12 Ağustos 2012 Pazar

Bulmaca Sözlüğü -G-

GABARİ: Bazı eşyaya verilmesi gereken boyutları,yan görüşü çizmeye,hazırlamaya yada denetlemeye yarayan örnek.

GABARİ: Bir binanın yöre imar dairesinin öngördüğü azami yüksekliği.
GABARİ: Bir yapının Belediyece öngörülen yüksekliği.
GABİ: Anlayışsız,ahmak,kalın kafalı.
GABİN:  Alışverişte hile yapan.
GABİYE: Kalın kafalı,anlayışsız. 
GABYAR: Yelkenli gemilerde serenlerle donanımlarının bakımıyla görevli tayfa.
GACO.: Argo’da dost,metres anlamında sözcük.
GADA: Üzüntü dert anlamında yerel sözcük.
GADA:  Hastalık, Dert anlamında eski bir sözcük, Çor, Da. / Sabah yemeği.
GADDAR:  Cezzar, Zalim, Kıyak, Delibalta. Hunhar, Aznavur, Tiran, Zorba.
GADİR:  Hıyanet eden, Hain.
GADR(GADİR): Haksızlık,kıygı.
GAF:  Yersiz söz ya da davranış, Pot.
GAFFE:  Ansızın.
GAFİL: Aymaz.
GAFİL:  Aymaz, Dalgın.
GAG: Gülüt.
GAG: Oyuna komiklik ve neşe katan beklenmedik söz veya hareket,gülüt.
GAGALI: Başı yuvarlak,kıçı aynalı Karadeniz yapısı  bir yelkenli.
GAGAVUZ: Büyük çoğunluğu Moldova’da,az bir bölümü Deliorman,Dobruca,Besarabya ve  Ukrayna’da oturan Ortodoks Türk halkı.
GAGAVUZ: Deliorman,Dobruca, Besarabya ve Ukrayna’da oturan Hıristiyan Ortodoks Türklere verilen ad.
GAİ:  Amaçsal.
GAİLE: Sıkıntı,dert. 
GAİLE:  Belâ, Dert.
GAİTA:  Dışkı.
GALAKTOZÜRİ:  İdrarda galaktoz bulunması.
GALAT: Yanlış kelime,yanlış söz.
GALATİT:  Saf kazeinden plâstik madde.
GALATYA: Antik çağlarda Kızılırmak ile Sakarya ırmağı arasındaki bölgeye verilen ad.
GALETA:  Bir peksimet türü.
GALİZ: Kaba ve çirkin,iğrenç.
GALON: Çoğunlukla akaryakıt gibi sıvı maddeleri taşımada kullanılan,silindir biçiminde,metalden büyük kap.
GALOŞ: Tabanı tahtadan yapılmış deri ayakkabı.
GALVANİZ: Çinko banyosu.
GAMAGLOBÜLİN: Kanda,lenfte,safrada v.s.’de bulunan bir protein türü.
GAMET: Erkek veya dişi üreme hücresi.
GAMOFOBİ:  Evlilik korkusu.
GAMON:  İnsanda karşı cinsi etkileyen hormon.
GAMSELE: Kauçuklu yağmurluk. 
GAMZE:  Yanaktaki küçük çukurcuk.
GANADERO: Güreşler için boğa yetiştiren kimse.
GANG: Çete.
GANG:  Çete.
GANİ:  Bol ve zengin.
GANİMET:  Düşmandan ele geçen mal.
GAPAR.: Yaban kedisi.
GAR: Eskiden Bulgar krallarına verilen unvan.
GAR:  Büyük yolcu istasyonu.
GARABET: Yadırganacak yönü olma,gariplik,tuhaflık.
GARABİ:  Model.
GARAM:  Aşk derdi.
GARAMİ: Düşünceden çok,canlı duygulara ve aşka dayanan sanat eserleri için kullanılan eski bir sözcük.
GARAMİ:  Düşünceden çok aşka dayanan sanat eseri.
GARET:  Düşman toprağına yağma amacıyla yapılan akın.
GARK:  Bollukta kalmak.
GARNİZON:  Askeri birliklerin toplandığı yer.
GARSONİYER: Erkeklere ait özel konut.
GASEYAN:  İç bulantısı.
GASIP:  Zorla alan.
GASİL: Ölü yıkama. 
