik, Narkotik.
UYUŞUK: Hadir, Miskin.
UYUTAN: Münevvim.
UYUTMA: İname.
UYUZ: Kaşındırıcı bir deri hastalığı.
UZ: Becerikli, Eli işe yatkın.
UZAK: Irak, Dür, Bait, Aksa.
UZAKLAŞTIRMA: Tenkil.
UZAKLIK: Buut, Ara, Mesafe, Uzunluk Tul,Boylam.
UZAM: " Aralarında ilgi veya benzerlik olan şeylerin tümü.: "
UZANIM: Nitelik,özellik,ölçü.
UZATMA: İtale.
UZAY: Cevv, Feza.
UZİLETİŞİM: Telekomünikasyon.
UZLAŞTIRMA: Telif.
UZLET: Toplum yaşayışından uzaklaşarak tek başına yaşama.
UZLET: Toplum yaşamından kaçarak tek basma yaşama, İnziva.
UZMAN: Ehil, Erbap, Usta, Mahir, Üstad, İşbilir, Eksper, Bilirkişi, Kompetan, Mütehassız, Monitör.
UZO: Yunan rakısı.
UZUN: Maksi, Diraz.
UZUNGÖL: Trabzon’un Çaykara ilçesinde,1989’da tabiat parkı kapsamına da alınan,doğal güzelliğiyle tanınmış göl.
UZUNHAVA: Türk halk müziğinde bir türkü türü.
UZUNKAFALI: Dolikosefal
UZUNLUK: Tul, Boylam.
UZUV: Örgen, Eleman.
ÜCRA: Uzakta olan.
ÜCRA: Çok uçta, Uzakta olan.
ÜCRETLİ: Ecir.
ÜÇETEK: Şalvarın üstüne giyilen ve önde uzun iki parçası olan bir giysi.
ÜÇLEME: Teslis.
ÜÇÜNCÜ: Salis.
ÜFTADEGAN: Düşkünlük, Zavallılık, Aşık olma, Zaaf, Nikbet, İnhimak.
ÜFÜRÜKÇÜ: Rukyehan.
ÜLEŞ: Pay, Hisse, Ülek, Behre, Sehim.
ÜLFET: Alışma,kaynaşma.
ÜLFET: Alışma.
ÜLKE: İklim, İl, Diyar, Memalik.
ÜLKÜCÜLÜK: İdealizm.
ÜLSER: Karha, Yara.
ÜLTRAMODERN: Çağötesi, Çağüstü.
ÜM: Valide, Ana, Anne, Ümm
ÜMERA: Amirler.
ÜMERA: Amirler, Büyükler.
ÜMM: Valide, Ana, Anne, Mader, Üm.
ÜMRAN: Bayındır, Abat.
ÜNANİMİZM: Başlıca üyesi Fransız yazar Jules Romains olan ve toplumun ortak bilincini dile getirmeyi amaçlayan edebiyat akımı.
ÜNLEM: Nida.
ÜNLÜ: Meşhur, Angın, Maruf, Namdar.
ÜNSİYET: Ahbaplık,arkadaşlık,alışkanlık.
ÜNSİYET: Alışkanlık.
ÜNSİYET: Arkadaşlık.
ÜRE: Yapay reçine üretiminde temel gereçlerden beyaz billursu toz.
ÜREK: At ve kısrak sürüsüne verilen ad.
ÜREM: Faiz, Nema, Riba, Güzeşte, Getiri.
ÜREOGENEZ: Organizmada zehirli aminli ya da amonyaklı grupların zehirsiz üreye dönüşmesiyle sonuçlanan tepkimelerin tümü.
ÜRETEÇ: Jeneratör,dinamo.
ÜRETİCİ: Müstahsil, Prodüktör.
ÜRETİM: İstihsal.
ÜRETKENLİK: Prodüktivite.
ÜRKÜ: Panik.
ÜRKÜ: Panik, Telâş, Rem.
ÜRTİKER: Ciltte çeşitli sebeplerle oluşan kaşıntılı döküntüler,kurdeşen.
ÜRTİKER: Kurdeşen.
ÜRTİKER: Ciltte oluşan kaşıntılı döküntüler, Kurdeşen, Encere.
ÜRYANİ: İnce kabuklu bir erik cinsi.
