GABARİ: Bazı eşyaya verilmesi gereken boyutları,yan görüşü çizmeye,hazırlamaya yada denetlemeye yarayan örnek.
GABARİ: Bir binanın yöre imar dairesinin öngördüğü azami yüksekliği.
GABARİ: Bir yapının Belediyece öngörülen yüksekliği.
GABİ: Anlayışsız,ahmak,kalın kafalı.
GABİN: Alışverişte hile yapan.
GABİYE: Kalın kafalı,anlayışsız.
GABYAR: Yelkenli gemilerde serenlerle donanımlarının bakımıyla görevli tayfa.
GACO.: Argo’da dost,metres anlamında sözcük.
GADA: Üzüntü dert anlamında yerel sözcük.
GADA: Hastalık, Dert anlamında eski bir sözcük, Çor, Da. / Sabah yemeği.
GADDAR: Cezzar, Zalim, Kıyak, Delibalta. Hunhar, Aznavur, Tiran, Zorba.
GADİR: Hıyanet eden, Hain.
GADR(GADİR): Haksızlık,kıygı.
GAF: Yersiz söz ya da davranış, Pot.
GAFFE: Ansızın.
GAFİL: Aymaz.
GAFİL: Aymaz, Dalgın.
GAG: Gülüt.
GAG: Oyuna komiklik ve neşe katan beklenmedik söz veya hareket,gülüt.
GAGALI: Başı yuvarlak,kıçı aynalı Karadeniz yapısı bir yelkenli.
GAGAVUZ: Büyük çoğunluğu Moldova’da,az bir bölümü Deliorman,Dobruca,Besarabya ve Ukrayna’da oturan Ortodoks Türk halkı.
GAGAVUZ: Deliorman,Dobruca, Besarabya ve Ukrayna’da oturan Hıristiyan Ortodoks Türklere verilen ad.
GAİ: Amaçsal.
GAİLE: Sıkıntı,dert.
GAİLE: Belâ, Dert.
GAİTA: Dışkı.
GALAKTOZÜRİ: İdrarda galaktoz bulunması.
GALAT: Yanlış kelime,yanlış söz.
GALATİT: Saf kazeinden plâstik madde.
GALATYA: Antik çağlarda Kızılırmak ile Sakarya ırmağı arasındaki bölgeye verilen ad.
GALETA: Bir peksimet türü.
GALİZ: Kaba ve çirkin,iğrenç.
GALON: Çoğunlukla akaryakıt gibi sıvı maddeleri taşımada kullanılan,silindir biçiminde,metalden büyük kap.
GALOŞ: Tabanı tahtadan yapılmış deri ayakkabı.
GALVANİZ: Çinko banyosu.
GAMAGLOBÜLİN: Kanda,lenfte,safrada v.s.’de bulunan bir protein türü.
GAMET: Erkek veya dişi üreme hücresi.
GAMOFOBİ: Evlilik korkusu.
GAMON: İnsanda karşı cinsi etkileyen hormon.
GAMSELE: Kauçuklu yağmurluk.
GAMZE: Yanaktaki küçük çukurcuk.
GANADERO: Güreşler için boğa yetiştiren kimse.
GANG: Çete.
GANG: Çete.
GANİ: Bol ve zengin.
GANİMET: Düşmandan ele geçen mal.
GAPAR.: Yaban kedisi.
GAR: Eskiden Bulgar krallarına verilen unvan.
GAR: Büyük yolcu istasyonu.
GARABET: Yadırganacak yönü olma,gariplik,tuhaflık.
GARABİ: Model.
GARAM: Aşk derdi.
GARAMİ: Düşünceden çok,canlı duygulara ve aşka dayanan sanat eserleri için kullanılan eski bir sözcük.
GARAMİ: Düşünceden çok aşka dayanan sanat eseri.
GARET: Düşman toprağına yağma amacıyla yapılan akın.
GARK: Bollukta kalmak.
GARNİZON: Askeri birliklerin toplandığı yer.
GARSONİYER: Erkeklere ait özel konut.
GASEYAN: İç bulantısı.
GASIP: Zorla alan.
GASİL: Ölü yıkama.
GASİL: Ölü yıkama.
