LA: Lantanın simgesi.
LAAKAL: Eski dilde en azından.,asgari.
LAAKAL: Asgari, En'az, Ekal.
LABA: Antalya yöresine özgü,kaburga kemiği ve pirinçle yapılan bir yemek.
LABADA: Efelek de denilen çok yıllık otsu bir bitki..
LABADA: Yaprakları sebze olarak yenen bir bitki.
LABADA: Efelek.
LABANOTASYON: Laban'ın dans yazısı sistemi.
LABROS: Lapina balığının büyük cinsi.
LACEREM: Mutlaka.
LAÇIN: Atmaca,doğan.
LAÇİN: Bir tür şahin.
LAÇİN: Çıkılması güç kayalık yer.
LAÇİN: Aşılması güç engel.
LAÇO: Argoda genç ve yakışıklı erkeğe verilen ad.
LADEN: Reçinesi hekimlikte kullanılan bir ağaççık.
LADES: Yadest de denilen bir tür oyun.
LADİNİ: Din dışı.
LADOGA: Avrupa’nın en büyük gölü.
LAEDRİ: Yazarı bilinmeyen,anonim.
LAEDRİYE: Bilinemezcilik.
LAF: Kal-Lafz-Sühan-Lâkırdı-Kelâm,Kil.
LAFIZ: Yasaların sözle anlatmak istediği anlam.
LAFORİZMA: Çok bilinen bir sözü veya atasözünü biraz değiştirip eklemeler yaparak güncel sorunları belirten cümle.
LAGAR: Zayıf,çelimsiz,etsiz.
LAGENOSTOMA: Bir tür fosil tohumu.
LAGOS: Kaya hanisi.
LAĞAR: Doğal olarak böğürleri kalçalara doğru daralan at için kullanılan sözcük
LAHAVLE: Sabrın bittiğini anlatmakta kullanılan dinî kaynaklı sözcük.
LAHAVLEGUYAN: Sabrı tükenenler, Lahavle çekenler.
LAHİKA: Ek.
LAHİT: Kenarları kagir,üstü kapak taşlarıyla örtülü mezar.
LAHİT: Süslü taş mezar.
LAHİT: Taş veya mermerden oyma mezar.
LAHLAHA: Güzel kokulu bir tür macun.
LAHM: Et.
LAHMACUN: Üstüne kıyma,kıyılmış soğan ve baharat konularak fırında pişirilen pide.
LAHOS: Hanigillerden,Akdeniz ve Ege’de yaşayan lezzetli bir balık.
LAHURİ: Lahor şalı.
LAHZA: An, En kısa zaman süresi.
LAİ: Orta çağdaki Breton saz şairlerinin aracılığıyla ortaya çıkan,biri anlatımsal,diğeri de lirik iki şiir türünün adı.
LAİM: Hor gören, Aşağılayan.
LAİN: Melun ,kovulmuş,lanetlenmiş,istenmeyen.
LAİN: Lanetlenmiş.
LAK: Ağaç cilası.
LAK: Uzakdoğu’da yetişen amerikan elmasından çıkarılan bir tür zamk./Vernik.
LAK: Bir tür zamk.
LAKA: Bir cins reçine.
LAKA: Bir tür zamk.
LAKABİ: On ikinci yüzyılda Selçuklular döneminde İran’ın Kaşan kentinde üretilen bir tür seramik.
LAKAP: Takılmış isim, Ayama.
LAKERDA: Balık salamurası.
LAKERDA: Palamut,torik gibi balıklardan dilim dilim kesilerek yapılan salamura.
LAKİT: Yolda bulunmuş nesne.
LAKONİK: Kısa ve özlü söz,veciz.
LAKONİK: Vecize,kısa ve özlü söz.
LAKOZ: Hanigiller familyasından bir balık türü.
LAKRİMAL: Gözyaşı ile ilgili.
LAKŞMİ: Hinduizm’de servet ve iyi talih tanrıçası.
LAKTALBÜMİN: Isıyla pıhtılaşabilen süt proteini.
LAKTOFERRİN: İki demir atomunu bağlayabilen protein.
LAKTOZ: Süt şekeri.
LAKTOZ: Sütteki şeker.
LAL: Samit’de denilen ve sözsüz oynanan köy seyirlik oyunlarının genel adı, dilsiz.
LAL: Sevgilinin dudağı.
