1. (I) Yaşlının ruhsal dünyası
gençlerinkinden çok farklıdır. (II) Kişi yaşlanmaya başladığı zaman kişiliğinde
bir dereceye kadar değişim görülür. (III) Yeni durumlara uyma ve yeni düşünceleri
kabul etme yeteneğinde azalma olmaya başlar. (IV) Yaşlı kişinin eski olayları
gayet iyi hatırladığı ama yeni olayları bir türlü hatırlayamadığı görülür. (V)
Böylece yaşlı ile genç nesiller arasındaki mesafe gittikçe açılır.
Yukarıda
numaralanmış cümlelerden hangisi, anlatımın akışını bozmaktadır?
A)
I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
2. (I) Tanımlama, bir kavramın ne
anlama geldiğinin belirtilmesi gerektiğinde başvurulan bir tekniktir. (II)
Tanımlanan şeyi kendisiyle tanımlama, bilgi açısından verimsizdir. (III)
Örneğin, dilbilgisi kitaplarında gördüğümüz "Varlıklara ad olan sözcüklere
isim denir." tanımı bu tür tanımdır. (IV) Ad varlıkları karşılayan
sözcüklerdir ve cümlede öğe görevlerine girer. (V) Tanım yoluyla bir kavramın nitelik
ve özellikleri, işlevi ya da benzerlerinden ayrımı ortaya konur.
Yukarıda
numaralanmış cümlelerden hangisi, anlatımın akışını bozmaktadır?
A)
I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
3. (I) Dostoyevski yaşarken hiçbir
zaman Turgenyev'in gördüğü saygınlığı kazanamamıştı. (II) Yazdıklarına
Turgenyev’in aldığının üçte biri kadar para alıyordu. (III) Dostoyevski,
ölümünden sonra sürdürdü savaşını; hem çağdaşları hem de kendisinden sonra
gelenlerle. (IV) Yıllar geçtikçe öne geçen o oldu. (V) Diğerleriyle de arayı
açtıkça da açtı.
Bu
parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Onun değerine inananlar
sayılı kişilerdi; ünü yaygınlaşmamıştı." cümlesi getirilirse parçanın
anlam bütünlüğü bozulmaz?
A)
I. B) II. C) III.
D) IV. E) V.
4. (I) Köydeki ilk sabah erkenden
kalkacağım için akşam erkenden yattım. (II) Çünkü köyün öteki çocuklarıyla
meraya sığır otlatmaya çıkacaktım tatilde. (III) Bu yıl okulun tatil olmasını
dört gözle bekledim. (IV) Annem, şafakta uyandırdı beni. (V) Bu kadar erken hiç
uyanmamıştım, köyümüzün bu saatlerini henüz hiç tanımamıştım.
Yukarıda
numaralanmış cümlelerden hangi ikisi, yer değiştirirse parçada anlam bütünlüğü
sağlanmış olur?
A)
I. ve II. B) III. ve IV.
C)
I. ve V. D) IV. ve V.
E)
I. ve III.
5. (I) Descartes, ortaçağın
karanlıklarından yeniçağın şafağına kapıyı aralayanların başında gelir. (II)
Felsefesini de "Düşünüyorum; öyleyse varım." temeline
dayandırmıştır. (III) Bu çıkış noktasına gelinceye değin de kafasındaki hazır
bilgileri unutmak üzere bir çiftliğe çekilmiştir. (IV) Burada kendisini
matematik ve fizik alanlarında araştırma ve incelemelere vermiştir. (V) Ortaçağ
düşüncesine egemen olan Aristo mantığına ilk tokatı indirenlerden olmuştur. ı
Yukarıda
numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Düşünceyi varoluşun bir
kanıtı olarak görmüştür." cümlesi
getirilirse parçanın anlam bütünlüğü bozulmaz?
A)
I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
6. (I) Türkiye'de, tartışmayı
olanaksızlaştıran, başlayan tartışmaları çıkmaza sokan belalı olgu, yazar/gazeteci
tartışmasında da ortaya çıkıyor. (II) Oysa ilkin şu soruların yanıtının
verilmesi gerekir: (III) Yazar kimdir? Gazeteci kimdir? (IV) Öte yandan,
aralarında bir karşılaştırma yapabilmek için bu ikisinin aynı kategoride yer
alıp almadıkları da çok önemlidir. (V) Çünkü doğru bir karşılaştırma ancak aynı
kategoride yer alan nesneler, olgular ve meslekler arasında yapılabilir.
