12 Ağustos 2012 Pazar

Bulmaca Sözlüğü -TES-, -TÜZ-

TESALÜP:  Irk karışması.
TESETTÜR: Kadında örtünme.

TESETTÜR: Örtünme.
TESHİLAT: Kolaylıklar.
TESİR: Etkime.
TESİS:  İnşa.
TESİSAT:  Donanım, Döşem.
TESKERE: Yapılarda gereç taşımak için kullanılan,dört kollu ve iki kişinin taşıdığı tahta araç.
TESKİN:  Öfkenin yatıştırılması.
TESLİS:  Üçleme, Üçe çıkarma.
TESTİ: Kulplu,geniş gövdeli,dar boğazlı,emzikli veya emziksiz olabilen toprak kap.
TESTİ:  Habene.
TESVİYE: Düz duruma getirme,düzleme.
TEŞBİH: Benzeti.
TEŞCİ:  Cesaret verme.
TEŞEBBÜS:  Girişim.
TEŞHİS:  Tanı.
TEŞİ: Bir tür iplik bükme aracı.
TEŞKİRİMESAİ:  İşbirliği, Kooperasyon.
TEŞNE:  Çok istekli.
TEŞRİ:  Yasama.
TEŞT: Çamaşır leğeni.
TEŞT:  Çamaşır leğeni.
TEŞYİ: Uğurlama.
TETA: Yunan abecesinde bir harf.
TETARİ: İribaş.
TETERİ: Derilerin içine batırıldığı tanenli bitki suyu.
TETİR: Cevizin yeşil kabuğu veya yaprağı.
TETKİK: İnceleme
TEVATÜR: Söylenti.
TEVATÜR:  Bir haberin ağızdan ağıza yayılması.
TEVAZU:  Gösterişsiz, Gösterişten kaçınış.
TEVAZÜN:  Tartıda denklik.
TEVEHHÜM:  Kuruntuya düşme.
TEVEK: Asma,kavun,karpuz gibi bitkilerin sürgünü veya dalı.
TEVSİK: Belgeleme.
TEVVAP:  Allah'ın tövbe sıfatı.
TEVZİ: Dağıtım.
TEYAKKUZ: Uyanıklık.
TEYAKKUZ:  Uyanık olma durumu, Sak'lık, Anık'hk.
TEYEL: Eğreti dikiş.
TEYEL: Seyrek ve eğreti dikiş.
TEYEL:  Seyrek ve eğreti dikiş.
TEZ:  İddia, Sav.
TEZAT: Karşıtlık.
TEZEK: Kurumuş sığır gübresi.
TEZENE: Çalgıç,mızrap.
TEZHİP: Yaldızlama.
TEZYİN: Bezeme,süsleme.
TH: Toryum’un simgesi.
THOR: İskandinav mitolojisinde,göksel güçlerin tanrısı.
TIGALA: Hekimlikte kullanılan,sütleğengillerden bir bitkinin verdiği zamk ve özsu.
TIGALA: Sığla yağı’da denilen ve günlük ağacından elde edilen balsam.
TIGALA:  Hekimlikte kullanılan bir tür bitkisel kaynaklı zamk ve özsu.
TIKIZ:  Çok sıkı doldurulmuş.
TIKNAZ: Şişmanca,kısa boylu,yapılı.
TIKNAZ:  Dolgun ve kısa boylu, Tıkız.
TIMAR:  Islak yarayı iyileştirme.
TINAZ: Saman yığını.
TINAZ:  Savrulmaya hazır ekin yığını.
TIPKIBASIM:  Faksimile.
TIRIS: Atın kısa adımlarla hızlı yürüyüşü.
TIRKAZ: Kapı mandalı.
TIRKAZ:  Kapı mandalı veya sürgüsü.
TIRMALAMA:  Tandiş.
TIRMAŞIK: Yurdumuzun orman alanlarında da yaşayan bir kuş.
TIRNAK: Gemi demirinin ucundaki yassı parça.