ÜSKÜP(SKOPJE): Makedonya’nın başkenti.
ÜSKÜRE: Ağız kısmı yayvan bakır kap.
ÜSKÜRE: Ağız kısmı yayvan bakır tas.
ÜSNİYE: Eski dilde su yosunları.
ÜSTAT: Bir işte geniş bilgi ve yetenek sahibi kimse.
ÜSTBİTKEN: Epifit.
ÜSTDERİ: Epitel, Beşere.
ÜSTE: Başparmak.
ÜSTELEME: Israr, Tekit.
ÜSTENİLMİŞ: Taahhütlü.
ÜSTLENME: Deruhte.
ÜSTÜBEÇ: İsfıdaç.
ÜSTÜN: Faik.
ÜSTÜNKÖRÜ: Alelusul, Sathi.
ÜSTÜNLÜK: Avantaj, Faikiyet, Galebe, Meziyet, Rüçhan, Tefevvuk.
ÜSTÜVANE: Silindir.
ÜŞABE: Bayram yeri.
ÜŞEK: Vaşak denilen hayvanın küçük bir türü.
ÜŞENGEÇLİK: Tekasül.
ÜŞÜŞME: Birikme, İzdiham, Tehacüm.
ÜTİLİTARİZM: Bir işin doğru olup olmadığını o işteki yarar ile ölçen ahlâk sistemi.
ÜTME: Ateşte kızartılmış taze buğday veya mısır.
ÜTOPİST: Gerçekleşmesi imkânı olmayan düşünce biçimlerine inanmış kişi.
ÜTOPYA: Gerçekleşmesi olanaksız düşünce.
ÜVENDİRE: Çift sürerken öküzleri yürütmek için kullanılan, ucuna sivri demir çakılmış uzun değnek.
ÜVEYİK: Bir av kuşu.
ÜVEZ: Gülgillerden bir ağaç ve bu ağacın muşmulaya benzeyen yemişi.
ÜVEZ: Gülgillerden bir ağaç.
ÜVEZ: Sivrisineğe benzer bir böcek.
ÜZERLİK: Susama benzeyen, tohumları acı olan,halk hekimliğinde tedavi ettiğine inanılan bir bitki.
ÜZGÜ: Eziyet, Eza, Cefa.
ÜZGÜN: Mehil, Meyus.
ÜZLÜK: Kulpsuz toprak çömlek.
ÜZÜM: Engur, İneb.
VAAD: Bir işi için verilen söz, Vaat.
VACİR: Kısa olan.
VADE: Mehil.
VAFTİZ: Hıristiyanlıkta,ilk günahı silmek ve Hıristiyanlaştırmak amacıyla yapılan kutsal işlem.
VAGİNA: Döl yolu.
VAGONET: Küçük vagon.
VAH: Bir acıma sözcüğü.
VAHA: Çölde yeşil alan.
VAHDANİYET: Tanrı birliği.
VAHDANİYET: Tanrı birliği.
VAHDET: Birlik.
VAHİ: Boş, Anlamsız, Tehi.
VAHİT: Bir tane, Bir tek.
VAHİY: İlahi duyuru.
VAHİY: Açım.
VAKAR: Ağırbaşlılık.
VAKAR: ağırbaşlılık
VAKAR: Ağırbaşlılık.
VAKETA: Bir tür ince meşin.
VAKIF: Bekit.
VAKİ: Olmuş, Meydana gelmiş.
VAKKAS: Savaşçı,okçu.
VAKUM: Boşluk.
VALA: Baş örtüsü olarak kullanılan bir tür ipekli dokuma.
VALABİ: Avustralya’da yaşayan çeşitli otçul keselilerin ortak adı.
VALANJİNİYEN: Jeolojide kretase sisteminin katı.
VALİ: İlbay, Mir, Şehriemin.
VALİDE: Üm, Ümm, Mader, Ana.
VALLA: Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesinde ünlü bir kanyon.
VALÖR: Bankacılıkta faizin başlangıç tarihine verilen ad.
VAM: Borç.
VAMİ: Borçlu.
VAN: Atların taşınması için yapılmış kapalı taşıma aracı.
VAN: İri ve verimli kiraz çeşidi.
VAN: Atlan taşıma aracı.
VANA: Valf.