Yukarıdaki
parçada, numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra "Kabul edilebilir bir sınıflandırma
ve tanımlama yapılmadan bir tartışmaya kalkışılıyor." cümlesi getirilirse parçanın
anlam bütünlüğü bozulmaz?
A)
I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
7. (I) Çeviri güç bir sanattır. (II)
Bu güçlüğü en çok çeken de o eseri ilk çevirendir. (Ill) O, her türlü belirtiden, ışıktan
yoksun bir gemi kaptanıdır; fırtına da olsa onun önünde gidecektir. (IV)
Koskoca bir yalnızlığın eli kolu bağlı tutsağıdır. (V) Çaresizliği tek başına
yenmek zorundadır.
Yukarıdaki
numaralanmış cümlelerin hangisinden önce "Gelenekleri, eğlenceleri,
kültür ve teknolojik gelişimleri ayrılık gösteren bir ulustan çeviri yaparken
çeşitli güçlüklerle karşılaşılır." cümlesi
getirilirse parçanın anlam bütünlüğü bozulmaz?
A)l. B) II. O) III. D)
IV. E) V.
8. (I) Bilimdeki hızlı değişimler,
yeni buluşlar ve ilerlemeler çok sayıda yeni sözcük ve terimlerin ortaya
çıkmasını sağlamıştır. (II) Çoğu bilimsel gelişmelerin gerçekleştirildiği Batı
ülkelerinde, geçen yüzyıllarda olduğu gibi terimler, Latince ve Yunanca
kaynaklardan türetilmemektedir. (Ill) Bu ülkelerde bilim adamları,
daha çok kendi öz dillerinden, günlük halk dilinden sözcük alarak bunlara
terim niteliği kazandırmaktadır. (IV) Bu arada, bilim adamının eski çağlardan
kalma gizemli dokunulmazlığı ve anlaşılmazlığı da ortadan kalkmaktadır. (V)
Bizim bilim dilimizde ise, sürekli bir yabancı terim aktarımı ve bunların
kolaylıkla yerleşmesi olayını görüyoruz.
Yukarıdaki
parçada numaralanmış cümlelerden hangisinin önüne "Bilim diliyle halkın konuştuğu
dil, giderek özdeşleşmekte ve 'evrensel bir bilim dili' görüşü de
geçerliliğini, dayanağını kendiliğinden yitirmektedir." cümlesinin getirilmesi anlatım
akışını bozmaz?
A) I. B)
II. C) III. D)
IV. E) V.
9. (I) "Boş zamanlarınızda ne
yaparsınız?" sorusunu "Boş otururum." diyerek yanıtlayan birine
rastladınız mı hiç? (II) Ben rastlamadım. (Ill) Açıkçası ben şu ünlü yanıttan
başka bir yanıtla da karşılaşmadım bugüne dek: (IV) "Kitap okurum ve
müzik dinlerim." (V) Hem ayrı ayrı bile değil; yani "Kitap okurum ya
da müzik dinlerim." biçiminde değil; her zaman birlikte, aynı anda.
Yukarıda
numaralanmış cümlelerin hangisinden önce " 'Sinemaya, tiyatroya
giderim; resim yaparım; yazarım.' diyen birilerine de pek rastlamadım." cümlesinin getirilmesi parçanın
anlam bütünlüğünü bozmaz?
A) I. B)
II. G) III. D)
IV. E) V.
10. (I) Bir zamanlar defterler
tutardım. (II) Daha çok, kaba defterlere tutkum vardı. (III) Her çeşit kâğıdı
severim; ama her çeşit kâğıda özellikle de parlak, güzel kâğıtlı defterlere
yazamam. (IV) Bunların çoğu sarı, çizgisiz, kaba, ucuz defterlerdir. (V) Her
kitaptan sonra yeni defterler alırım, kafamda kurduğum ilk dizeyi bu yeni
deftere yazarım.
Yukarıda
numaralanmış cümlelerden hangi ikisi yer değiştirirse parçada
anlam bütünlüğü sağlanmış olur?