LALADAŞ: Osmanlı sarayında bir lalanın altındaki acemilerin birbirine hitap biçimi.
LALANGA: Yağda kızartılarak,üzerine şeker yada şerbet dökülen bir hamur tatlısı.
LALE: Meyve koparmak için ucuna üçlü yada dörtlü bir çatal geçirilmiş sırık.
LALE: Eskiden mahkumların boynuna takılan halkaya verilen ad.
LALES: Irak’ın Musul kenti yakınında Yezidiler tarafından kutsal sayılan vadi.
LALESAR: Sığırcık.
LALEZAR: Lale bahçesi.
LALİN: Eski dilde kırmızı renkli olan.
LALİN: Kırmızı renkte olan.
LALO: Baobap ağacından elde edilen yenebilir besin maddesi.
LALOFOBİ: Kekelemek yada söyleyiş hatası yapmaktan çekinerek konuşmaktan korkma.
LAMA: Amerikan devesi.
LAMA: Yassı ve dar biçimli metal parça
LAMA: Çok ince ve uzun metal levha.
LAMBA: Isıtan, Isıtın.
LAMBALI: Birbirleriyle içice geçebilecek şekilde hazırlanmış olan.
LAMBRİ: Bir yapının iç duvar kaplaması.
LAME: Dokusunda altın ve gümüş renkte tellerin çoğunlukta olduğu kumaş.
LAME: Maden parlaklığı verilmiş deri veya kumaş.,simli kumaş.
LAMEKAN: Mekansız.
LAMEL: Bir mikroskop camı.
LAMELİF: Dolambaçlı, Çapraşık.
LAMİNARYA: Bütün denizlerde yetişen,emici köklerle kayalara tutunan,uzun şeritler durumunda bir deniz yosunu.
LAMİNAT: Mobilyacılıkta dış yüzeylerin kaplanmasında kullanılan,dış etkenlere dayanıklı plastik bir malzeme.
LAMİSE: Duyarga,dokunma duyusu.
LAMİSE: Dokunma duygusu.
LAN: Eski dilde lanet sözü.
LAN: İsveç’te 26’ya bölünmüş olan idari bölümlerden her biri.
LANÇER: Füze rampası.
LANDO: Dört tekerlekli,çift körüklü bir tür binek at arabası.
LANDO: Dört tekerlekli,içinde dingillere paralel olarak düzenlenmiş karşılıklı iki oturma sırası bulunan üstü açılıp kapanabilen çift körüklü binek arabası.
LANDON: Bir at arabası türü.
LANE: Eski dilde yuva.
LANE: Yuva.
LANET: Telin, Kargış.
LANGIRT: Dikdörtgen bir masada oynanan minyatür futbol oyunu.
LANGUR: Büyük bir maymun türü.
LANGUR: Maymun türü.
LANGUS: Eti için avlanan bir deniz kabuklusu.
LANOLİN: Eczacılıkta,parfümeride kullanılan ve çiçeklerden çıkarılan sarımtırak yağ.
LANOLİN: Yapağıdan elde edilen,eczacılıkta ve parfümeride kullanılan,sarımtırak renkte bir yağ.
LANOLİN: Merhem yapılan bir tür yağ adı.
LANSE: İleri atılmış,ortaya çıkarılmış.
LANSE: Takdim etme.
LANSE: İleri sürme, ortaya çıkarma, Sunuş, Arz, Sunu, Takdim.
LANUGO: İnsan yüzündeki açık, san ve ince tüyler.
LAP: Ege bölgesinde taze sarı incire verilen ad.
LAPARATOMİ: Karnın açılması.
LAPAZ: Bolivya’nın başkenti.
LAPÇİN: Tabanı meşinden olan mest.Edik.
LAPİLLİ: Yanardağlardan fırlayan parça.
LAPİLLİ: Bir tür yanardağ külü.
LAPİNA: Kayalık kıyılarda , sığ sularda yaşayan 25-35 cm uzunluğunda kırmızı benekli,mavi veya yeşil bir balık.
LAR: Libya’nın plaka işareti.
LAR: Roma tanrısı.
LARENJİT: Gırtlaktaki aşırı ve süreğen iltihap.
LARGO: Bir parçanın ağır ve görkemli çalınacağını veya söyleneceğini anlatan müzik terimi.
LASKİNE: İskambil kağıtlarıyla oynanan bir oyun.