VANDAL: Eski kültür ve sanat anıtlarını yakıp yıkan, bunların değerini bilmeyen kimse yada topluluk.
VANTİLATÖR: Üfleç.
VANTRİLOK: Karnından konuşabilen kimse
VAPORİZATÖR: Bir sıvıyı gaz biçiminde püskürten aygıt.
VAPUR: Su buharı gücüyle çalışan gemi.
VARAGELE: Bir şeyi bir yerden bir yere götürüp getirmeye yarayan halat.
VARAGELE: Gerilmiş halatla taşıma.Getirip götürme halatı.
VARAK: Yaprak.
VARAK: Yaprak.
VARAKA: Kağıt, Yazılı kağıt.
VARAKPARE: Kağıt parçası.
VARAN: Tropikal bölgelerde yaşayan kimi kertenkelelerin ortak adı.
VARDAKOSTA: Kıyıları koruyan gemilere verilen ad.
VARIŞLILIK: İrfan.
VARİ: Madagaskar’da yaşayan bir cins maymun.
VARİDAT: Gelirler.
VARİDE: Gelen evrak.
VARİDE: Gelen evrak.
VARİL: Küçük fıçı.
VARİL: Küçük fıçı.
VARİS: Toplardamar genişlemesi.
VARİS: Mirasçı, Mirasa hak kazanan kişi.
VARİT: Olabileceği akla gelen.
VARLIKLAR: Mevcudat.
VAROLUŞÇULUK: Egzistansiyalizm.
VAROŞ: Dış mahalleler.
VAROŞ: Kent veya kasabada dış mahalle.
VAROŞ: Kent'in dış mahalleleri.
VARSAYIM: Hipotez,faraziye.
VARSAYIM: Faraziye, Sanal, İtibari.
VARSAYMACA: Farazi, itibarî
VARSIL: Zengin.
VARSILLIK: Variyet.
VARTA: Tehlikeli durum.
VARTA: Tehlikeli ve korkulu durum.
VARTAVAR: Doğu Karadeniz Bölgesinde tulum eşliğinde horon oynayarak yapılan geleneksel eğlence.
VARYANT: Masal, Öykü gibi bir metnin aslı bozulmuş olarak değişime uğramış şekli.
VARYASYON: Çeşitleme.
VASAL: Derebeylik Avrupası'nda kendini derebeyin hizmetine adayan kimse.
VASAT: Aşırı olmayan, Ilım.
VASATİ: Ortalama.
VASIFLAR: Evsaf.
VASİ: Bir yetimin veya akılca zayıf birinin malını yöneten kimse.
VASİ: Geniş,engin
VASİSTAS: Pencere veya kapının üst yanında bulunan ve oda havasının değiştirilmesine yarayan açılır kapanır bölüm.
VASSAL: Orta çağda Fransa’da derebeyinin maddi ve manevi esareti altında bulunan kimse.
VAŞ: Düşman, Adu, Yağı, Hasm, Hasım.
VAŞAK: Kedigillerden,kürkünden yararlanılan çok yırtıcı hayvan.
VATANDAŞ: Tebaa, Halk, Kamu.
VATANSIZ: Haymatlos.
VATOZ: Kuma gömülü olarak yaşayan bir balık.
VATU: Bir Pasifik ülkesi olan Vanuatu’nun para birimi.
VATVAT: Yarasa,gece kuşu.
VAVEYLA: Feryat.
VAYE: Nasip, Kısmet, Şans.
VAZALAK: Geveze,sözünü bilmez anlamında yerel bir sözcük.
VAZELİN: Bir tür yağ.
VAZGEÇİLMEZ: Mübrem.
VAZGEÇME: Feragat, İstinkaf, Nükül Ferağ.
VAZGEÇMEK: Sarfınazar, Ricat
VAZIH: Açık, Belli.
VAZIIKANUN: Yasa koyucu.
VEBAL: Günah.
VECA: Ağrı.
VECİBE: Yükümlülük.
VECİBE: Borç hükmünde olan görev Farz.
VEDA: Hinduların kutsal kitabı.
VEDAT: Sevgi,dostluk.
VEDAT: Sevgi ve dostluk.
VEDİA: Emanet.İnam.
VEDRE: İçinde süt sağılan kap.
VEFASIZ: Bivefa.