GASİL:  Ölü yıkama.
GASP: Zorla alma.
GASTROENTOROLOJİ: Tıbbın sindirim sistemi hastalıklarını inceleyen dalı.
GASTRONOMİ: Yemek bilgisi.
GASTRONOMİ:  Mutfak ve yemeklerle ilgili bilgilerin tümü.
GATO: Pasta,çörek. 
GATO:  Pasta, Çörek.
GAVARET:  Kalınkafalılık.
GAVOT: Bir Fransız halk dansı.
GAVS:  Dalma.
GAYAKOL: Peygamber ağacı reçinesinden çıkarılan ve hekimlikte kullanılan bir sıvı.
GAYDA: Zurnalı ve tulumlu bir çalgı.
GAYRİMENKUL:  Taşınmaz (Mal ya da başka şeyler).
GAYUR:  Gayretli.
GAYZER: Volkan bölgelerinde,belli aralıklarla su ve buhar fışkırtan sıcak kaynak.
GAYZER:  Kükürtlü sıcak su kaynağı.
GAZ:  Yara bezi.
GAZA: Din adına yapılan savaş.
GAZA:  Din uğruna yapılan savaş.
GAZANFERANE:  Yüreklice, Cesur bir biçimde.
GAZE: Kadınların yüzlerine sürdükleri allık
GAZE:  Allık.
GAZEKİ: Cepken altına giyilen kolsuz bir çeşit giysi.
GAZEL:  Kuruyup dökülmüş ağaç yaprağı.
GAZETE:  Ceride.
GAZVE:  Din yolunda yapılan savaş.
GAZZE:  Allık.
GEBE:  Borçlu, Karnında çocuğu olan Ağırayak, Hamile.
GEBEŞ: Argo’da aptal,sersem.
GECİKME:  Rötar.
GECİKTİREN:  Ecil
GECİKTİRME:  Tavik, Tehir.
GEÇE:  Karşılıklı iki taraftan herbiri.
GEÇEK:  Küçük tahta köprü.
GEÇERSİZ:  Butlan.
GEÇERSİZLİK:  Butlan.
GEÇİCİ:  Muvakkat, Sari.
GEÇİM:  Maişet, İaşe.
GEÇİMSİZLİK:  Nifak
GEÇİMSİZLİK:  Nifak, Anlaşmazlık, Bağdaşmazlık.
GEÇİŞME:  Ozmos.
GEÇİT:  Boğaz, Argıt, Memer, Pasaj, Dehliz, Hadi, Kalyon, Koyak.
GEÇKİ: Türk müziğinde bir makamdan yada bir usulden başkasına geçmek. 
GEÇME:  İntikal, Geçiş.
GEDELEÇ:  Ok taşınan kılıf, Sadak.
GEDEME: Bir tür keçe çadır.
GEDİK:  Şahın, Rahne.
GEJDÜM:  Akrep, Kejdüm.
GELBERİ: Büyük ocaklardan ateşi dışarı çekmek için kullanılan uzun saplı demir araç.
GELBERİ: Büyük ocaklardan ateşi dışarı çekmek için kullanılan uzun saplı demir araç.
GELECEK:  Ati, İstikbal.
GELECEKÇİLİK:  Fütürizm.
GELEĞEN: Ana ırmağa karışan akarsu.
GELEME:  İki yıl sürülmemiş tarla, Keleme.
GELENEKÇİLİK:  Ananeviye.
GELENİ: Tarla faresi.
GELİDONYA: Antalya körfezinin batı kıyısında bir burun.
GELİN:  Arus, Güvey
GELİR:  Akar, İrat
GELİRLER:  Akaret, Varidat, İrat
GELİŞİGÜZEL:  Alelusul, Lalettayin, Rasgele.
GEM: Atı yönetmek için ağzına takılan demir araç
GEM: Atın ağzına takılan demir araç. 
GEMİ:  Sefine.
GEN: Bir süre sürülmeyerek boş bırakılmış tarla.
GEN: İşlenmemiş bakır.
GEN:  İşlenmemiş bakır./  Sürülmeyip boş bırakılmış tarla.
GENCER:  Anadolu'da düğünlerde yapılan güreşin adı.
GENÇ:  Berna, Cîvan, Şabb, Torlak, Toy, Civelek, Körpe.