LASO: Güney Amerika’da yaban hayvanlarını yakalamakta kullanılan kement.
LASO: Kement.
LASO: Bir tür kement.
LASTA: Bir geminin alabildiği yük miktarı (.Kuzey Avrupa’da kullanılan 200 kg’a yakın gemi yüklerine ve büyük miktarda ticaret mallarına değer biçmeye yarayan kütle ölçü birimi).
LASTA: Bir geminin alabildiği yük miktarı.
LASTARYA: Büyük pazı.
LASTİKOTİN: İnce iplik ile çok sık dokunmuş yünlü kumaş.
LAŞE: Gemi enkazı,batık.
LAŞEHAR: Leş yiyen, Leşçil.
LAT: Letonya’nın para birimi,
LAT: Müslümanlık öncesi Kabe’de bulunan üç puttan biri.
LATA: Kalın ve dar tahta.
LATA: Dar ve kalınca tahta.
LATANYA: Bazı türleri evlerde süs bitkisi olarak yetiştirilen bir tür palmiye.
LATANYA: Palmiye türü.
LATEKS: Bazı bitkilerin genellikle süt görünümünde olan özsuyu (kauçuk özsuyu).
LATEKS: Kauçuk özsuyu.
LATERİT: Sıcak,nemli iklimlerde oluşan,parlak kırmızı yada kahverengiye çalan kırmızı renkli,demir oksit ve alüminyum bakımından zengin toprak.
LATERİT: Bir toprak cinsi.
LATERNA: Bir tür org.
LATERNA: Kolu çevrilerek çalınan,sandık biçiminde bir tür org.
LATİN: İtalya’da yaşamış antik halk.
LAV: Püskürtü, Magma.
LAVABO: Cağ.
LAVAJ: Bir organı su vererek yıkayıp temizleme.
LAVANDOL: İçinde afyon bulunan sıvı ilâç, Lavdanom.
LAVANTA: Bir tür esans.
LAVAŞ: İnce pide halinde ekmek.
LAVAŞ: Pideye benzer bir ekmek cinsi.
LAVAŞA: Yassı gümüş külçesi.
LAVİ: Bir resmi sulandırılmış renklerle boyamaya yada gölgelemeye verilen ad.
LAVTA: Doğacak çocuğu ana rahminden çekmeye yarayan aygıt.
LAVTA: Uda benzeyen bir müzik aleti..
LAVUK: Argo da adam,herif anlamında söz.
LAY: Çamur,cıvık.
LAY: Çamur, Cıvık.
LAYEMUT: Ölümsüz ,ölmez.
LAYIK: Reva, Müstehak.
LAYİHA: Tasarı.
LAYKA: Uzaya giden ilk canlı köpek cinsi.
LAYTER: Limanlarda kıyı ile gemi arasında yük taşımada kullanılan altı düz,sağlam yapılı sac tekne.
LAYTMOTİF: Senfonik şiirde küçük melodi parçası.
LAYTMOTİF: Ana motif
LAYUHTİ: Hata yapmayan yanlışsız.
LAZ: Doğu Karadeniz halkına verilen ad
LAZA: Küçük bal teknesi.
LAZARETTO: Bulaşıcı hastalıklar bulunan bir ülkeden gelmiş insanların karantinaya alındıkları binaya verilen ad.
LAZİ: Cehennemin katlarından biri.
LAZUT: Halk dilinde mısır.
LB: Liberya’nın plaka işareti.
LE: Vietnam krallık hanedanı.
LEA: Yakup Peygamberin karısı.
LEAL: İnciler.
LEB: Eski dilde dudak.
LEB: Dudak.
LEBALEP: Ağzına kadar dolu.
LEBALEP: Ağzına kadar dolu.
LEBİB: Akıllı,zeki.
LEBİB: Eski dilde akıllı.
LEBİDE: Akıllı.
LEÇE: Taşlık, Tarla.
LEÇEK: Baş örtüsü,yün atkı.
LEÇEN: Kıl elek.
LEÇER: Kıl elek.
LEDA: Yunan mitolojisinde,kuğu kılığına giren Zeus’la karşılaşması bir çok sanatçıya esin kaynağı olmuş ünlü kadın.
LEDÜN: Tanrı katı.
LEF: Mayakovski’nin başını çektiği eski Sovyet edebiyat grubu.
