12 Ağustos 2012 Pazar

Bulmaca Sözlüğü -U-, -Ü-, -V-, -W-, -X-

UA: Ukrayna’nın plakası.
UAS: Eski Mısır tanrılarının asası.
UBUDİYET: Kölelik,kulluk.

UBUR:  Karşı yakaya geçmek.
UBUS:  Somurtkanlık.
UCA: Bir yengeç türü.
UCA: Kuyruksokumu kemiği.
UCA:  Kuyruk sokumu kemiği.
UCUZ:  Ehven, Rahis, Rahise.
UÇANTOP: Voleybol.
UÇKUN: Ateşten fırlayan ve etrafa saçılan kıvılcım.
UÇKUN:  Yanan bir ateşten sıçrayan kıvılcım.
UÇMA:  Pervaz, Tayaran.
UÇUCU:  Pervaz.
UÇUK:  Tebhal.
UÇUN:  Bayrağın uçkurluk karşısındaki kenarı.
UÇURUM:  Yar.
UÇURUMLAR:  Vihad.
UDAL:  Çaresi olmayan hastalık.
UDEBA: Edipler.
UDEL: Rus imparatorluk ailesinin toprak olarak sahip olduğu mülkler.
UEFA: Avrupa Futbol Birliği’nin kısaltması.
UFA: Başkırdistan Özerk  Cumhuriyeti’nin başkenti.
UFANTI: Kırıntı.
UFKİ: Yatay.
UFKİ:  Yatay.
UFO: Kimliği bilinemeyen gök cismi.
UFUK:  Çevren, Gözerimi.
UFUKLAR:  Afak.
UFUNET: İrinli yara.
UFUNET: Pis koku.
UFUNET:  Çok pis koku.
UGAN:  Tanrı, Oğan.
UGİYA: Moritanya’nın para birimi.
UĞRA: Hamur açılırken tezgaha yapışmaması için serpilen un.
UĞRA:  Hamurun yapışmasını önlemek için serpilen un.
UĞRALAMAK: Hamur açılırken yapışmaması için un serpmek.
UĞRU:  Hırsız.
UĞUR:  Kadem, Meymenet, Kut, Yom, Kudüm, Sur.
UĞURLAMAK:  Esenleme, Teşyi
UĞURSUZ:  Şom, Meşum, Menhus.
UĞURSUZLUK:  Nuhuset, Şeamet.
UHLAN: Bir çok Avrupa ordusunda mızraklı süvarilere verilen ad.
UHREVİ: Öbür dünya ile ilgili,ahret ile ilgili.
UHREVİ:  Öteki dünyayla ilgili.
UHURU: Afrika’nın   en   yüksek   dağı   Kilimanjaro’nun   yerli   dillerde   özgürlük   anlamına   gelen  adı.
UHURU: " Afrika'nın en yüksek dağı Kilimanjoro'nun yerli dillerde ""Özgürlük"" anlamına gelen yeni adı."
UHUVVET:  Kardeşlik.
UKALA:  Argon, Bilecen, Malumatfuruş.
UKBA: Hazreti Muhammed’in siyah renkli sancağının adı.
UKBA: Öteki dünya,ahiret.
UKDE:  Düğüm, Muamma.
UKE: Judo’da teknik olarak rakibinden zayıf kalan taraf.
UKNUM: Asıl,unsur,hipostaz.
UKNUM: Prensip,umde,ilke,din ve felsefe temellerinden biri./ Hipostaz.
UKNUM:  Unsur, Asıl.
UKUBET: Öbür dünyada verilecek olan ceza.
UKUBET:  Çok çirkin, Sakil.
UKULELE: Hawai adalarına özgü  gitara benzer dört telli çalgı.
ULAÇ: Fiillerin zarf olarak kullanılan şekilleri,bağfiil.
ULADA: Aydın yöresinde,kadınların kına gecesi,düğün,bayram gibi özel günlerde başlarına örttükleri geniş örtüye verilen ad.
ULAH: Eskiden Romanya’nın yerli halkına ve bu halkın soyundan olan kimselere Osmanlı Türklerinin verdiği ad.
ULAM: Grup,kategori.
ULAM: Kategori,zümre.
ULANBATOR: Moğolistan’ın başkenti.