TIYN:  Balçık, Çamur, Mil.
TIYNET:  Yaradılış özelliği, Natura, Cibilliyet, Mizaç.
Tİ: Boru sesi.
TİARA: Eski Doğu’da ve Bizans’ta hükümdarlık simgesi olan tören başlığı.
TİARA: Eskiden papaların kullandığı tören başlığı.
TİARA: Papalığın simgesi olan üç katlı taç.
TİARA:  Papalığın simgesi üç başlı haç.
TİBA: Armut biçiminde ipek telli Vietnam lavtası.
TİC: Eski dilde taçlar.
TİCANİLİK: Kuzey Afrika’da kurulmuş bir tarikat.
TİCARET:  Tecim.
TİFLİS: Gürcistan’ın başkenti.
TİFTİK: Aynı adlı keçi türünün ince,yumuşak,parlak yünü.
TİG: Divan edebiyatında sevgilinin kaşı,kirpiği,bakışı için kullanılan benzetme,
TİG: Eski dilde kılıç.
TİG: Kılıç.
TİGİN: Eski Türklerde kullanılan bir unvan.
TİH: Eski dilde çöl.
TİH: Sina yarımadasının ortasında yer alan çöl.
TİK: Sıcak bölgelerde yetişen kerestesinden kaplamada yararlanılan çok sert bir ağaç.
TİK:  Bir kas kümesinin istenç dışı hareketi.
TİKE: Çoban düdüğü.
TİKE: Lokma,dilim.
TİKE: Parça,lokma,dilim
TİKE:  Parça, Dilim, Az miktar, Lime.
TİKEL: Cüzi,kısmi.
TİKEL:  Bütünün bir parçasıyla ilgili.
TİKSİNDİRİCİ:  İğrenç, Menfur, Mekruh.
TİL:  Buzul kökenli blok kil.
TİLAKA: Hintlilerin,bağlı oldukları tarikatı belirtmek için kül veya renkli tozla alınlarına çizdikleri işaretlere verilen ad.
TİLAVET: Kuranı düzgün ,usulünce ve yüksek sesle okumak.
TİLİ: Bilgi,malumat.
TİMBAL: Bakırdan yapılma ve küre biçiminde bir tür davul.
TİMBAL: Bir tür davul.
TİMSAL: Simge,sembol.
TİMÜS: Göğüs kemiği arkasında bulunan iç salgı bezi.
TİN: Ruh.
TİN:  Ruh.
TİNAMU: Tropikal Amerika’da yaşayan tavuğa benzer bir kuş.
TİNAMU: Tropikal ormanlarda yaşayan tavuğa benzer bir kuş.
TİNAMU: Uçabildikleri halde genellikle yürümeyi ve koşmayı yeğleyen 46 kuş türünün ortak adı.
TİP:  İlgi çekici, Değişik kimse, Lir.
TİPİ:  Karyağışının hızlanarak artması.
TİPO.: Kabartma biçimlerle ilgili baskı yöntemi.
TİPOLOJİ:  İnsan tiplerini belirleme ve ayırma yöntemi.
TİR: Eski dilde ok..
TİR: Ok.
TİR:  Ok.
TİRAD: Yazı veya konuşmada bir düşüncenin kesintisiz gelişimi,uzun ve tumturaklı konuşma.
TİRAMİSO: İtalyan mutfağına özgü bir cins pasta.
TİRAMOL: Makaraları birbirine kavuşan bir palangayı açıp uzatmak işi.
TİRAMOLA: Geminin rüzgar üstüne veya altına dönmesi için yelkenlerin bazısını gevşetme,bazısını germe işlemi.
TİRAMOLA: Yelkenleri germe veya gevşetme işlemi
TİRAN:  Zorba hükümdar.
TİRAT: Bir  tiyatro  oyununda  oyuncuların  bir  defada  söylediği parça.
TİRAT: Bir tiyatro oyununda oyuncuların bir defada söylediği parça
TİRAT: Uzun  ve  tumturaklı  konuşma .