GENÇLİK:  Sıba, Şebab,
GENEL:  Umum, Umumi, Bilumum.
GENELGE:  Tamim.
GENELLEŞME:  Taammüm, Şüyu.
GENELLEŞTİRME:  Tamim.
GENETİK: Kalıtım bilimi.
GENİŞ:  Enli, Vasi, Arîz.
GENİŞLETME:  Tevsi.
GENİŞLİK:  Arz, Vüsat, Şia, Serra.
GENİZ:  Hayşum.
GENOM: Bir canlıdaki genlerin tümü. 
GENOM: Gametlerde bulunan kromozomların hepsine verilen ad.
GENORTAKLIK:  Holding.
GENÖRGÜTÇÜ:  Bürokrat.
GER: Tek tük ağaç bulunan kayalık. 
GERBİL: Afrika ve Asya’nın kurak bölgelerinde yaşayan kemirgen bir hayvan.
GERÇEK:  Çın, Reel, Sah-Sahi Sahih, Hakiki, Sağın.
GERÇEKÇİLİK:  Realizm.
GERÇEKLEŞME:  Sübut, Tahakkuk, Temin.
GERÇEKTEN:  Bihakkın, Bilfiil, Cidden, Fiilen, Filhakika, Filvaki, Sahiden./ Filhakika.
GERD:  Toz, Toprak.
GERDEK:  Haclegâh, Zifaf.
GERDEL:  Ağaç veya köseleden yapılmış kova.
GEREKİRCİLİK:  Determinizm.
GEREKLİ:  Lâzım, Becit.
GEREKMEZCİLİK:  Peripateizm.
GEREKSİNİM:  İcap, İktiza,  Lüzum, Zaruret.
GEREN:  Tuzlu ve killi bir toprak türü.
GERENUK: Doğu Afrika’da yaşayan bir antilop.
GERES: Portekiz’de ağaçlı dağlık kütle. 
GERGEF: Üzerine kumaş gerilerek nakış işlemeye yarar,çoğu dikdörtgen biçiminde olan çerçeve.
GERİ: Araba üzerine gerilerek içine saman veya tahıl doldurulmuş büyük kıl çuval.
GERİ:  Bir tür çuval.
GERİDEKİ:  Vapes.
GETİREN:  Muris.
GETİRMEK:  İras.
GETR: Ayakkabının üstünden bacağın alt bölümüne değin sarılan,kumaş yada köseleden yapılmış bir tür tozluk. 
GETR: Bacağın alt bölümünü ve ayakkabının üstünü örten,kumaş veya köseleden yapılmış bir tür tozluk
GETR: Bir tür tozluk.
GEVEN: Baklagillerden,çok yıllık,dikenli bir çalı.
GEVEZE:  Boşboğaz, Lâfazan.
GEVŞEK:  Salpa, Süst.
GEYŞA: Özel olarak erkeklere hizmet için yetiştirilmiş Japon kadını. 
GEZ: Okun kirişe geçen ucundaki kertik.
GEZ: Yer ölçmeye yarar düğümlü ip.
GEZ:  Yer ölçmeye yarar düğümlü ip.
GEZA:  Isıran.
GEZEGEN:  Planet.
GEZEKLİK: Sığır sürüsünün otlamaya gitmeden önce toplandığı yer.
GEZELEME:  Düğünden sonraki akraba ziyareti.
GEZİMCİLİK:  Peripateizm.
GEZİNTİ:  Tenezzüh.
GICIRTI:  Sarir.
GILMAN:  Cennette yaşadığına inanılan erkekler.
GINA: Bıkma,usanma.
GINA:  Yetinme.
GIPTA: İmren.
GIPTA:  İmren.
GIR:  Söz, Lâkırdı, Kal, Kem, Kelam,Sühan.
GIRNATA: Klarnet.
GIRTLAK:  İmik, Ümük, Hançere.
GITA:  Örtü, Perde.
GIYBET: Dedikodu.Bir kişinin gıyabında ileri geri konuşmak.
Gİ: İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD’li erlere verilen ad.
Gİ: İkinci Dünya Savaşında ABD erlerine verilen ad.
GİB: Ekvator Afrika’sında ve Güney Afrika’da yaşayan küçük antilop.
GİDERME:  Telâfi, İzale, İfna.
GİDİŞ:  Reviş.