ULAŞIM:  Muvassala, Münakale.
ULAŞMA:  Tavassul, Vusul.
ULAŞMIŞ:  Nail, Ermiş.
ULAŞTIRMA:  İsal, Tavsil., Münakalat
ULEMA: Osmanlı Devletinde kadılara ve müderrislere verilen ad. Bilginler
ULTOR: Roma mitolojisinde Jüpiter ve Mars’ın sıfatı.
ULU:  Âli, Ulvi, Celil, Ekber, Ulya, Mübeccel.
ULUFE: Yeniçerilere verilen üç aylık ücret.
ULULAMA:  İbcal, Tazim, Taziz, Tebcil.
ULUNEKE: Cengiz Han’ın annesinin adı.
ULVAN: İftihar etme,öğünme.
ULVİYYET: Yücelik,yükseklik. ,
ULYSSES: James Joyce’un tanınmış yapıtı.
UMAR:  Çare, Deva, Em.
UMBO: Bir kalkanın ortasında bulunan,eli korumaya ve oklardan sakınmaya yarayan,genellikle bombeli bölüm.
UMDE: Prensip.
UMDE:  Birinin yapmakla yükümlü olduğu iş.
UMİAK: Deriyle kaplı bir çeşit eskimo kayığı.
UMİAK: Deriyle kaplı bir çeşit Eskimo kayığı.
UMİAK: Ren geyiği derisinden yapılmış Eskimo kayığı.
UMK: Eski dilde derinlik.
UMK:  Derinlik.
UMRAN: Bayındırlık.
UMU: İstek,arzu.
UMU:  İstek, Arzu, Emel, Talep, Özenç, Meram.
UMUM:  Bütün, Tüm, Genel.
UMUR:  İlgilendirme, Dikkate alma.
UMUTSUZ:  Meyus, Nevmit, Naçar Biçare.
UMUTSUZLUK:  Meyusiyet.
UNESCO: Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü’nün kısa yazılışı.
UNİTED:  Asfalta benzeyen inorganik bir madde.
UNKUD: Meyve salkımlarına verilen ad.
UNSURLAR:  Anasır.
UNUD:  İnatçılık.
UNUFAK:  Küçük kırıntılar, Zerreler halinde.
UNUTMA:  Nisyan.
UNUTMABENİ: Küçük mavi çiçekler açan bir bitki.
UPAS: Cava yerlilerinin silahlarına sürdükleri çok güçlü bitkisel zehir.
UPAS:  Cava yerlilerinin oklarına sürdükleri zehir.
UR: Eski dilde kale hendeği.
UR: Tümör.
UR:  Kale hendeği.
URA: İçel’in Silifke ilçesinde bir antik kent ,
URA: Mersin’deki antik bir kent.
URA: Osmanlılarda sınır nişanı.
URA: Sınır nişanı.
URA:  Sınır nişanı.
URAGAN: Hızı saatte 120 km’yi geçen çok şiddetli ,yağmur getirmeyen fırtına.
URAĞAN:  Beraberinde yağmur getirmeyen fırtına.
URAL: Asya'da sıradağlar
URAN: Sanayi,endüstri.
URAN:  Sanayi, Endüstri.
URAT:  Böbrekte oluşan bir taş.
URAY: Belediye.
URAY: Eski dilde belediye .
URAY:  Dil devrimi yıllarında belediye'ye verilen ad.
URBAN:  Çöl Araplanna verilen ad.
URBANİZM: Mimarlığın şehir düzeni ile uğraşan kolu. Şehircilik.
UREBİ: Bir tür antilop.
UREKA:  Serbest bırakılmış köleler.
URFA: Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bir ilimiz
URGAN: İnce halat.
URGAN: Türlü dokuma maddelerinden yapılan ince halat.
URGAN:  İnce halat, Hayta.
URİ: İsviçre’de kanton.
URMİYE: Asya’da bir göl.
URODEL: Kuyruklular.
URODEL: Zoolojide kuyruklular.
URS: Eski dilde düğün yemeği./Saadet,mutluluk.
URS:  Düğün yemeği, Velime, Toy.
URUBİ.: Tropikal Amerika’da yaşayan küçük bedenli akbaba.
URUP: Arşının sekizde bir uzunluğunda ölçü birimi.
URUSAT:  Düğün yemeği.