GASP: Zorla alma.
GASTROENTOROLOJİ: Tıbbın sindirim sistemi hastalıklarını inceleyen dalı.
GASTRONOMİ: Yemek bilgisi.
GASTRONOMİ: Mutfak ve yemeklerle ilgili bilgilerin tümü.
GATO: Pasta,çörek.
GATO: Pasta, Çörek.
GAVARET: Kalınkafalılık.
GAVOT: Bir Fransız halk dansı.
GAVS: Dalma.
GAYAKOL: Peygamber ağacı reçinesinden çıkarılan ve hekimlikte kullanılan bir sıvı.
GAYDA: Zurnalı ve tulumlu bir çalgı.
GAYRİMENKUL: Taşınmaz (Mal ya da başka şeyler).
GAYUR: Gayretli.
GAYZER: Volkan bölgelerinde,belli aralıklarla su ve buhar fışkırtan sıcak kaynak.
GAYZER: Kükürtlü sıcak su kaynağı.
GAZ: Yara bezi.
GAZA: Din adına yapılan savaş.
GAZA: Din uğruna yapılan savaş.
GAZANFERANE: Yüreklice, Cesur bir biçimde.
GAZE: Kadınların yüzlerine sürdükleri allık
GAZE: Allık.
GAZEKİ: Cepken altına giyilen kolsuz bir çeşit giysi.
GAZEL: Kuruyup dökülmüş ağaç yaprağı.
GAZETE: Ceride.
GAZVE: Din yolunda yapılan savaş.
GAZZE: Allık.
GEBE: Borçlu, Karnında çocuğu olan Ağırayak, Hamile.
GEBEŞ: Argo’da aptal,sersem.
GECİKME: Rötar.
GECİKTİREN: Ecil
GECİKTİRME: Tavik, Tehir.
GEÇE: Karşılıklı iki taraftan herbiri.
GEÇEK: Küçük tahta köprü.
GEÇERSİZ: Butlan.
GEÇERSİZLİK: Butlan.
GEÇİCİ: Muvakkat, Sari.
GEÇİM: Maişet, İaşe.
GEÇİMSİZLİK: Nifak
GEÇİMSİZLİK: Nifak, Anlaşmazlık, Bağdaşmazlık.
GEÇİŞME: Ozmos.
GEÇİT: Boğaz, Argıt, Memer, Pasaj, Dehliz, Hadi, Kalyon, Koyak.
GEÇKİ: Türk müziğinde bir makamdan yada bir usulden başkasına geçmek.
GEÇME: İntikal, Geçiş.
GEDELEÇ: Ok taşınan kılıf, Sadak.
GEDEME: Bir tür keçe çadır.
GEDİK: Şahın, Rahne.
GEJDÜM: Akrep, Kejdüm.
GELBERİ: Büyük ocaklardan ateşi dışarı çekmek için kullanılan uzun saplı demir araç.
GELBERİ: Büyük ocaklardan ateşi dışarı çekmek için kullanılan uzun saplı demir araç.
GELECEK: Ati, İstikbal.
GELECEKÇİLİK: Fütürizm.
GELEĞEN: Ana ırmağa karışan akarsu.
GELEME: İki yıl sürülmemiş tarla, Keleme.
GELENEKÇİLİK: Ananeviye.
GELENİ: Tarla faresi.
GELİDONYA: Antalya körfezinin batı kıyısında bir burun.
GELİN: Arus, Güvey
GELİR: Akar, İrat
GELİRLER: Akaret, Varidat, İrat
GELİŞİGÜZEL: Alelusul, Lalettayin, Rasgele.
GEM: Atı yönetmek için ağzına takılan demir araç
GEM: Atın ağzına takılan demir araç.
GEMİ: Sefine.
GEN: Bir süre sürülmeyerek boş bırakılmış tarla.
GEN: İşlenmemiş bakır.
GEN: İşlenmemiş bakır./ Sürülmeyip boş bırakılmış tarla.
GENCER: Anadolu'da düğünlerde yapılan güreşin adı.
GENÇ: Berna, Cîvan, Şabb, Torlak, Toy, Civelek, Körpe.
GENÇLİK: Sıba, Şebab,
GENEL: Umum, Umumi, Bilumum.