TİRE: Kısa çizgi.
TİRE: Pamuk ipliği.Dikiş ipliği.
TİREK: Küçük ok.
TİRENDAZ: Eski dilde zarif giyinen kimse.
TİRENDAZ: Ok atan,okçu.
TİRENDAZ:  Zarif ve temiz giyinen.
TİRİLYE: Bursa’nın Mudanya ilçesine bağlı,tamamıyla sit alanı olan Zeytinbağı bucağının eski adı.
TİRİT: Kızartılmış ekmeği et suyuyla haşlayarak yapılan yemek.
TİRİZ: Dar ve ensiz tahta.
TİRİZ:  Dar ve ensiz tahta.
TİRLE: Meme başı üzerine yerleştirilip sütün alınmasına yarayan araç.
TİRNELE: Üç veya daha çok sayıda halat telinden elle örülerek yapılmış kısa ip.
TİROİT: Gırtlağın ön tarafında bulunan ve salgısını kana veren bir bez.
TİRSİ: Alosa’da denilen balık.
TİRSİ: Hamsigillerden bir balık.
TİRŞE: Eskiden üzerine yazı yazmak için hazırlanan deri,parşömen.
TİRYAK:  Panzehir.
TİTAN: Satürn gezegeninin en büyük uydusu.
TİTANİK: Bin dokuz yüz on iki yılında batan transatlantik.
TİTİZ:  Müşkülpesent, Zor beğenen.
TİTOTALİZM:  Her türlü alkollü içkinin içilmesini yasaklayan sistem.
TİTREK:  Lerzan.
TİTREME:  Raşe, Lerze.
TİZE: Gemicilikte halat germe.
TJ: Çin’in plakası.
TLOS: Muğla ilinde antik bir Likya kenti.
TLOS: Tarihsel coğrafyada Anadolu’nun Lykia bölgesinde,kalıntıları Fethiye ilçesi yakınlarında bulunan antik kent.
TN: Tunus’un plakası.
TO: Japonya’da kullanılmış eski bir hacim ölçüsü birimi.
TO:  Eski Japon hacim ölçüsü.
TOGA: Eski Romalıların ulusal giysisi olan geniş ve uzun harmani.
TOK: Cokeylerin giydiği bir tür başlık.
TOK: Jokeylerin giydiği kenarsız başlık.
TOK:  Doymuş, Sir, Meşbu, Satüre.
TOKA: İçki içerken birinin şerefine,sağlığına kadeh tokuşturulması.
TOKAÇ: Çamaşır yıkamada kullanılan yassı tokmak.
TOKAÇ: Çamaşır yıkarken kullanılan tahtadan yassı tokmak.
TOKAÇ:  Çamaşır tokmağı.
TOKAT:  Şamar, Sili.
TOKLU: Bir yıllık kuzu.
TOKMAK: Ağaçtan yapılmış iri çekiç.
TOKMAKBAŞ: Kaya balığı.
TOKSİMAN: Dıştan   sağlanan   her   türlü   maddeye   karşı    fiziksel ve ruhsal  bir  bağımlılık  duyan  kimse.
TOL: Yayla veya bahçe kulübesi,/ küçük köy.
TOL:  Küçük yayla veya bahçe kulübesi./ Taş kemer.
TOLA:  Bir tür kereste.
TOLERANS: Hoşgörü.
TOM:  Bir teşbih adı.
TOMAK: Ağaçtan yapılmış top.
TOMAK: Bir tür kalın ve ağır çizme.
TOMAK:  Ağaçtan yapılmış top.
TOMARA: Gümüşhane’nın Şiran ilçesi yakınlarında bir şelale.
TOMARA: Gümüşhane’nin Şiran ilçesi yakınlarında bir şelale.
TOMBAK: Kuyumculukta kullanılan,yüzde 80 bakır,yüzde 20 çinkodan oluşan sarı renkli alaşım.