US: Akıl.
USA: John Dos Passos’un ünlü üçleme romanı.
USANÇ:  Kelâl, Melal, Gına.
USANMA:  Gına, Melal, Usanç.
USANMIŞ:  Memlul.
USARE: Özsu.
USARE:  Özsu.
USKUNA: İki direkli yelkenli bir gemi.
USKUR: Deniz taşıtlarının pervanesi.
USKURU:  Civata ve somun yivi.
USTA:  Ehil, Mahir, Erbap, Uzman.
USTABAŞI:  Formen.
USTAŞA: Milliyetçi ve terörist,1929’da kurulan Hırvat derneği.
USTUFATO: Et  ve  sebzeleri,  kapak   kenarı   hamurla   iyice   kapatılmış   tencere  içinde  pişirme  yöntemi.
USTURA:  Sütüre, Yülgü.
USTURLAP: Gök cisimlerinin yükseltisini ölçmekte kullanılan araç.
USTURLU:  En kötü.
USTURUPLU:  Derli toplu, Ustalıklı, Uygun, Münasip
UŞABE:  Bayram yeri.
UT: Utanma duygusu.
UT:  Utanma duygusu, Ar.
UTA: Japon halk türküsü.
UTANGAÇ:  Mahcup, Şermin.
UTANMA:  Ar, Ut, Haya, Şerm, Hacel Teeddüp.
UTARİT: Merkür.Güneşe en yakın gezegen.
UTAS:  Aksırık.
UTEKA: Serbest bırakılmış cariyeler , veya köleler,azatlılar.
UTEROMANİ: Kadında cinsel isteğin hastalık derecesinde artması.
UTEROMANİ:  Kadında cinsel isteğin hastalık seviyesinde olması.
UTERUS: Rahim,döl yatağı.
UTKU:  Zafer, Yengi, Galebe.
UTME: Hünnap,iğde gibi zeytinimsi meyve.
UVALA: Düdenden daha geniş olan çukurlara verilen ad.
UVERTÜR: Operada,perde açılmadan önce orkestranın çaldığı parça.
UYANIK:  Sak, Bidar.
UYANIKLIK:  Yakaza.
UYARI:  İkaz, Tembih, İhtar.
UYARICI:  Münebbih.
UYARLAMA:  İntibak, Aranjman, Oriyantasyon.
UYDU:  Peyk.
UYDURMA:  Masnu.
UYGAR:  Medeni, Asri.
UYGARLAŞMA:  Temeddün.
UYGULAMA:  İcraat, Tatbik.
UYGULAMALI:  Pratik, Tatbiki.
UYGULAYIMCI:  Teknokrat, Teknisyen, Tekniker.
UYGUN:  Reva, Beca, Seza, Mehel, Muhasip, Müstehak, Layık.
UYGUNLUK:  Parite, Vifak.
UYKU:  Menam, Nevim, Hab, Rakde.
UYKULUK: Kasaplık hayvanların timüs ve pankreas bezlerine verilen ad.
UYKULUK:  Kundak çocuklarının avuçlarındaki yumuşak kir.
UYKUSUZ:  Sahir, Sahire.
UYLUK: Bacağın kalçadan dize kadar olan kısmı.
UYMA:  Riayet, İtaat, İcabet, Ram.
UYUKLAMA:  Imızgama, Nuas, Vesen.
UYUM:  Ritim, Ahenk, Lahn.
UYUN: Gözler,pınarlar,kaynaklar.
UYUNTU: Uyuşuk,miskin.
UYUŞMA:  İmtizaç.
UYUŞMAZLIK:  Bağdaşmazlık, İhtilâf
UYUŞTURUCU:  Anestezik, Narkotik.
UYUŞUK:  Hadir, Miskin.
UYUTAN:  Münevvim.
UYUTMA:  İname.
UYUZ: Kaşındırıcı bir deri hastalığı.
UZ:  Becerikli, Eli işe yatkın.
UZAK:  Irak, Dür, Bait, Aksa.
UZAKLAŞTIRMA:  Tenkil.
UZAKLIK:  Buut, Ara, Mesafe, Uzunluk Tul,Boylam.
UZAM: " Aralarında ilgi veya benzerlik olan şeylerin tümü.: "
UZANIM: Nitelik,özellik,ölçü.