LEF: İçine sokma, İliştirme.
LEGATO: Bir parçanın notalarının,ara vermeden birbirine bağlanarak söyleneceğini veya çalınacağını belirten müzik terimi.
LEGATO: Seslerin aralarında hiç kesinti olmadan birbirini izlemeleri gerektiğini belirten müzik terimi.
LEGORN: Yumurta verimi çok,genellikle beyaz tüylü bir tavuk ırkı.
LEĞEN: Teşt.
LEHÇE: Aksan, Bölgesel dil, Şive, Diyalekt.
LEHİM: Metalleri birleştirmede kullanılan,kalay ve kurşun alaşımlarının genel adı.
LEK: Arnavutluk para birimi.
LEK: Tire ve Ödemiş ilçelerine özgü bir tür bilye oyunu.
LEKECİLİK: Taşizm de denilen soyut resim anlayışı.
LEKEN: Kar ayaklığı./Tokaçlı kar ayakkabısı.
LEKEN: Palet biçiminde kar ayaklığı,Hedik.
LEKENDE: Kaba dikiş.
LEKENDE: Kaba dikiş.
LEKSİKOGRAFİ: Sözlük yazarlığı,sözlük bilgisi.
LEKSİKOLOG: Sözlükbilimci.
LEKTÖR: Okutman.
LELEMENDİ: Yas havalarına uygulanan bir halk ezgisi.
LEM: Eski dilde parlama.
LEMA: Parıltı.
LEMİS: Bir şeye elle dokunma.
LEMPİRA: Honduras’ın para birimi.
LEMUR: Maki de denilen bir maymun cinsi.
LENA: Rusya’da bir ırmak.
LENDUHA: Çok iri ve kaba şey.
LENDUHA: Çok iri ve kaba şey.
LENF: Akkan.
LENG: Topal,aksak.
LENG: Topal.
LENGER: Geniş kulplu kap.
LENS: Göze takılan mercek.
LENS: Mercimek.
LENTO: Bir parçanın ağır çalınacağını belirten müzik terimi.
LENTO: Kapı ve pencerelerin üst eşiği.
LEO: Aslan takımyıldızının Latince adı.
LEPİSKA: Uzun,sarı ve yumuşak saç.
LEPRA: Cüzam.
LER: Bir çoğul eki
LERCİ: Mis keçisine benzer bir hayvan.
LERP: Çisi de denilen kudret helvasının diğer adı.
LERZAN: Titrek,titreyen.
LESEPASE: Sınırdan geçiş belgesi.
LESEPASE: Bir sınırı geçebilmek için verilen yazılı izin belgesi.
LEŞ: Hayvan ölüsü, Laşe-Cife.
LEŞÇİL: Laşehar.
LEŞKER: Asker,ordu.
LETİS: İki ayrı ırktan gelme.
LETİS: İki ayrı ırktan gelme.
LETRASET: Matbaacılıkta sürtme yoluyla kağıt veya düzgün bir yüzeye aktarılan grafik karakteri.
LEVA: Bulgar parası.
LEVANTEN: Ortadoğu’da doğmuş Avrupalı.
LEVANTEN: Soyu karışmış Avrupalı.
LEVENT: Osmanlı donanması askeri.
LEVİN: Kokmuş,çürümeye yüz tutmuş hayvan ölüsü.
LEVN: Renk, Çeşit.
LEVNİ: Lale devrinin en ünlü minyatür sanatçısı.
LEVREK: Eti beyaz,üzeri pullu iri bir balık.
LEVS: Kir, Leke.
LEVÜLOZ: Meyve şekeri,früktoz.
LEVÜLOZ: Meyve şekeri.
LEY: Hawai’de karşılama veya uğurlama anısı olarak verilen,çiçekten yapılmış kolye.
LEY: Romanya para birimi.
LEYAL: Eski dilde geceler
LEYAL: Geceler anlamında eski sözcük.
LEYAN: Konforlu,lüks hayat,parlayan,parlatıcı.
LEYLA: Arapça çok karanlık gece.
LEYLAK: Eflatun,beyaz, kokulu çiçekler açan bir ağaç.
LEYLAK: Zeytingillerden bir ağaç ve bu ağacın beyaz,eflatun veya pembe renkte,güzel kokulu çiçekleri.
LEYS: Aslan.