TOMBAZ: Düz nehir gemisi.
TOMURCUK:  Domur.
TOMURMAK:  Ağacı dibinden kesmek.
TONALİTE: Belirli bir tonda yazılmış müzik parçasının niteliği.
TONALİTE: Müzikte makam.
TONGA: Argo’da hile,düzen,tuzak.
TONGA:  Kurutulmuş tütün yaprakları destesi.
TONİLATO: Gemilerin alabileceği yükü belirtmekte kullanılan bir tona eşit birim.
TONOZ: Bir mekanı örten kemerli yapı..
TONOZ: Tuğla ve harçla örülmüş,alttan obruk,yarım silindir biçiminde tavan örtüsü.
TOPAL:  Leng, Lenk, Arec, Aksak, Çolpa, Çolak, Şelel.
TOPAN: Kefal balığına verilen bir başka ad.
TOPATAN: Güzel kokulu,sarı renkte,uzunca bir kavun türü.
TOPE:  Elyaf düğümleri.
TOPİK: Bir meze türü.
TOPİK: Nohut,patates,tahin ve soğanla yapılan bir tür meze.
TOPİK: Tahin,nohut,patates ve soğanla yapılan meze.
TOPİK:  Bir meze türü.
TOPLAM:  Kabal, Yekun, Yekûn.
TOPLANMA:  İnikad, Teraküm.
TOPLULUK:  Ahali, Ehil, Cemaat, Maşer, Yığın, Taife, Alay.
TOPLUM:  Amme, Kamu, Halk.
TOPLUMSAL:  İçtimai, Sosyal.
TOPRAK:  Hak, Türap, Arazi.
TOR: Acemi.
TOR: Sık gözlü ağ.
TOR:  Acemi, Görgüsüz,Toy.Torlak./ Sık gözlü ağ.
TORAK: Kömürleştirilecek  ağaç  veya  pişirilecek  tuğlalarla  dolu  olan  ve  dışı  çamur  ile  sıvanan kümbet.
TORAK:  Dışı çamurla sıvalı ocak kümbeti.
TORAKEV:  Asya göçebe Türk boylarında kullanılan bir tür çadır.
TORAMAN:  Tombul ve iri yapılı çocuk.
TORAMAN:  Genç ve iri.
TORBEŞLER: Makedonya’da yaşayan etnik bir grup.
TORBİL: Gobene’de denilen bir balık.
TORERO: Boğa güreşçisi.
TORİK: Palamut balığının irisi.
TORİL:  Arenada güreşten önce boğaların kapatıldıklan yer.
TORK: Bir kuvvetin uygulandığı kütleyi bir eksen etrafında döndürme eğilimi.
TORLAK: Genç,toy.
TORLAK:  Acemi, Toy.
TORNADA: Hızla dönen  rüzgarların oluşturduğu şiddetli siklon fırtınası.
TORNADO: Batı Afrika kıyılarında esen çok kuvvetli fırtına.
TORNET: Bilyeli tekerlekler ve küçük bir sandıktan oluşan basit taşıma aracı.
TORNİSTAN: Gemi için,pervaneyi ters yönde çevirme.
TORS: Gövde heykeli.
TORS:  Gövde heykeli.
TORTİLLA: Meksika’da mısır unuyla yapılan ekmeğe verilen ad.
TORTU:  Rüsup, Kef.
TORUK:  Küçük ekin torbası.
TORUN:  Hafit, Sıbt, Nesibe, Neve.
TOSUN: Bir ile üç yaş arasında bulunan burulmuş erkek sığır.
TOSUN:  Kele, Boğa.
TOTAL: Bütünsel.
TOTALİTER:  Demokratik olmayan baskılı yönetim
TOTEM: Ongun.
TOTEM:  Ongun.
TOTOLOJİ:  Aynı düşünceyi değişik terimlerle tekrarlamaya dayalı üslup kusuru ya da oyunu.
TOY:  Ziyafet, Şölen.