UZATMA:  İtale.
UZAY:  Cevv, Feza.
UZİLETİŞİM:  Telekomünikasyon.
UZLAŞTIRMA:  Telif.
UZLET: Toplum yaşayışından uzaklaşarak tek başına yaşama.
UZLET:  Toplum yaşamından kaçarak tek basma yaşama, İnziva.
UZMAN:  Ehil, Erbap, Usta, Mahir, Üstad, İşbilir, Eksper, Bilirkişi, Kompetan, Mütehassız, Monitör.
UZO: Yunan rakısı.
UZUN:  Maksi, Diraz.
UZUNGÖL: Trabzon’un Çaykara ilçesinde,1989’da tabiat parkı kapsamına da alınan,doğal güzelliğiyle tanınmış göl.
UZUNHAVA: Türk halk müziğinde bir türkü türü.
UZUNKAFALI:  Dolikosefal
UZUNLUK:  Tul, Boylam.
UZUV:  Örgen, Eleman.
ÜCRA: Uzakta olan.
ÜCRA:  Çok uçta, Uzakta olan.
ÜCRETLİ:  Ecir.
ÜÇETEK: Şalvarın üstüne giyilen ve önde uzun iki parçası olan bir giysi.
ÜÇLEME:  Teslis.
ÜÇÜNCÜ:  Salis.
ÜFTADEGAN:  Düşkünlük, Zavallılık, Aşık olma, Zaaf, Nikbet, İnhimak.
ÜFÜRÜKÇÜ:  Rukyehan.
ÜLEŞ:  Pay, Hisse, Ülek, Behre, Sehim.
ÜLFET: Alışma,kaynaşma.
ÜLFET:  Alışma.
ÜLKE:  İklim, İl, Diyar, Memalik.
ÜLKÜCÜLÜK:  İdealizm.
ÜLSER:  Karha, Yara.
ÜLTRAMODERN:  Çağötesi, Çağüstü.
ÜM:  Valide, Ana, Anne, Ümm
ÜMERA: Amirler.
ÜMERA:  Amirler, Büyükler.
ÜMM:  Valide, Ana, Anne, Mader, Üm.
ÜMRAN:  Bayındır, Abat.
ÜNANİMİZM: Başlıca üyesi Fransız yazar Jules Romains olan ve toplumun ortak bilincini dile getirmeyi amaçlayan edebiyat akımı.
ÜNLEM:  Nida.
ÜNLÜ:  Meşhur, Angın, Maruf, Namdar.
ÜNSİYET: Ahbaplık,arkadaşlık,alışkanlık.
ÜNSİYET: Alışkanlık.
ÜNSİYET:  Arkadaşlık.
ÜRE:  Yapay reçine üretiminde temel gereçlerden beyaz billursu toz.
ÜREK: At ve kısrak sürüsüne verilen ad.
ÜREM:  Faiz, Nema, Riba, Güzeşte, Getiri.
ÜREOGENEZ:  Organizmada zehirli aminli ya da amonyaklı grupların zehirsiz üreye dönüşmesiyle sonuçlanan tepkimelerin tümü.
ÜRETEÇ: Jeneratör,dinamo.
ÜRETİCİ:  Müstahsil, Prodüktör.
ÜRETİM:  İstihsal.
ÜRETKENLİK:  Prodüktivite.
ÜRKÜ: Panik.
ÜRKÜ:  Panik, Telâş, Rem.
ÜRTİKER: Ciltte çeşitli sebeplerle oluşan kaşıntılı döküntüler,kurdeşen.
ÜRTİKER: Kurdeşen.
ÜRTİKER:  Ciltte oluşan kaşıntılı döküntüler, Kurdeşen, Encere.
ÜRYANİ: İnce kabuklu bir erik cinsi.
ÜSKÜP(SKOPJE): Makedonya’nın başkenti.
ÜSKÜRE: Ağız kısmı yayvan bakır kap.
ÜSKÜRE:  Ağız kısmı yayvan bakır tas.
ÜSNİYE: Eski dilde su yosunları.
ÜSTAT:  Bir işte geniş bilgi ve yetenek sahibi kimse.
ÜSTBİTKEN:  Epifit.
ÜSTDERİ:  Epitel, Beşere.