A)
I. ve II. B) III. ve IV.
C)
II. ve IV. D) IV. ve V.
E)
III. ve V.
11. (I) Her dilde, aynı ses
bileşiminden oluşmuş, başka başka kavramları yansıtan sözcüklere rastlanır. (II)
Bunlara sesteş ya da eşadlı sözcükler denir. (III) Sesteş sözcüklerin
çokanlamlı öğelerden önemli bir ayrımı vardır.(IV) Türkçede dolu -boşun
karşıtı- ve dolu -yağan buz taneleri-; yüz -sayı-ve yüz -surat- gibi sözcükler
buna örnektir. (V) Sesteş sözcükler arasında anlam açısından hiçbir ilişki
bulunmazken çokanlamlılıkta, mutlaka bir ilişki vardır.
Yukarıda
numaralanmış cümlelerden hangi ikisinin yeri değiştirilirse parçada anlam bütünlüğü
sağlanmış olur?
A)
I. ve III. B) I. ve IV.
C)
II. ve III. D) IV. ve V.
E)
III. ve IV.
12. Aşağıdakilerden hangisi, bir
paragrafın giriş cümlesi olamaz?
A)
Güzel konuşma, eski Latin özdeyişine göre, ilk güzel sanattır.
B)
Picasso, hayatın ürettiği sorulara, sorunlara sanatın olanaklarıyla yanıt
verir.
C)
Eline kalemi alan insan rahat değildir; bir şeylerin ağırlığını duymaktadır
üzerinde.
D)
Türkçenin yaygın bir dil olmaması da birçok şairimizin d işarda tanınmasını
engelliyor.
E)
Son yıllarda şiirimiz büyük bir değişim içinde, deyiş yerindeyse bir gömlek
değiştirme sürecinde.
13. İnsanlar doğarlar, yaşarlar,
ölürler. Bu ölüm, gerçek ölüm değildir; çünkü ölenin yakınları, dostları ve de
düşmanları onun adını şu ya da bu nedenle anmayı sürdürürler. Ne var ki, bir
gün gelir, kişinin adı son bir kez daha anılır; ondan sonra artık herkes
unutur onu. Bir daha kimse anmaz olur.
Bu
parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilirse düşünce, en uygun
biçimde tamamlanmış olur?
A)
Şu bir gerçektir herkes adıyla yaşar.
B)
İşte, kişinin gerçek ölümü budur.
C)
Ölüm, kişinin unutulmasına neden olur.
D)
Çünkü gözden ırak olan gönülden de ırak olur.
E)
Böylece, herkes ölüm gerçeğini kabul eder.
14. ... Özellikle Hilmi Yavuz'un
şiirleri böyle duygu içerikli adlarla sunulmuştur. Örneğin adını duyar duymaz
"Yaz Şiirleri"yle güneşin pırıl pırıl kıldığı bir yeryüzü yazı
düşünmüşsem, "Gizemli Şiirler" beni bir dervişin gizemli dünyasına
sokmuştur. "Doğu Şiirleri" o toprakların gizine erilmez, o ölçüde de
gerçekçi görkemiyle donanmıştır.
Bu
parçanın başına getirilebilecek en uygun cümle, aşağıdakilerden
hangisidir?
A)
Şiir kitaplarına iyi bulunmuş adlar, içeriğin duygu anahtarıdır.
B)
Şairler, şiir kitaplarına özgün adlar koymaya çalışırlar.
G)
Kitap adları, okuyucuyu yeni dünyalara götürür.
D)
Klasik başlıklar, kitabın içeriğini yansıtır.
E)
Şiir kitaplarının adları,okuyucuyu yönlendiricidir.
15. Şairler, şiirlerini bir dergide
ya da kitapta yayınlamadıkça varlığını belli edemiyorlar. Şiirin toplumsal
sürecinin başlaması için yayımlanması şart; yayımlanma işinde ilk sırayı dergiler
alıyor. Şiirleri yıllar boyunca dergilerde görülen ve şiirleriyle üne
kavuştukları halde kitap çıkarmayı erteleyen şairler var; ...
Bu
parça, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle en uygun
biçimde tamamlanır?
A)
öyle ki dergiler olmasa çağımızda şiir üretileni ez.
B)
demek ki dergiler şairin sesini duyurması için kitaptan daha önemli.
C)
dergiler, şairleri tanıtmak ve onların şiirlerini yaymak için yoğun bir çaba
içine giriyor.
D)
dergiler, genç şairlerin şiirlerini duyurmada bir araçtır.