TOYAKA: Bükerek germek için iki kat edilmiş bir ipin ucuna geçirilen tahta parçası.
TOYAKA:  Bükerek germek için iki katlı bir ip ucuna geçirilen tahta parçası.
TOYNAK: At,eşek gibi tek tırnaklı hayvanların tırnağı.
TOZ:  Nak-Gubar.
TOZAK: Toz fırtınası.
TOZAK:  Toz fırtınası.
TOZAN: Çok ince toz tanesi.
TOZAN:  Çok ince toz tanesi.
TOZKOPARAN: Çok rüzgarlı yer.
TOZKOPARAN:  Çok rüzgârlı yer.
TÖHMET: Suçlama.
TÖHMET:  Suçluluk.
TÖMBEKİ: Nargile ile içilen bir tütün cinsi.
TÖMBEKİ: Özellikle İran’da yetişen ve nargile ile içilen bir tütün türü.
TÖMBEKİ:  Nargileyle içilen bir tütün cinsi.
TÖPRÜ:  Sühan.
TÖR:  Evde saygın kişilerin oturduğu baş köşe.
TÖRE: Bir toplumdaki ahlakla ilgili davranış biçimleri.
TÖREDIŞICILIK:  Amoralizm
TÖSKÜRÜ:  Geri geriye, Tornistan.
TÖVBE: Günahtan dönme.
TÖVBE:  Dönü.
TÖZ: Cevher.
TÖZ: Kök,asıl,cevher.
TRABZAN: Merdiven parmaklığı.
TRAFİK:  Seyrüsefer.      ,
TRAJEDİ: Konusunu efsanelerden veya tarihi olaylardan alan,acıklı sonuçlarla bağlanan bir tür tiyatro eseri.
TRAJEDİ:  Ağlatı, Haile.
TRAKE:  Nefes borusu.
TRAKEA: Soluk borusu.
TRAKİT: Yanardağ kayalıkları arasında bulunan bir feldispat türü.
TRAKİT:  Bir tür yanardağ kayası.
TRAKUNYA: Çarpan balığı.
TRAM: Fotomekanik işlemlerde duyarlı tabaka önüne yerleştirilen kareli veya ağımsı saydam bir malzemeden oluşan elek.
TRANÇA: İzmaritgillerden kemikli bir balık.
TRANSANDANTAL: Deney üstü.
TRANSFORMİZM: Dönüşümcülük.
TRANSFÜZYON: Kan aktarımı.
TRANSPLANTASYON: Organ aktarımı.
TRANŞ:  İnek budunun orta kısmı.
TRAP: Havaya fırlatılan bir plakanın vurulması ilkesine dayanan atıcılık dalı.
TRATA: Çekilerek balık avlamaya yarayan,genellikle daire şeklinde el ağı.
TRAVA:  İnceleme yazısı.
TRAVERS: Üzerine  rayların  yerleştirildiği , yere  enine  konulmuş  demir  veya  ağaç  parçaların  her  biri.
TRAVERS: Üzerine rayların yerleştirildiği,yere enine konulmuş demir veya ağaç parçaların her biri.
TRAVERS:  Tren raylarının üstüne yerleştirildiği ağaç ya da metalden tabanlık.
TRAVERTEN: Pamukkale örneğinde olduğu gibi,kimi kaynak sularının yığdığı kalker tortu.
TRAVMA: Organizmada darbeyle oluşan bozukluk.
TREAZ:  İçinde deniz kabuğu kalıntıları olan kum.
TREKKİNG: Dağ yürüyüşü.
TREMA: Kimi sesli harflerin üstüne konan yan yana iki nokta.
TREMOFOBİ: Titreme korkusu.
TRENÇKOT: Yağmurluk.
TREVİ: Roma’yı tekrar görebilmek için,içine para atılması adet olan ünlü çeşme.
TREYLER: Traktör veya kamyonlara,daha çok yük taşımalarını sağlamak için takılan araba.