VEHAMET: Tehlikeli son.
VEHAMET: Tehlikeli son.
VEJETARYEN: Et yemez.
VEJETARYEN: Etyemez.
VEKARLI: Ağır.
VEKİL: Gümaste, Bakan, Nazır, Naip.
VEKİLHARÇ: Eskiden, konakların harcamalarından sorumlu görevlenmiş kimse.
VELENA: Yelkenli gemilerde iki direk arasına gerilen üçgen yelken.
VELENSE: Kalın tüylü battaniye.
VELENSE: Kalın bir battaniye türü.
VELHASIL: Kısacası.
VELHASIL: Kısacası, Özetle, Yani Anlamında sözcük.
VELİME: Düğün ziyafeti, Toy, Urs, Arusi.
VELUR: Kadife.
VELUTE: Yağ,un ve et suyu katılarak hazırlanan özel sos.
VEMİZ: Bulutlar içinden görünen ışık.
VENGE: Tropikal Afrika’da yetişen ve açık damarlı,siyahımsı esmere dönüşen esmer renkte,daha çok kaba dokulu,sert ve ağır bir odun veren ağaç.
VENİ-VİDİ-VİCİ: Roma imparatoru Sezar’ın geldim,gördüm,yendim anlamındaki ünlü sözü.
VERA: Tanrı saygısı ve ahret kaygısından ötürü günah işlemekten titizlikle kaçınma.
VERA: Tropikal Amerika’da yetişen çok sert bir ağaç.
VERA: Arka, Sırt, Peş.
VERANDA: Camlı taraça.
VERASET: Mirasa hak kazanmak.
VERBOMANİ: Çok konuşma eğilimi
VERÇENİK: Doğu Karadeniz’de ünlü bir yayla.
VERDELA: Yaklaşık 3cm genişliğinde yumuşak,kösele şerit.
VERDİ: Bir borudan bir saniyede geçen suyun miktarı.
VERE: Ahmaklık./ Bir kalenin teslimi.
VERESE: Varisler.
VERESE: Mirasa hak kazanan kişiler.
VERESİYE: Karşılığı daha sonra ödenmek üzere işlenen fiil.
VEREV: Bir köşeden karşı köşeye doğru katlanmış yada kesilmiş olan.
VEREV: Diyagonal.
VERGİ: Dat, Cizye, Rüsum, Resim, Mevhibe./ Düğüne götürülen armağan.
VERİ: Data, Done, Muta.
VERİGO: Kıbrıs’a özgü iri ve pembe taneli bir üzüm cinsi.
VERİLE: Devlet dairelerinde ödemenin yapılacağını belirten imzalı yazı.
VERİM: Semere, Randıman.
VERİMAY: Halk arasında Eylül ayına verilen ad.
VERİMLİ: Velut, Mümbit, Münbit.
VERİMLİLİK: Feyiz, Rantabilite.
VERİMSİZLİK: Akamet.
VERİT: Siyah kan damarı,toplardamar.
VERİT: Toplar damar.
VERİT: Kirli kam taşıyan damar.
VERİTABANI: Bilgisayar kullanımında çözüme erişmek için işlenebilir duruma getirilmiş bilgi ortamı.
VERİZM: Çirkin ve bayağının estetik değer olduğunu savunan akım.
VERMİYON: Nar çiçeği rengi.
VERMUT: Bir çok bitkiyle özel bir koku verilmiş,tatlı,bir tür şarap.
VERNALİZASYON: Güz ekilen ve kışı Çimlenmiş halde geçiren tohumları doğal ya da yapay olarak soğuk
VERNİK: Mobilya koruyucu madde.
VERNİYE: Çok ufak boyutlu nesnelerin ölçümünü yapabilen düzenek.
VERONİKA: Yavşan otu da denilen mavi ve beyaz renkte çiçekler açan bir bitki.
VERSİYON: Değişik biçim.
VERTİGO: Baş dönmesi.
VESİK: Sağlam delil.
VESİLE: Elverişli durum, Fırsat, Oğur.
VESSELAM: " ""İşte o kadar"" anlamında sözcük."
VESVESE: Şüphe,kuruntu.
VETERAN: Tecrübeli oyuncu.
VETERAN: Tecrübeli oyuncu.
VETİRE: Süreç.