GENELGE: Tamim.
GENELLEŞME: Taammüm, Şüyu.
GENELLEŞTİRME: Tamim.
GENETİK: Kalıtım bilimi.
GENİŞ: Enli, Vasi, Arîz.
GENİŞLETME: Tevsi.
GENİŞLİK: Arz, Vüsat, Şia, Serra.
GENİZ: Hayşum.
GENOM: Bir canlıdaki genlerin tümü.
GENOM: Gametlerde bulunan kromozomların hepsine verilen ad.
GENORTAKLIK: Holding.
GENÖRGÜTÇÜ: Bürokrat.
GER: Tek tük ağaç bulunan kayalık.
GERBİL: Afrika ve Asya’nın kurak bölgelerinde yaşayan kemirgen bir hayvan.
GERÇEK: Çın, Reel, Sah-Sahi Sahih, Hakiki, Sağın.
GERÇEKÇİLİK: Realizm.
GERÇEKLEŞME: Sübut, Tahakkuk, Temin.
GERÇEKTEN: Bihakkın, Bilfiil, Cidden, Fiilen, Filhakika, Filvaki, Sahiden./ Filhakika.
GERD: Toz, Toprak.
GERDEK: Haclegâh, Zifaf.
GERDEL: Ağaç veya köseleden yapılmış kova.
GEREKİRCİLİK: Determinizm.
GEREKLİ: Lâzım, Becit.
GEREKMEZCİLİK: Peripateizm.
GEREKSİNİM: İcap, İktiza, Lüzum, Zaruret.
GEREN: Tuzlu ve killi bir toprak türü.
GERENUK: Doğu Afrika’da yaşayan bir antilop.
GERES: Portekiz’de ağaçlı dağlık kütle.
GERGEF: Üzerine kumaş gerilerek nakış işlemeye yarar,çoğu dikdörtgen biçiminde olan çerçeve.
GERİ: Araba üzerine gerilerek içine saman veya tahıl doldurulmuş büyük kıl çuval.
GERİ: Bir tür çuval.
GERİDEKİ: Vapes.
GETİREN: Muris.
GETİRMEK: İras.
GETR: Ayakkabının üstünden bacağın alt bölümüne değin sarılan,kumaş yada köseleden yapılmış bir tür tozluk.
GETR: Bacağın alt bölümünü ve ayakkabının üstünü örten,kumaş veya köseleden yapılmış bir tür tozluk
GETR: Bir tür tozluk.
GEVEN: Baklagillerden,çok yıllık,dikenli bir çalı.
GEVEZE: Boşboğaz, Lâfazan.
GEVŞEK: Salpa, Süst.
GEYŞA: Özel olarak erkeklere hizmet için yetiştirilmiş Japon kadını.
GEZ: Okun kirişe geçen ucundaki kertik.
GEZ: Yer ölçmeye yarar düğümlü ip.
GEZ: Yer ölçmeye yarar düğümlü ip.
GEZA: Isıran.
GEZEGEN: Planet.
GEZEKLİK: Sığır sürüsünün otlamaya gitmeden önce toplandığı yer.
GEZELEME: Düğünden sonraki akraba ziyareti.
GEZİMCİLİK: Peripateizm.
GEZİNTİ: Tenezzüh.
GICIRTI: Sarir.
GILMAN: Cennette yaşadığına inanılan erkekler.
GINA: Bıkma,usanma.
GINA: Yetinme.
GIPTA: İmren.
GIPTA: İmren.
GIR: Söz, Lâkırdı, Kal, Kem, Kelam,Sühan.
GIRNATA: Klarnet.
GIRTLAK: İmik, Ümük, Hançere.
GITA: Örtü, Perde.
GIYBET: Dedikodu.Bir kişinin gıyabında ileri geri konuşmak.
Gİ: İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD’li erlere verilen ad.
Gİ: İkinci Dünya Savaşında ABD erlerine verilen ad.
GİB: Ekvator Afrika’sında ve Güney Afrika’da yaşayan küçük antilop.
GİDERME: Telâfi, İzale, İfna.
GİDİŞ: Reviş.