ÜSTE:  Başparmak.
ÜSTELEME:  Israr, Tekit.
ÜSTENİLMİŞ:  Taahhütlü.
ÜSTLENME:  Deruhte.
ÜSTÜBEÇ:  İsfıdaç.
ÜSTÜN:  Faik.
ÜSTÜNKÖRÜ:  Alelusul, Sathi.
ÜSTÜNLÜK:  Avantaj, Faikiyet, Galebe, Meziyet, Rüçhan, Tefevvuk.
ÜSTÜVANE: Silindir.
ÜŞABE:  Bayram yeri.
ÜŞEK: Vaşak denilen hayvanın küçük bir türü.
ÜŞENGEÇLİK:  Tekasül.
ÜŞÜŞME:  Birikme, İzdiham, Tehacüm.
ÜTİLİTARİZM:  Bir işin doğru  olup olmadığını o işteki yarar ile ölçen ahlâk sistemi.
ÜTME: Ateşte kızartılmış taze buğday veya mısır.
ÜTOPİST:  Gerçekleşmesi imkânı olmayan düşünce biçimlerine inanmış kişi.
ÜTOPYA:  Gerçekleşmesi olanaksız düşünce.
ÜVENDİRE: Çift   sürerken öküzleri  yürütmek  için  kullanılan, ucuna  sivri  demir  çakılmış  uzun  değnek.
ÜVEYİK: Bir av kuşu.
ÜVEZ: Gülgillerden bir ağaç ve bu ağacın muşmulaya benzeyen yemişi.
ÜVEZ: Gülgillerden bir ağaç.
ÜVEZ: Sivrisineğe benzer bir böcek.
ÜZERLİK: Susama benzeyen, tohumları acı olan,halk hekimliğinde tedavi ettiğine inanılan bir bitki.
ÜZGÜ:  Eziyet, Eza, Cefa.
ÜZGÜN:  Mehil, Meyus.
ÜZLÜK: Kulpsuz toprak çömlek.
ÜZÜM:  Engur, İneb.
VAAD:  Bir işi için verilen söz, Vaat.
VACİR:  Kısa olan.
VADE:  Mehil.
VAFTİZ: Hıristiyanlıkta,ilk günahı silmek ve Hıristiyanlaştırmak amacıyla yapılan kutsal işlem.
VAGİNA: Döl yolu.
VAGONET: Küçük vagon.
VAH:  Bir acıma sözcüğü.
VAHA:  Çölde yeşil alan.
VAHDANİYET: Tanrı birliği.
VAHDANİYET:  Tanrı birliği.
VAHDET: Birlik.
VAHİ:  Boş, Anlamsız, Tehi.
VAHİT:  Bir tane, Bir tek.
VAHİY: İlahi duyuru.
VAHİY:  Açım.
VAKAR: Ağırbaşlılık.
VAKAR: ağırbaşlılık
VAKAR:  Ağırbaşlılık.
VAKETA: Bir tür ince meşin.
VAKIF:  Bekit.
VAKİ:  Olmuş, Meydana gelmiş.
VAKKAS: Savaşçı,okçu.
VAKUM: Boşluk.
VALA: Baş örtüsü olarak kullanılan bir tür ipekli dokuma.
VALABİ: Avustralya’da yaşayan çeşitli otçul keselilerin ortak adı.
VALANJİNİYEN:  Jeolojide kretase sisteminin katı.
VALİ:  İlbay, Mir, Şehriemin.
VALİDE:  Üm, Ümm, Mader, Ana.
VALLA: Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesinde ünlü bir kanyon.
VALÖR: Bankacılıkta faizin başlangıç tarihine verilen ad.
VAM:  Borç.
VAMİ:  Borçlu.
VAN: Atların taşınması için yapılmış kapalı taşıma aracı.
VAN: İri ve verimli kiraz çeşidi.
VAN:  Atlan taşıma aracı.
VANA:  Valf.
VANDAL: Eski  kültür  ve  sanat  anıtlarını  yakıp  yıkan, bunların  değerini  bilmeyen  kimse  yada topluluk.
VANTİLATÖR:  Üfleç.
VANTRİLOK:  Karnından konuşabilen kimse
VAPORİZATÖR: Bir sıvıyı gaz biçiminde püskürten aygıt.