LEZ: Osmanlı İmparatorluğunun Trablus ve Bingazi’deki hurma ve zeytin ağaçlarıyla kuyulardan aldığı vergi.
LEZAR: Kertenkele derisi.
LEZBİYEN: Eşcinsel kadın.
LEZEZ: Eskiden askerlerin aldıkları üç aylık maaşın Şevval,Zilkade ve Zilhicce aylarına denk gelen dördüncü bölümü.
LEZGİLER: Kafkasya’da yaşayan Müslüman bir halk.
LEZZET: Tat, Çeşni.
LHASA: Tibet’in merkezi olan kent.
LI: Adlan sıfat yapmakta kullanılan yapım eki/ Vietnam krallık hanedanı.
LIĞ: Alüvyon.
LIĞ: Alüvyon, Akı.
LIKA: Zamklı cila.
Lİ: Çinlilerin bir uzunluk ölçüsü.
LİAN: Lanet okuma.
LİAN: Karşılıklı lanet okuma.
LİBADE: Bir tür kısa hırka.
LİBADE: Kısa hırka.
LİBAS: Giysi.
LİBERALİZM: Erkincilik, Özelgirişimcilik.
LİBİDO: Cinsel dürtünün enerjisi. Cinsel içgüdünün belirtilerini taşıyan yaşama gücünün bütünü.
LİBİDO: Cinsel içgüdü belirtileriyle yaşama gücünün tümü.
LİBRE: Yarım kilogramlık bir ağırlık ölçü birimi.
LİBRETTO: Bir operanın sözlerinin yazılı olduğu kitap.
LİÇİ: Çin kirazı denilen ve nemli topraklarda yetişen bir meyve.
LİDAKİ: Çipura balığının,boyu 10 santimetreye kadar olan gençlerine verilen ad.
LİDDİT: Pikrik asitten türeyen patlayıcı madde.
LİDO: Venedik Film Festivalinin yapıldığı küçük ada.
LİEB: Baba bir kardeş.
LİED: Bir çok kıtadan oluşan şarkı gibi söylenmek üzere yazılmış duygusal şiir,şarkı.
LİF: Doku teli
LİHYE: Sakal.
LİK: " ""Ancak"", ""Fakat"" anlamınada sözcük."
LİKA: Mürekkep hokkalarına konan ham ipek.
LİKA: Mürekkep hokkalarına konan ham ipek.
LİKAT: Başak toplama.
LİKAT: Tarlada kalan başaklan devşirme.
LİKEN: Deri hastalığı.
LİKİDASYON: Tasviye.
LİKORİNOZ: Balıkların iste kurutularak yapılan pastırması.
LİKYA: Antik çağlarda,Anadolu’nun güneybatısına verilen ad.
LİLA: leylak rengi.,açık mor
LİLİBRİK: Mayakovski’nin sevgilisi.
LİM: Mikroskop camı, Lamel.
LİMANLAMAK: Sakinleşmek, Yatışmak
LİMBALİ: Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu doğramacılıkta kullanılan bir ağaç.
LİMBEŞ: Limonun kesildikten sonra kalan diğer yarısına verilen ad.
LİMBO: Irmaklarda ve sığ sularda yük taşımakta kullanılan bir tür tekne.
LİME: Parça.
LİMNOLOJİ: Gölleri inceleyen bilim dalı.
LİMONLUK: Ser, Sera.
LİNEER: Matematikte çizgilerle ilgili olan.
LİNELEOM: Döşemelik bir muşamba cinsi, Linolyum.
LİNET: Sürgün.
LİNİMENT: Ovarak sürülen ilaç.
LİNİMENT: Deriyi ovmakta kullanılan sıvı ilaç.
LİNİN: Hücre çekirdeğinde bulunan ve kromatin tanelerini taşıyan ağ biçimindeki ipliksi yapı.
LİNK: Atın eşkin yürüyüşü.
LİNK: İletişim dizgesi birliği.
LİNK: İletişim dizgesi.
LİNOTİP: Basım evinde harfleri dizen ve satırları blok durumunda döken dizgi makinesi.
LİNOTİP: Basımevinde harfleri dizen ve satırları blok durumunda döken dizgi makinesi.
LİONS: Amerika’da 1917’de çeşitli meslekten insanları kültürel,insancıl amaçlar çerçevesinde toplamak amacıyla kurulan kulüp.