GİDON: Komodorlara özgü çıması çatal biçiminde kesilmiş sancak.
GİDON:  Bisiklete yön veren yönelteç.
GİLABURU: Kurutulmuş meyveleri halk hekimliğinde kullanılan bir ağaççık.
GİLİRİK: Bazı yörelerimizde küçük kar anlamında kullanılan sözcük.
GİMİ: Gövdesi , kabuğu soyulduktan sonra yenilen veya turşusu yapılan yumru köklü,beyaz çiçekli ve otsu bir bitki.
GİRAY: Kırım hanlarına ve prenslerine verilen san. 
GİRDAP:  Anafor, Burgaç.
GİRİDA: Lahos’da denilen eti lezzetli bir balık. 
GİRİFT:  Dolaşık, Karmakarışık.
GİRİŞİM:  Teşebbüs.
GİRYAN:  Ağlayan.
GİZ: Yelken gemilerine mizana direği denilen kıç direkte eğik duran bayrak sereni.
GİZ:  Muamma, Sır.
GİZEK: Kabak kemaneye benzer bir Orta Asya çalgısı.
GİZEM: Sır.
GİZEMCİLİK:  Mistizm, Mistisizm.
GİZLEME:  Setir.
GİZLİ:  Hafi, Nihan, Sır, Giz, Setr, Kemin.
GİZLİCE:  Uğrun.
GLASE: Üzerine saydam bir cila tabakası çekilmiş olan eşya.
GLASE: Yumuşak deri./ Üzerine saydam bir cila tabakası çekilmiş olan eşya.
GLAYÖL: Kuzgun kılıcı da denilen çiçek.
GLOBAL:  Toplam, Toptan.
GLOKOM: Göz tansiyonu.
GLUTEN: Tahıl unlarından nişasta çıkarıldıktan sonra geri kalan albüminli madde.
GNAYS: Kuvars,mika ve feldspattan oluşmuş kayaç.
GNOMON: Yazıcı uç adı verilen ve gölgesi düzlemsel bir yüzeye düşen basit bir çubuktan oluşmuş ilkel güneş saati.
GNOMON:  Güneş saati, Basite.
GNU: Afrika’da yaşayan iki antilop türünün ortak adı.
GO: Çin ve Japonya’da oynanan bir strateji oyunu. Çin satrancı.
GO:  Japonya ve Çin'de oynanan bir satranç türü.
GOBLEN: Kanaviçe veya telleri sayılabilecek türde kumaş üzerine renkli iplikle yapılan özel bir işleme.
GOCUK: Tek parça hayvan postundan yapılan ceket. 
GOMALAK: Alkolde eriyen hayvani reçine.
GOMALAK:  Alkolde eriyen hayvansal reçine.
GOMİNA:  Kitre zamkından yapılan saç kepeğini giderici karışım.
GONADU:  İçinde döl hücresinin geliştiği organ.
GONAT: Eşey bezi.
GONDOL: Genellikle Venedik’te kullanılan bir kayık.
GONORE: Tıp dilinde belsoğukluğu hastalığına verilen ad.
GORA: Rabindranath Tagore’un ünlü romanı.
GOSPODAR: Osmanlılarda  Rumeli’deki büyük toprak sahipleri.
GOŞİZM:  Aşırı siyasal çözümleri ve ani devrim eylemlerini öngören inanış.
GOŞO:  Güney Amerika'da sığır çobanına verilen ad.
GOY: Yahudilerin,Yahudi olmayan kişi ve kuruluşlara verdikleri ad. 
GOYGOYCU: Dilenci.
GÖBEDEK:  Çoban bahşişi.
GÖBEL:  Sınır belirlemek için tarla kenarına yapılan toprak kümecikler.
GÖÇ:  Hicret, Muhaceret.
GÖÇME:  Rahil.
GÖÇÜŞME:  Metatez.
GÖĞÜS:  Bağır, Sine, Sadr, Sedi, Ağuş.
GÖK:  Asuman, Sema, Arş, Cev, Ayyuk, Eflâk, Felek.
GÖKÇEK: Güzel,sevimli insan.
GÖKKUŞAĞI:  Alkım, Alaimisema, Ebem kuşağı, İro.
GÖKTAŞI:  Meteor, Şahap.
GÖLCÜK: Isparta yakınında,1991’de tabiat parkı kapsamına alınan krater gölü.