VAPUR: Su buharı gücüyle çalışan gemi.
VARAGELE: Bir şeyi bir yerden bir yere götürüp getirmeye yarayan halat.
VARAGELE: Gerilmiş halatla taşıma.Getirip götürme halatı.
VARAK: Yaprak.
VARAK:  Yaprak.
VARAKA:  Kağıt, Yazılı kağıt.
VARAKPARE: Kağıt parçası.
VARAN: Tropikal bölgelerde yaşayan kimi kertenkelelerin ortak adı.
VARDAKOSTA: Kıyıları koruyan gemilere verilen ad.
VARIŞLILIK:  İrfan.
VARİ: Madagaskar’da yaşayan bir cins maymun.
VARİDAT: Gelirler.
VARİDE: Gelen evrak.
VARİDE:  Gelen evrak.
VARİL: Küçük fıçı.
VARİL:  Küçük fıçı.
VARİS: Toplardamar genişlemesi.
VARİS:  Mirasçı, Mirasa hak kazanan kişi.
VARİT:  Olabileceği akla gelen.
VARLIKLAR:  Mevcudat.
VAROLUŞÇULUK:  Egzistansiyalizm.
VAROŞ: Dış mahalleler.
VAROŞ: Kent veya kasabada dış mahalle.
VAROŞ:  Kent'in dış mahalleleri.
VARSAYIM: Hipotez,faraziye.
VARSAYIM:  Faraziye, Sanal, İtibari.
VARSAYMACA:  Farazi, itibarî
VARSIL: Zengin.
VARSILLIK:  Variyet.
VARTA: Tehlikeli durum.
VARTA:  Tehlikeli ve korkulu durum.
VARTAVAR: Doğu  Karadeniz  Bölgesinde  tulum  eşliğinde  horon oynayarak  yapılan  geleneksel  eğlence.
VARYANT:  Masal, Öykü gibi bir metnin aslı bozulmuş olarak değişime uğramış şekli.
VARYASYON: Çeşitleme.
VASAL:  Derebeylik Avrupası'nda kendini derebeyin hizmetine adayan kimse.
VASAT:  Aşırı olmayan, Ilım.
VASATİ: Ortalama.
VASIFLAR:  Evsaf.
VASİ: Bir yetimin veya akılca zayıf birinin malını yöneten kimse.
VASİ: Geniş,engin 
VASİSTAS: Pencere veya kapının üst yanında bulunan ve oda havasının değiştirilmesine yarayan açılır kapanır bölüm.
VASSAL: Orta   çağda   Fransa’da   derebeyinin   maddi   ve   manevi   esareti     altında  bulunan  kimse.
VAŞ:  Düşman, Adu, Yağı, Hasm, Hasım.
VAŞAK: Kedigillerden,kürkünden yararlanılan çok yırtıcı hayvan.
VATANDAŞ:  Tebaa, Halk, Kamu.
VATANSIZ:  Haymatlos.
VATOZ: Kuma gömülü olarak yaşayan bir balık.
VATU: Bir Pasifik ülkesi olan Vanuatu’nun para birimi.
VATVAT: Yarasa,gece kuşu.
VAVEYLA: Feryat.
VAYE:  Nasip, Kısmet, Şans.
VAZALAK: Geveze,sözünü bilmez anlamında yerel bir sözcük.
VAZELİN:  Bir tür yağ.
VAZGEÇİLMEZ:  Mübrem.
VAZGEÇME:  Feragat, İstinkaf, Nükül Ferağ.
VAZGEÇMEK:  Sarfınazar, Ricat
VAZIH:  Açık, Belli.
VAZIIKANUN:  Yasa koyucu.
VEBAL:  Günah.
VECA: Ağrı.
VECİBE: Yükümlülük.
VECİBE:  Borç hükmünde olan görev Farz.
VEDA: Hinduların kutsal kitabı.
VEDAT: Sevgi,dostluk.
VEDAT:  Sevgi ve dostluk.
VEDİA: Emanet.İnam.
VEDRE:  İçinde süt sağılan kap.
VEFASIZ:  Bivefa.
VEHAMET: Tehlikeli son.
VEHAMET:  Tehlikeli son.
VEJETARYEN: Et yemez.
VEJETARYEN:  Etyemez.