LİOZ: Bir tür mermer adı.
LİPARİ: Çiroz durumundan çıkarak yağlanmaya başlamış olan uskumru.
LİPARİT: Granitle aynı kimyasal yapıda,içinde mikrolitler olan kayaç.
LİPARİT: Kayaç.
LİPARİT: Kayaç, Riyolit.
LİPİT: Her tür organik yağa verilen ad.
LİPİT: Her tür organik yağa verilen ad.
LİPOM: Yağ dokusunun,bulunduğu yerde büyümesiyle oluşan zararsız ur.
LİPSOS: İskorpitgillerden,Akdeniz ve Atlas Okyanusunda yaşayan lezzetli bir balık.
LİR: Kaynağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı.
LİR: İlgi çekici değişik kimse, Tip.
LİRA: Eskiden kullanılan yedi gram ağırlığında altın sikke.
LİRİZM: Kişisel duyguların ilham yolu ile coşkulu ve etkili anlatımı.
LİSAM: Kadınların yüzlerine örttükleri peçe,yaşmak.
LİSAN: Zeban, Dil, Lehçe, Ağız, Şive.
LİSANS: Üniversite diplomasıyla doktora arasındaki akademik derece.
LİSE: Ortaöğrtim kurumu
LİŞER: Trabzon ilinde bir yayla.
LİTAS: Litvanya’nın para birimi.
LİTERATÜR: Yazın,edebiyat.
LİTERATÜR: Bir bilim ya da sanal dalında yazılmış eserlerin tümü.
LİTOLOJİ: Taş bilimi.
LİTOLOJİ: Taşların yapısını inceleyen bilim.
LİTOT: Bilinçli hafifsemeye dayanan söz sanatı.
LİTRE: Sıvıları ölçmede kullanılan ölçü birimi
LİTYUM: Gümüş parlaklığında,bilinen en hafif element.
LİVA: Osmanlı devletinde iki alaydan oluşan askeri birlik.
LİVA: Sancak.
LİVA: Eskiden il ile ilçe arasındaki yönetim merkezi.
LİVANE: Artvin’in eski adı.
LİVAR: İçinde diri balık saklanan denizden ayrılmış havuz.
LİYAKAT: Yaraşırlık.
LO: İstanbul boğazına adını veren tanrıça.
LO: İsveç işçi sendikası.
LOB: Teniste topun çizdiği yol.Topu rakibin arkasına düşürmeyi amaçlayan vuruş.
LOBELYA: Salkım durumundaki mavi çiçekleri olan bir bitki.
LOBİ: Dalan.,çıkar topluluğu.
LOBİ: " Dalan.: """
LOBOTOMİ: Sinir tellerini kesme ameliyatı.
LOBUT: Kalın,kısa ve düzgün sopa.
LOCA: Masonların toplantı yeri.
LOCO: Bir malın fabrikada tesellümü.
LODA: Küme,yığın.
LODOS: Güney,güney rüzgarı,kaba yel.
LODOS: Akyel, Bozyel, Kabayel.
LOG: On tabanlı logaritmanın kısaltması.
LOG: Petrol araştırmalarında tutulan kayıt.
LOGARİTMA: Büyük çarpmaları,bölmeleri,kök ve kuvvet alışlarını yapabilmek için bulunan bir yol.
LOGO: Harfler,kısaltmalar kümesi.
LOGOFET: İstanbul Rum Patrikhanesinde,patriklerle hükümet arasındaki işlere aracılık eden sivil görevlinin sanı.
LOGOS: Deyi.
LOĞ: Taş silindir .
LOĞ: Yollarda,toprak damlarda yeri bastırmak veya tarlalarda toprağı ezmek için gezdirilen taş silindir.
LOĞ: Taş silindir.
LOĞUSALIK: Nifas.
LOĞUSAOTU: Zeravent’de denilen ve kökleri halk hekimliğinde kullanılan sarılgan bitki.
LOHUSA: Nefza, Loğusa.
LOJİSTİK: Modern mantık.
LOJİSTİK: Modern mantık.
LOK: Gemileri farklı iki su düzeyinin birinden ötekine geçirmek için yapılan ara havuz.
LOKA: Pasaklı,kılıksız.
LOKAL: Yöresel
LOKAL: Mahalli, Yerel, Mevzî.
LOKATİF: " İsim hallerinden ""bulunma"" durumu."