VETİRE: Süreç.
VETİRE: Dar yol./ Süreç, Proses, Mehil, Vade. Önel.
VEZİN: Tartıda ağırlık.
VİBRİYON: Virgül biçimindeki bakteri.
VİCAHİ: Yüzyüze yapılan, Yüze karşı söyleme.
VİDAC: Boyun daman.
VİDALA: Çanta ve ayakkabı yapımında kullanılan sepilenmiş dana derisi.
VİDO: Bir bezik oyunu terimi.
VİKAYE: Koruma,esirgeme,gözetme.
VİKAYE: Koruma, Himaye.
VİNA: Hint müziğine özgü telli bir çalgı.
VİNA: Kalın bir değnek üzerine monte edilmiş dört telli ve sesi yankılayan iki asmakabağı olan gitar.
VİNİL: Bir tür renksiz reçine.
VİNTER: Ağaç çemberler üzerine örülmüş torba biçiminde balık ağı.
VİNTERİZASYON: Yağlı maddelerde bulunan ve donma olayına neden olan bileşenleri uzaklaştırma.
VİRA: Durmadan, Aralıksız.
VİRD: Öğrenci, Şakirt, Talebe, Mürik.
VİRGİNAAMİSİN: Bir tür antibiyotik.
VİSAL: Sevgiliye kavuşma.
VİSKOZ: Selüloz üretiminde kullanılan kolodial çökeltisi.
VİSKOZİTE: Ağdalı,koyu kıvamlı bir maddenin özelliği,ağdalık.
VİSTAVİSİON: Sinemada bir çekim yöntemi.
VİTAL: Bitki.
VİTİR: Yatsı namazından sonra kılınan üç rekat namaz.
VİTRAY: Birbirine bağlı kurşun bölmelere yerleştirilmiş renkli cam parçacıklarından oluşan,saydam pencere süslemesi veya resim.
VİTRAY: Renkli cam parçalarından oluşan saydam pencere süslemesi veya resim.
VİTRİN: Camekân.
VN: Vietnam plakası.
VOKABÜLER: Bir dilin söz varlığı.
VOKABÜLER: Bir dildeki tüm sözcük dağarcığının aldığı isim
VOKAL: Sesle ilgili.
VOLAN: Kadın giysilerinin etek ucu,kol gibi yerlerine verev kesilmiş kumaştan yapılan süs.
VOLİ: Balıkçıların,balıkları çevirmek için kayıklarla denize fırdolayı ağ salmaları.
VOLKAN: Berkan, Burkan.
VOLONTARİZM: Akla ve bilmeye değil de iradeye üstünlük tanıyan,ruhsal olayların ve bilgi sürecinin temelinde iradeyi gören bilim dışı öğreti.
VOLONTARİZM: İstenççilik, İradecilik.
VOLOŞİNOV: Sovyet edebiyat eleştirmeni Mihail Mihailoviç Bahtin’in takma adı.
VOLOVAN: Yaprak hamuru(milföy) ile hazırlanan bir çeşit soslu börek.
VOMBAT: Avustralya’da yaşayan,ağır gövdeli,kısa bacaklı hayvan.
VONOZ: Uskumru,sardalye,kolyoz gibi balıkların ufağı.
VONOZ: Uskumru’nun 8-10 cm boyunda olanı.
VUALET: Kadın şapkalarına konulan ve yüzü örten ince tül.
VUKU: Oluşma, Meydana gelme, Teşekkül.
VUKUF: Anlama, Kavrama.
VUKUFSUZLUK: Bilgisizlik.
VURAÇ: Raket.
VURDUMDUYMAZ: Aldırmaz, Umursamaz, Duygusuz kimse.
VURGUN: İhtikâr.
VURGUNCU: Aferist, Muktedir, Spekülatör.
VURGUNCULUK: İhtikâr, Spekülasyon.
VURTUT: Silâh kullanılan kargaşa.
VURUŞMA: Kıtal, Kavga.
VUSLAT: Sevgiliye kavuşma.
VUZU: Abdest alma.
VÜKELA: Vekiller,bakanlar.
VÜS: Zengin, Varlıklı.
VÜSAT: Genişlik.
WMO: Uluslar arası Meteoroloji Birliği.
XENOFOBİ: Yabancı korkusu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.