GİDON: Komodorlara özgü çıması çatal biçiminde kesilmiş sancak.
GİDON: Bisiklete yön veren yönelteç.
GİLABURU: Kurutulmuş meyveleri halk hekimliğinde kullanılan bir ağaççık.
GİLİRİK: Bazı yörelerimizde küçük kar anlamında kullanılan sözcük.
GİMİ: Gövdesi , kabuğu soyulduktan sonra yenilen veya turşusu yapılan yumru köklü,beyaz çiçekli ve otsu bir bitki.
GİRAY: Kırım hanlarına ve prenslerine verilen san.
GİRDAP: Anafor, Burgaç.
GİRİDA: Lahos’da denilen eti lezzetli bir balık.
GİRİFT: Dolaşık, Karmakarışık.
GİRİŞİM: Teşebbüs.
GİRYAN: Ağlayan.
GİZ: Yelken gemilerine mizana direği denilen kıç direkte eğik duran bayrak sereni.
GİZ: Muamma, Sır.
GİZEK: Kabak kemaneye benzer bir Orta Asya çalgısı.
GİZEM: Sır.
GİZEMCİLİK: Mistizm, Mistisizm.
GİZLEME: Setir.
GİZLİ: Hafi, Nihan, Sır, Giz, Setr, Kemin.
GİZLİCE: Uğrun.
GLASE: Üzerine saydam bir cila tabakası çekilmiş olan eşya.
GLASE: Yumuşak deri./ Üzerine saydam bir cila tabakası çekilmiş olan eşya.
GLAYÖL: Kuzgun kılıcı da denilen çiçek.
GLOBAL: Toplam, Toptan.
GLOKOM: Göz tansiyonu.
GLUTEN: Tahıl unlarından nişasta çıkarıldıktan sonra geri kalan albüminli madde.
GNAYS: Kuvars,mika ve feldspattan oluşmuş kayaç.
GNOMON: Yazıcı uç adı verilen ve gölgesi düzlemsel bir yüzeye düşen basit bir çubuktan oluşmuş ilkel güneş saati.
GNOMON: Güneş saati, Basite.
GNU: Afrika’da yaşayan iki antilop türünün ortak adı.
GO: Çin ve Japonya’da oynanan bir strateji oyunu. Çin satrancı.
GO: Japonya ve Çin'de oynanan bir satranç türü.
GOBLEN: Kanaviçe veya telleri sayılabilecek türde kumaş üzerine renkli iplikle yapılan özel bir işleme.
GOCUK: Tek parça hayvan postundan yapılan ceket.
GOMALAK: Alkolde eriyen hayvani reçine.
GOMALAK: Alkolde eriyen hayvansal reçine.
GOMİNA: Kitre zamkından yapılan saç kepeğini giderici karışım.
GONADU: İçinde döl hücresinin geliştiği organ.
GONAT: Eşey bezi.
GONDOL: Genellikle Venedik’te kullanılan bir kayık.
GONORE: Tıp dilinde belsoğukluğu hastalığına verilen ad.
GORA: Rabindranath Tagore’un ünlü romanı.
GOSPODAR: Osmanlılarda Rumeli’deki büyük toprak sahipleri.
GOŞİZM: Aşırı siyasal çözümleri ve ani devrim eylemlerini öngören inanış.
GOŞO: Güney Amerika'da sığır çobanına verilen ad.
GOY: Yahudilerin,Yahudi olmayan kişi ve kuruluşlara verdikleri ad.
GOYGOYCU: Dilenci.
GÖBEDEK: Çoban bahşişi.
GÖBEL: Sınır belirlemek için tarla kenarına yapılan toprak kümecikler.
GÖÇ: Hicret, Muhaceret.
GÖÇME: Rahil.
GÖÇÜŞME: Metatez.
GÖĞÜS: Bağır, Sine, Sadr, Sedi, Ağuş.
GÖK: Asuman, Sema, Arş, Cev, Ayyuk, Eflâk, Felek.
GÖKÇEK: Güzel,sevimli insan.
GÖKKUŞAĞI: Alkım, Alaimisema, Ebem kuşağı, İro.
GÖKTAŞI: Meteor, Şahap.