LOKMA: Sokum, Sunum, Tike, Parça, Banak. Lime.
LOKMANRUHU: Eter.
LOKMANRUHU: Eter.
LOKOMOBİL: Sanayi ve tarımda kullanılan,tekerlekler üzerine kurulmuş,istenilen yere çekilebilen patlamalı motor veya buhar makinesi.
LOKUM: Türklere özgü bir şekerleme.
LOKUM: Kesme.
LOLA: Üstüne toprak örtülmüş yığın.
LOMBAR: Gemi bordolarına,küpeştelerine açılan dörtgen biçimli delik.
LOMBOZ: Kamaralarla alt güverteyi aydınlatmak için bordalardan ve güvertelerden açılan yuvarlak pencere.
LONCA: Esnaf kuruluşu.
LONGOZ: Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı İğne ada beldesinde,tabiatı koruma alanı kapsamına alınan eşsiz bir orman alanı.
LORAN: Denizcilikte ve havacılıkta kullanılan radyo seyir sistemi.
LORANT: Bir şeyin parçaları arasındaki uygunluk.
LORİ: Bir çeşit papağan.
LORİ: Bir papağan türü.
LORİ: Papağanla akraba küçük bir kuş. Endonezya ve Yeni Gine’de yaşayan bazı papağanların ortak adı.
LORİS: Hindistan ve Malezya ormanlarında yaşayan ilkel maymun.
LORTA: Ayakkabı kalıbının çapı.
LOSTARYA: Küçük han.
LOSTRA: Ayakkabı boyama.
LOSTROMO: Gemide tayfa başı.
LOSTROMO: Ticaret gemilerinde tayfaların başı.
LOTA: Tatlı sularda yaşayan bir tür gelincik balığı .
LOTARYA: Ad veya numara çekilerek oynanan şans oyunlarının genel adı.
LOTUS: Nilüfer cinsinden bir çok bitkiye verilen genel ad.
LÖK: Erkek deve.
LÖKEŞE: Yaban kazı.
LÖKOSİT: Akyuvar.
LÖKOZ: Lösemi durumuna tıpta verilen ad.
LÖKÜN: Bir tür macun.
LÖS: Bir tür verimli balçık.
LÖS: En çok vadilerde,yamaçlarda bulunan kil ve kum karışımı,sarı renkli verimli balçık.
LÖS: Kil ve kum karışımı sarı renkli balçık.
LÖS: Kil ve kumdan oluşan sarı renkli verimli balçık.
LÖSEMİ: Kan kanseri
LÖVE: Briçte kazanılan her ele verilen ad.
LPG: Sıvılaştırılmış petrol gazı.
LT: Litvanya’nın plakası.
LUAB: Salya, Tükürük.
LUANDA: Angola’nın başkenti.
LUDİZM: İşsizlik korkusuyla makineleri tahrip etme anlayışı.
LUK: Kullanılacağı zaman hazırlanan losyon.
LUKA: İncil bölümü.
LUKATA: Sokakta bulunan sahipsiz eşya.
LUKATA: Sokakta bulunan sahipsiz eşya.
LUKATA: Sokakta bulunmuş, sahibi bilinmeyen eşya.
LULU: Uzun tüylü bir süs köpeği.
LUMPEN: Marksist terminolojide , proletaryanın sınıf bilincinden yoksun alt tabakasına verilen ad.
LUP: Büyüteç.
LUPERUS: Bütün dünyaya yayılmış küçük yaprak böceği.
LUR: İskandinav ülkelerine özgü üflemeli bir çalgı,tarih öncesi tunç korno.
LUSAKA: Zambiya’nın başkenti.
LUSİTANİA: Bir Alman denizatlısı tarafından batırılan ve 1915’te ABD’nin 1.Dünya Savaşına girmesine neden olan İngiliz yolcu gemisi.
LUTİ: Oğlancı.
LUTR: Su samuru ve kürkü.
LUTR: Susamuru kürkü.
LUVİLER: Anadolu’nun en eski halkı.
LÜLE: Musluksuz su borusu.
LÜLE: Saç kıvrımı.
LÜLE: Çeşme ağzı.
LÜP: Argo da hiç emek vermeden ele geçirilen şey.
LÜSAT: Diş etleri.
LÜTUF: Bağış, İhsan, Kerem, Mevhibe.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.