GÖLGE:  Saye.
GÖLGELİK:  Sayeban.
GÖMME:  Tedfin.
GÖMÜ:  Define.
GÖMÜLTÜ:  Avcının gizlendiği yer.
GÖN:  Kösele.
GÖNÇ:  Varlıklı, Zengin.
GÖNDER:  Bayrak direği.
GÖNDEREN:  Bais.
GÖNDERME:  Havale, İrsal.
GÖNEN:  Nemli toprak.
GÖNENÇ:  Bolluk içinde yaşamak, Refah.
GÖRECE:  İzafi, Rölativ.
GÖRECELİK:  Değişkenlik, Rölativizm.
GÖRGÜ:  Adabı-muaşeret, Terbiye.
GÖRGÜSÜZ:  Hamhalat.
GÖRK:  Güzellik, An.
GÖRKEM:  Debdebe,Şaşaa.
GÖRME:  Rüyet, Nazar, Basar.
GÖRÜNÜŞ:  Zehavir, Endam.
GÖRÜŞ:  İçtihat.
GÖSTERİ:  Nümayiş.
GÖSTERİŞ:  Debdebe, İhtişam, Şatafat. Cafcafa, Tantana, Caka, Afi, Fiyaka. Alayiş, Çalım, Nümayiş.
GÖSTERME:  İbraz, İare.
GÖSTERMELİK:  Mostra
GÖTÜRÜ:  Toptan, Kesene, Kabala.
GÖYÜK:  Hastalık ateşi.
GÖZBEBEĞİ:  Hadeka.
GÖZE: Hücre.
GÖZENE: Bal alırken takılan başlık. 
GÖZER: Buğday,toprak gibi şeylerin elendiği iri gözlü kalbur.
GÖZER:  İri gözlü bir tür kalbur.
GÖZERE:  Balı, kovanından alırken yüze takılan koruyucu maske.
GÖZETLEME:  Kitakse
GÖZETMEN:  Sürveyan.
GÖZLEĞİ:  Gözetleme yeri.
GÖZLEM:  Rasat.
GÖZYAŞI:  Eşk, Abre, İğrik, Şirişk, Edmu.
GÖZYAŞLARI:  Edmu
GR: Yunanistan’ın plakası.
GRADO: Bir sıvının içindeki alkol derecesi.
GRADO:  Sıvılardaki alkol derecesi.
GRAFFİTİ:  Duvarlara yazı, desen, hiciv ve benzeri şeyler yazma işi.
GRAFİK:  Biçim, desen ya da çizgilerle betimleme.
GRAFİT:  Kurşun kalem yapımında kullanılan bir madde.
GRAFOLOJİ: Yazı bilgisi. 
GRAMER: Dil bilgisi.
GRAMER:  Dilbilgisi, Sarf.
GRAMOFOLOJİ: Kişiliğin bir anlatımı olarak kabul edilen el yazısını yorumlama tekniği.
GRANİT: Feldispat,kuvars,mika ve ortoklaz minerallerinden birleşmiş,türlü renkte billursu,çok sert bir kayaç.
GRANİT:  Çok sert bir kaya türü.
GRATEN: Pişirilmiş olan yemeğin üzerine parmesan,kaşar,dil peyniri gibi peynir çeşitlerinden birini rendeleyerek pişirmek. / Yemeğin üzerine beşamel sos dökerek yemek pişene ve sosun üzeri kızarana kadar fırında bekletmek.
GRE: Kumtaşı.
GRE:  Kumtaşı.
GREENPEACE: Dünyaca ünlü bir çevre örgütü.
GRENA: Nar çiçeği renginde bir süs taşı. 
GRES: Makine yağı. 
GRES:  Makine yağı.
GREV:  İş bırakımı.
GRİL: Izgara.
GRİP:  Enflüanza, Paçavra.
GRİZU: Büyük bölümü saf metandan oluşan,kolayca tutuşabilen bir gaz.
GROGREN: Az yada çok kabarık enine fitillerle belirginleşen ipekli bir dokuma.
GROSA: On iki düzine. 
GRUP:  Topluluk, Kategori, Kafile, Ulam Lig, Cumhur, Sınıf, Küme, Demet.
GU:  Söyleme
GUANO: Deniz kuşlarının  gübre olarak kullanılan pisliği. 