TRİAS:  İkinci jeolojik çağın 45 milyon yıllık dönemi.
TRİBOLOJİ: Birbirine sürtünen cisimlerin karşılıklı etkileşimini inceleyen bilim dalı.
TRİKE:  Üç tekerlekli Alman motorsikleti.
TRİKOSEFAL: Kırbaç kurdu.
TRİNKETA: Yelkenli gemilerde pruva direğinin en altta bulunan ana sereni ve bu serene bağlanan yelken.
TRİO: Müzikte üçlü.
TRİPTİK: Otomobiller için verilen geçici gümrük belgesi.
TRİPTİK:  Otoların geçici gümrük belgesi.
TRİŞİN: İnsanların ince bağırsağında yaşayan bir solucan türü.
TRİŞİN:  Bir tür bağırsak solucanı.
TRİYAS: İkinci çağın yaklaşık 45 milyon yıllık dönemi.
TROK: Değiş,mal değişi,trampa.
TROK: Mal değişimi,trampa.
TROK:  Trampa, Değiş. Mal değişimi
TROL: Teknelerle suyun dibinde sürüklenerek çekilen, geniş ağızlı balık ağı.
TROMBOLİN: Üzerinde atlayarak ve sıçrayarak çeşitli hareketler  yapılan,çelik yaylar üzerine gerilmiş bez ve bu bez üzerinde yapılan spor.
TROMBUS.: Kan pıhtısı
TROPOSFER: Atmosferin 11 km kalınlığında olan ilk katmanı.
TROTUAR: Yaya kaldırımı.
TROYKA: Bir devletin yada bir şirketin yönetimini birlikte yürüten üç kişilik topluluk.
TRÖST: Tekelci sermayedarlığa dayalı ortaklıklar birliği.
TRUD: Sovyetler Birliği döneminde para yerine kullanılmak üzere 1921 ve 1922’de kabul edilen emek hesap birimi.
TRUP: Aynı tiyatroda çalışan oyuncular topluluğu.
TRUVAKAR: Uzunca kadın ceketi.
TRÜF: Genellikle kahveyle birlikte yenilen bir tür çikolata.
TRÜK: Sinema ve tiyatroda teknik ustalıkla yapılan gösteri.
TRÜK: Tiyatro ve sinemada teknik ustalıkla yapılan hile.
TSUNAMİ: Deprem dalgası.
TSUNAMİ:  Deprem dalgası.
TUAL: Üzerine resim yapılan bez.
TUBA: Kökü yukarıda dalları aşağıda olduğuna inanılan cennet ağacı.
TUFA: Argo’da silahla yapılan hırsızlık.
TUFA: Argo’da vurgun anlamında sözcük.
TUFEYLİ: Asalak.
TUĞ: Sorguç.
TUHAFİYE: İncik boncuk işleri.
TUHAFLIK:  Garabet.
TUJ: Kars,Ardahan ve Iğdır yörelerinde yetiştirilen beyaz yünlü koyun cinsi.
TUKAN: Tropikal Amerika’da yaşayan kimi hafif gagalı kuşların ortak adı.
TUL: Boylam uzunluk.
TUL:  Boylam.
TULANİ: Uzunluğuna,boyun.
TULANİ:  Uzunlamasına olan.
TULU: Güneşin doğması.
TULU:  Doğma, Doğum.
TULUAT: Doğaçlama tiyatro.
TULUK: İçine pekmez,peynir,yağ vs konulan yada yayık olarak kullanılan deri tulum.
TULUK: Tulum.
TULUP: Atılmış,eğrilmeye hazırlanmış,top biçiminde yün veya pamuk .
TULUP:  Eğrilmeye hazır yün.
TUMAN: Don,şalvar.
TUMAN: İç donu.
TUMAN:  İç donu.
TUMŞUK: Papağan,kartal gibi kuşların kemerli gagası.
TUN: Gizli yer,köşe bucak.
TUN:  Gizli köşe, Saklı yer.
TUNÇ: Bakır kalay karışımı.