GÖLCÜK: Isparta yakınında,1991’de tabiat parkı kapsamına alınan krater gölü.
GÖLGE: Saye.
GÖLGELİK: Sayeban.
GÖMME: Tedfin.
GÖMÜ: Define.
GÖMÜLTÜ: Avcının gizlendiği yer.
GÖN: Kösele.
GÖNÇ: Varlıklı, Zengin.
GÖNDER: Bayrak direği.
GÖNDEREN: Bais.
GÖNDERME: Havale, İrsal.
GÖNEN: Nemli toprak.
GÖNENÇ: Bolluk içinde yaşamak, Refah.
GÖRECE: İzafi, Rölativ.
GÖRECELİK: Değişkenlik, Rölativizm.
GÖRGÜ: Adabı-muaşeret, Terbiye.
GÖRGÜSÜZ: Hamhalat.
GÖRK: Güzellik, An.
GÖRKEM: Debdebe,Şaşaa.
GÖRME: Rüyet, Nazar, Basar.
GÖRÜNÜŞ: Zehavir, Endam.
GÖRÜŞ: İçtihat.
GÖSTERİ: Nümayiş.
GÖSTERİŞ: Debdebe, İhtişam, Şatafat. Cafcafa, Tantana, Caka, Afi, Fiyaka. Alayiş, Çalım, Nümayiş.
GÖSTERME: İbraz, İare.
GÖSTERMELİK: Mostra
GÖTÜRÜ: Toptan, Kesene, Kabala.
GÖYÜK: Hastalık ateşi.
GÖZBEBEĞİ: Hadeka.
GÖZE: Hücre.
GÖZENE: Bal alırken takılan başlık.
GÖZER: Buğday,toprak gibi şeylerin elendiği iri gözlü kalbur.
GÖZER: İri gözlü bir tür kalbur.
GÖZERE: Balı, kovanından alırken yüze takılan koruyucu maske.
GÖZETLEME: Kitakse
GÖZETMEN: Sürveyan.
GÖZLEĞİ: Gözetleme yeri.
GÖZLEM: Rasat.
GÖZYAŞI: Eşk, Abre, İğrik, Şirişk, Edmu.
GÖZYAŞLARI: Edmu
GR: Yunanistan’ın plakası.
GRADO: Bir sıvının içindeki alkol derecesi.
GRADO: Sıvılardaki alkol derecesi.
GRAFFİTİ: Duvarlara yazı, desen, hiciv ve benzeri şeyler yazma işi.
GRAFİK: Biçim, desen ya da çizgilerle betimleme.
GRAFİT: Kurşun kalem yapımında kullanılan bir madde.
GRAFOLOJİ: Yazı bilgisi.
GRAMER: Dil bilgisi.
GRAMER: Dilbilgisi, Sarf.
GRAMOFOLOJİ: Kişiliğin bir anlatımı olarak kabul edilen el yazısını yorumlama tekniği.
GRANİT: Feldispat,kuvars,mika ve ortoklaz minerallerinden birleşmiş,türlü renkte billursu,çok sert bir kayaç.
GRANİT: Çok sert bir kaya türü.
GRATEN: Pişirilmiş olan yemeğin üzerine parmesan,kaşar,dil peyniri gibi peynir çeşitlerinden birini rendeleyerek pişirmek. / Yemeğin üzerine beşamel sos dökerek yemek pişene ve sosun üzeri kızarana kadar fırında bekletmek.
GRE: Kumtaşı.
GRE: Kumtaşı.
GREENPEACE: Dünyaca ünlü bir çevre örgütü.
GRENA: Nar çiçeği renginde bir süs taşı.
GRES: Makine yağı.
GRES: Makine yağı.
GREV: İş bırakımı.
GRİL: Izgara.
GRİP: Enflüanza, Paçavra.
GRİZU: Büyük bölümü saf metandan oluşan,kolayca tutuşabilen bir gaz.
GROGREN: Az yada çok kabarık enine fitillerle belirginleşen ipekli bir dokuma.
GROSA: On iki düzine.
GRUP: Topluluk, Kategori, Kafile, Ulam Lig, Cumhur, Sınıf, Küme, Demet.
GU: Söyleme
GUANO: Deniz kuşlarının gübre olarak kullanılan pisliği.