GUARANİ: Paraguay’ın para birimi.
GUATR:  Guşa, Cedre.
GUAYAVA: Amerikanın sıcak bölgelerinde yetişen ve mandalinaya benzer meyvesi olan bir ağaca verilen ad.
GUBARİ: Arap  abecesiyle yazılan ve ancak büyüteçle okunan bir yazı biçimi.
GUDDE: Bez,beze.
GUDDE:  Bez.
GUDVE:  Burun ucundaki kıkırdak.
GUFRAN:  Affetme.
GUMUZ:  Sözün karışık olması.
GURK: Erkek hindi. 
GURK: Kuluçka.
GURME: Damak zevki olan.Yemekten ve içkiden anlayan,bunların tadına varabilen kimse.
GURU: Sihlerin kutsal kitap olarak belledikleri peygamber öğretilerine verilen ad,/ Hindu üstadına verilen ad. 
GURURLANMA:  İğtirar, Kibir
GUŞ: Kulak.
GUŞA: Guatr.
GÜBRE:  Tezek, Kemre.
GÜCÜ: Bez tezgahında ipliği ayarlayan tarak.
GÜCÜ:  Beztezgâhında ipliği ayarlayan tarak, Nire.
GÜCÜMSEMEK:  Bir şeyin yapılmasını güç bulmak.
GÜÇ:  Çaba, Efor, Gayret, Erk, Derman, Takat, Kuvvet, Niru.
GÜÇLÜ:  Tüvana, Zarp, Zinde.
GÜÇLÜK:  Bun, Vehamet, Meşakkat, Cefa.
GÜÇSÜZ:  Zebun, Aciz.
GÜÇSÜZLER:  Zuafa.
GÜDEK:  Amaçlanan sonuç.
GÜLDESTE:  Antoloji, Seçki eser, Cönk.
GÜLEÇ:  Beşuş.
GÜLERYÜZLÜ:  Besim, Beşuş.
GÜLLABİCİ:  Akıl hastahanelerindeki hademelere verilen ad.
GÜLÜT:  Parodi.
GÜME: Avcı kulübesi.
GÜMEÇ:  Bal peteği, Gömeç.
GÜMELE: Bostanda yapılan bekçi kulübesi. 
GÜMELE:  Avcının gizlendiği yer.
GÜMÜŞ:  Sim.
GÜN:  Ruz-Yevm.
GÜNAH:  Vebal.
GÜNCELLİK:  Aktüalite.
GÜNDÜZ:  Nehar.
GÜNEBAKAN: Ay çiçeğine verilen bir başka ad.
GÜNEÇ:  Çok güneş alan yer.
GÜNEŞ:  Yuh, Mihr, Şems, Hurşit, Şemis, Afıtab.
GÜNEY:  Cenup.
GÜNG:  Dilsiz.
GÜNLÜK:  Yevmi, Yevmiye, Andaç. Muhtıra, Ruzname.
GÜNÜ:  Kıskançlık, Haset.
GÜR:  Gümrah.
GÜRBULAK: Türkiye ile İran arasındaki gümrük kapısı.
GÜRE: Çiftleşme zamanı gelmiş kısrak yada dişi eşek. 
GÜRÜLTÜ:  Şamata, Takatuka, Vega, Velvele, Tarraka, Kavara, Patırtı.
GÜRÜLTÜLÜ:  Radin.
GÜRZ: Ağır topuz.
GÜRZ: Silah olarak kullanılan ağır topuz.
GÜVEN:  İtimat, Emniyet, İtminan.
GÜVENCE:  Garanti, Teminat, İnanca.
GÜVENİLİR:  Emin.
GÜVENME:  İtminan.
GÜYA:  Sanki, Adeta, Hemen hemen.
GÜZAF:  Boş söz, Beyhude kelâm, Yave, Enisan.
GÜZEL:  Rana, Sabih, Nik, Ahu, Hesna, Keleş, Oflaz, Hut, Lâtif, Anik, Hoş.
GÜZELLEME: Halk edebiyatında aşk,özlem gibi duygusal konuları işleyen şiir türü.
GÜZELLİK:  Melâhat, Talavet, Sabahat Görk, An.
GÜZERGAH:  Geçek.
GÜZEY:  Az güneşli kuzey yamaç.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.