VEKARLI:  Ağır.
VEKİL:  Gümaste, Bakan, Nazır, Naip.
VEKİLHARÇ:  Eskiden, konakların harcamalarından sorumlu görevlenmiş kimse.
VELENA: Yelkenli gemilerde iki direk arasına gerilen üçgen yelken.
VELENSE: Kalın tüylü battaniye.
VELENSE:  Kalın bir battaniye türü.
VELHASIL: Kısacası.
VELHASIL:  Kısacası, Özetle, Yani Anlamında sözcük.
VELİME:  Düğün ziyafeti, Toy, Urs, Arusi.
VELUR: Kadife.
VELUTE: Yağ,un ve et suyu katılarak hazırlanan özel sos.
VEMİZ:  Bulutlar içinden görünen ışık.
VENGE: Tropikal Afrika’da yetişen ve açık damarlı,siyahımsı esmere dönüşen esmer renkte,daha çok kaba dokulu,sert ve ağır bir odun veren ağaç.
VENİ-VİDİ-VİCİ: Roma imparatoru Sezar’ın geldim,gördüm,yendim anlamındaki ünlü sözü.
VERA: Tanrı saygısı ve ahret kaygısından ötürü günah işlemekten titizlikle kaçınma.
VERA: Tropikal Amerika’da yetişen çok sert bir ağaç.
VERA:  Arka, Sırt, Peş.
VERANDA: Camlı taraça.
VERASET:  Mirasa hak kazanmak.
VERBOMANİ:  Çok konuşma eğilimi
VERÇENİK: Doğu Karadeniz’de  ünlü bir yayla.
VERDELA: Yaklaşık 3cm genişliğinde yumuşak,kösele şerit.
VERDİ:  Bir borudan bir saniyede geçen suyun miktarı.
VERE:  Ahmaklık./ Bir kalenin teslimi.
VERESE: Varisler.
VERESE:  Mirasa hak kazanan kişiler.
VERESİYE:  Karşılığı daha sonra ödenmek üzere işlenen fiil.
VEREV: Bir köşeden karşı köşeye doğru katlanmış yada kesilmiş olan.
VEREV:  Diyagonal.
VERGİ:  Dat, Cizye, Rüsum, Resim, Mevhibe./ Düğüne götürülen armağan.
VERİ:  Data, Done, Muta.
VERİGO: Kıbrıs’a özgü iri ve pembe taneli bir üzüm cinsi.
VERİLE:  Devlet dairelerinde ödemenin yapılacağını belirten imzalı yazı.
VERİM:  Semere, Randıman.
VERİMAY: Halk arasında Eylül ayına verilen ad.
VERİMLİ:  Velut, Mümbit, Münbit.
VERİMLİLİK:  Feyiz, Rantabilite.
VERİMSİZLİK:  Akamet.
VERİT: Siyah kan damarı,toplardamar.
VERİT: Toplar damar.
VERİT:  Kirli kam taşıyan damar.
VERİTABANI: Bilgisayar   kullanımında   çözüme   erişmek  için  işlenebilir  duruma  getirilmiş  bilgi ortamı.
VERİZM:  Çirkin ve bayağının estetik değer olduğunu savunan akım.
VERMİYON: Nar çiçeği rengi.
VERMUT: Bir çok bitkiyle özel bir koku verilmiş,tatlı,bir tür şarap.
VERNALİZASYON:  Güz ekilen ve kışı Çimlenmiş halde geçiren tohumları doğal ya da yapay olarak soğuk
VERNİK: Mobilya koruyucu madde.
VERNİYE:  Çok ufak boyutlu nesnelerin ölçümünü yapabilen düzenek.
VERONİKA: Yavşan otu da denilen mavi ve beyaz renkte çiçekler açan bir bitki.
VERSİYON: Değişik biçim.
VERTİGO: Baş dönmesi.
VESİK:  Sağlam delil.
VESİLE:  Elverişli durum, Fırsat, Oğur.
VESSELAM: " ""İşte o kadar"" anlamında sözcük."
VESVESE: Şüphe,kuruntu.
VETERAN: Tecrübeli oyuncu.
VETERAN:  Tecrübeli oyuncu.
VETİRE: Süreç.
VETİRE: Süreç.
VETİRE:  Dar yol./ Süreç, Proses, Mehil, Vade. Önel.