TUNÇ: Bronz.
TUNÇ:  Bakır kalay karışımı, Bronz.
TUNDURA:  Kuzey kutbuna yakın bozkırlara verilen ad.
TUNER: Bir elektrofonun veya başka elektro-akustik sistemin yükseltici ve hoparlörleriyle birlikte kullanılmak üzere tasarlanmış güç yükseltici olmayan radyo alıcısı.
TUNG: Çin’de yetişen ve meyvelerinden kurutucu bir yağ elde edilen ağaç.
TURA: Halat gibi örülmüş iplik çilesi.
TURA: Madeni paranın resimli yüzü.
TURA: Metal paranın resimli yanı.
TURA:  Halat şeklinde örülmüş iplik çile./ Düğümlenmiş mendil.
TURAB: Toprak.
TURAÇ: Bir cins sülün.
TURAÇ: Sülüngillerden soyu azalmış bir kuş türü.
TURBA: Yarı kömürleşmiş bitki yakıtı.
TURBA:  Bir tür yakıt.
TURFA: Az bulunan,nadir.
TURNO:  Bir tür makara.
TUŞE: Eski dilde nevale,azık.
TUŞE:  Azık, Nevale.
TUTAMAK:  İpucu, Sonuç için aranılan ilk işaret.
TUTANAK:  Zabıt, Mazbata.
TUTAR:  Fiyat, Eder, Meblağ, Semin, Yekûn.
TUTİ: Papağan.
TUTKUN:  Meclup.
TUTTİ: Bir orkestradaki tüm çalgılarla çalınan bölüm.
TUTU: İpotek,rehin.
TUTU:  Rehin, İpotek.
TUTULMUŞ:  Duçar.
TUTUŞMA:  İştial.
TUTYA: Çinko.
TUZ:  Milh, Nemek.
TUZAK:  Fak, Dam, Kemin, Mandepsi Kapan, Aldangıç.
TUZLU:  Şur.
TÜCCAR:  Bezirgan.
TÜF:  Bir cins çökelti taşı.
TÜKETİCİ:  Müstehlik.
TÜKETİM:  İstihlâk, Yoğaltım.
TÜLÜ: Karaman’da Yörükler tarafından dokunan bir cins halı.
TÜLÜ: Kimi yörelerde uzun tüylü,güreşçi erkek deveye verilen ad.
TÜLÜ:  Bir halı cinsi.
TÜM:  Tepe, Tüksek.
TÜMBEK:  Küçük yumru.
TÜMEN: TUGAYLA KOLORDU ARASINDA YER ALAN BİRLİK
TÜMLEÇ:  Mütemmim.
TÜMÖR:  Bağa, Ur, Neoplazma.
TÜMÜR: Bağırsakların iç yüzeylerinde bulunan pürtüklerin adı
TÜN: Gece.
TÜN:  Gece, Şeb, Ley, Leyl.
TÜNEL:  Dehliz.
TÜRE: Adalet.
TÜRE:  Adalet, Hak.
TÜREÇ:  Bidat.
TÜRKBÜKÜ: Bodrum yakınlarında turistik bir belde.
TÜRKELİ: Avşa adasına verilen ad.
TÜRKGÖZÜ: Türkiye ile Gürcistan arasındaki sınır kapısı.
TÜRS:  Kalkan.
TÜRÜM:  Varlıkların oluşumu.
TÜTEKLİK:  Hamamlara özgü sıcaklık dolaşımını sağlayan özel künk düzenlemesi.
TÜTÜ: Balerin  kostümü.
TÜTÜNLÜK:  Birinci kalite pastırma.
TÜVANA:  Dinç, Canlı, Zinde.
TÜVEYÇ:  Küçük taç.
TÜY:  Kıl, Mu., Muy, Rış, Veber.
TÜYSÜZ:  Cerda.
TÜZE: Hukuk.
TÜZE:  Hukuk.
TÜZÜK:  Nizamname, Statü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.