GUARANİ: Paraguay’ın para birimi.
GUATR: Guşa, Cedre.
GUAYAVA: Amerikanın sıcak bölgelerinde yetişen ve mandalinaya benzer meyvesi olan bir ağaca verilen ad.
GUBARİ: Arap abecesiyle yazılan ve ancak büyüteçle okunan bir yazı biçimi.
GUDDE: Bez,beze.
GUDDE: Bez.
GUDVE: Burun ucundaki kıkırdak.
GUFRAN: Affetme.
GUMUZ: Sözün karışık olması.
GURK: Erkek hindi.
GURK: Kuluçka.
GURME: Damak zevki olan.Yemekten ve içkiden anlayan,bunların tadına varabilen kimse.
GURU: Sihlerin kutsal kitap olarak belledikleri peygamber öğretilerine verilen ad,/ Hindu üstadına verilen ad.
GURURLANMA: İğtirar, Kibir
GUŞ: Kulak.
GUŞA: Guatr.
GÜBRE: Tezek, Kemre.
GÜCÜ: Bez tezgahında ipliği ayarlayan tarak.
GÜCÜ: Beztezgâhında ipliği ayarlayan tarak, Nire.
GÜCÜMSEMEK: Bir şeyin yapılmasını güç bulmak.
GÜÇ: Çaba, Efor, Gayret, Erk, Derman, Takat, Kuvvet, Niru.
GÜÇLÜ: Tüvana, Zarp, Zinde.
GÜÇLÜK: Bun, Vehamet, Meşakkat, Cefa.
GÜÇSÜZ: Zebun, Aciz.
GÜÇSÜZLER: Zuafa.
GÜDEK: Amaçlanan sonuç.
GÜLDESTE: Antoloji, Seçki eser, Cönk.
GÜLEÇ: Beşuş.
GÜLERYÜZLÜ: Besim, Beşuş.
GÜLLABİCİ: Akıl hastahanelerindeki hademelere verilen ad.
GÜLÜT: Parodi.
GÜME: Avcı kulübesi.
GÜMEÇ: Bal peteği, Gömeç.
GÜMELE: Bostanda yapılan bekçi kulübesi.
GÜMELE: Avcının gizlendiği yer.
GÜMÜŞ: Sim.
GÜN: Ruz-Yevm.
GÜNAH: Vebal.
GÜNCELLİK: Aktüalite.
GÜNDÜZ: Nehar.
GÜNEBAKAN: Ay çiçeğine verilen bir başka ad.
GÜNEÇ: Çok güneş alan yer.
GÜNEŞ: Yuh, Mihr, Şems, Hurşit, Şemis, Afıtab.
GÜNEY: Cenup.
GÜNG: Dilsiz.
GÜNLÜK: Yevmi, Yevmiye, Andaç. Muhtıra, Ruzname.
GÜNÜ: Kıskançlık, Haset.
GÜR: Gümrah.
GÜRBULAK: Türkiye ile İran arasındaki gümrük kapısı.
GÜRE: Çiftleşme zamanı gelmiş kısrak yada dişi eşek.
GÜRÜLTÜ: Şamata, Takatuka, Vega, Velvele, Tarraka, Kavara, Patırtı.
GÜRÜLTÜLÜ: Radin.
GÜRZ: Ağır topuz.
GÜRZ: Silah olarak kullanılan ağır topuz.
GÜVEN: İtimat, Emniyet, İtminan.
GÜVENCE: Garanti, Teminat, İnanca.
GÜVENİLİR: Emin.
GÜVENME: İtminan.
GÜYA: Sanki, Adeta, Hemen hemen.
GÜZAF: Boş söz, Beyhude kelâm, Yave, Enisan.
GÜZEL: Rana, Sabih, Nik, Ahu, Hesna, Keleş, Oflaz, Hut, Lâtif, Anik, Hoş.
GÜZELLEME: Halk edebiyatında aşk,özlem gibi duygusal konuları işleyen şiir türü.
GÜZELLİK: Melâhat, Talavet, Sabahat Görk, An.
GÜZERGAH: Geçek.
GÜZEY: Az güneşli kuzey yamaç.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.