VEZİN:  Tartıda ağırlık.
VİBRİYON: Virgül biçimindeki bakteri.
VİCAHİ:  Yüzyüze yapılan, Yüze karşı söyleme.
VİDAC:  Boyun daman.
VİDALA: Çanta ve ayakkabı yapımında kullanılan sepilenmiş dana derisi.
VİDO: Bir bezik oyunu terimi.
VİKAYE: Koruma,esirgeme,gözetme.
VİKAYE:  Koruma, Himaye.
VİNA: Hint müziğine özgü telli bir çalgı.
VİNA: Kalın bir değnek üzerine monte edilmiş dört telli ve sesi yankılayan iki asmakabağı olan gitar.
VİNİL:  Bir tür renksiz reçine.
VİNTER: Ağaç çemberler  üzerine örülmüş  torba biçiminde balık ağı.
VİNTERİZASYON:  Yağlı maddelerde bulunan ve donma olayına neden olan bileşenleri uzaklaştırma.
VİRA:  Durmadan, Aralıksız.
VİRD:  Öğrenci, Şakirt, Talebe, Mürik.
VİRGİNAAMİSİN:  Bir tür antibiyotik.
VİSAL:  Sevgiliye kavuşma.
VİSKOZ:  Selüloz üretiminde kullanılan kolodial çökeltisi.
VİSKOZİTE: Ağdalı,koyu kıvamlı bir maddenin özelliği,ağdalık.
VİSTAVİSİON:  Sinemada bir çekim yöntemi.
VİTAL: Bitki.
VİTİR: Yatsı namazından sonra kılınan üç rekat namaz.
VİTRAY: Birbirine bağlı kurşun bölmelere yerleştirilmiş renkli cam parçacıklarından oluşan,saydam pencere süslemesi veya resim.
VİTRAY: Renkli cam parçalarından oluşan saydam pencere süslemesi veya resim.
VİTRİN:  Camekân.
VN: Vietnam plakası.
VOKABÜLER: Bir dilin söz varlığı.
VOKABÜLER:  Bir dildeki tüm sözcük dağarcığının aldığı isim
VOKAL:  Sesle ilgili.
VOLAN: Kadın giysilerinin etek ucu,kol gibi yerlerine verev kesilmiş kumaştan yapılan süs.
VOLİ: Balıkçıların,balıkları çevirmek için kayıklarla denize fırdolayı ağ salmaları.
VOLKAN:  Berkan, Burkan.
VOLONTARİZM: Akla ve bilmeye değil de iradeye üstünlük tanıyan,ruhsal olayların ve bilgi sürecinin temelinde iradeyi gören bilim dışı öğreti.
VOLONTARİZM:  İstenççilik, İradecilik.
VOLOŞİNOV: Sovyet edebiyat eleştirmeni Mihail Mihailoviç Bahtin’in takma adı.
VOLOVAN: Yaprak hamuru(milföy) ile hazırlanan bir çeşit soslu börek.
VOMBAT: Avustralya’da yaşayan,ağır gövdeli,kısa bacaklı hayvan.
VONOZ: Uskumru,sardalye,kolyoz gibi balıkların ufağı.
VONOZ: Uskumru’nun 8-10 cm boyunda olanı.
VUALET: Kadın şapkalarına konulan ve yüzü örten ince tül.
VUKU:  Oluşma, Meydana gelme, Teşekkül.
VUKUF:  Anlama, Kavrama.
VUKUFSUZLUK:  Bilgisizlik.
VURAÇ: Raket.
VURDUMDUYMAZ:  Aldırmaz, Umursamaz, Duygusuz kimse.
VURGUN:  İhtikâr.
VURGUNCU:  Aferist, Muktedir, Spekülatör.
VURGUNCULUK:  İhtikâr, Spekülasyon.
VURTUT:  Silâh kullanılan kargaşa.
VURUŞMA:  Kıtal, Kavga.
VUSLAT:  Sevgiliye kavuşma.
VUZU:  Abdest alma.
VÜKELA: Vekiller,bakanlar.
VÜS:  Zengin, Varlıklı.
VÜSAT: Genişlik.
WMO: Uluslar arası Meteoroloji Birliği.
XENOFOBİ: Yabancı korkusu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.