E)
şiir kitabı, az satıldığı için yayıncılar, kitap yayımlama işine pek
yanaşmıyorlar.
16. Huzur romanında Tanpınar'ın
kendine özgü bir anlatımı var. Bu kendine özgülük belki gereğinden de fazla
belirgin; çünkü giderek roman diliyle çelişir duruma düşüyor. Romanda dil,
okurla roman arasına girmemeli. Oysa Tanpınar'daki üslup kaygısının sahnede
"rol çalan" bir oyuncunun bir anlık beğenilme uğruna oyunun bütününe
zarar vermesi gibi bir etkisi oluyor. Üslup kaygısı, kişileri ve olayları
izlemeyi güçleştiriyor. "Şairane" söz etmek merakı roman üslubuyla
bağdaşmıyor. "Aydınlığın bütün sazları güneşin veda şarkısını söylemeye
hazırlanıyordu." gibi süslü cümlelere sıkça rastlanıyor.
Bu
parçanın konusu, aşağıdakilerden hangisidir?
A)
Tanpınar'da özgünlük
B)
Huzur romanının başarısızlığı
C)
Huzur'da Tanpınar'ın dil ve anlatım özelliği
D)
Tanpınar'ın şairliğinin yazarlığına etkisi
E)
Roman dilinin özellikleri
17. Öykü kişileri, olayları
yaşayanlardır. Öykü kişileri, genellikle insanlardır. Hayvanlar arasında geçen
olayları konu edinen öyküler de vardır. Ancak bu tür öykülerde de anlatılan s
im gel eştirilmiş insan yaşamıdır. Örneğin, dülgerbalığının ölümünü anlatırken
Sait Faik kendine benzemeyenleri yok eden, acımasız bir ortamda yaşayan insanın
ölüşünü anlatmaktadır. Öykü kişilerinin, yaşayan gerçek insanlara olan
yakınlıkları açıktır. Tümüyle düşsel öykülerin kişileri bile -devler, periler-
yaşayan insanlarla ortak duyuş, düşünüş, davranış içindedir.
Bu
parçanın konusu, aşağıdakilerden hangisidir?
A)
Öyküdeki olaylar
B)
Sait Faik'in öykü kişileri
C)
Öyküde simgesel anlatım
D)
Düşsel öyküler
E)
Öykü kişileri
18. Yaşar Kemal'in "Yer Demir
Gök Bakır"ı bir köy romanıdır. Roman, bir köy toplumunun ekonomik ve
toplumsal yaşam sorunlarını dile getirmektedir. Bu sorunlarla mücadelede
çaresiz kalan köylülerin bir mit yaratmasının hikâyesidir. Romana konu olan
olaylar 1950'li yıllarda, köylüler yazın Çukurova'ya pamuk toplamaya gittikleri
zaman başlamış; köye döndükten sonra biçim değiştirerek devam etmiştir.
Bu
parçanın konusu, aşağıdakilerden hangisidir?
A)
Yaşar Kemal ve "Yer Demir Gök Bakır" romanı
B)
"Yer Demir Gök Bakır"ın içeriği
C)
Türk köylüsünün çaresizliği
D)
1950'li yıllarda Türk köylüsü
E)
Yaşar Kemal'de Çukurova'nın yeri
19. Ortaoyunu, Türk seyirlik
oyunlarının en gelişmiş olanıdır. Ortaoyunu, seyircinin çevresini kuşattığı bir
alanda, açık havada oynanır. Her yönden seyredildiği için kullanılan dekor
parçaları görüşü engellemeyecek biçimde çerçevelerden, kafeslerden oluşur.
Oyun, sahnenin özelliğine uygun olarak döne dolaşa oynanır. Oyuna müzik eşlik
eder. Oyun belli bir düzen içinde oynanır. Oyunda Ön-deyiş, Söyleşme, Fasıl,
Bitiş bölümleri vardır. Fasıl oyunun ana bölümüdür ve bu bölümde bir olay
canlandırılır.
Bu
parçanın konusu, aşağıdakilerden hangisidir?
A)
Türk seyirlik oyunları
B)
Ortaoyununda dekor
C)
Ortaoyununda sahne
D)
Ortaoyununun genel özellikleri
E)
Ortaoyununun bölümleri
20. Memduh Şevket Esendal'ın
öykülerinde açık, yalın bir anlatım vardır. Sanatçı, gereksiz sözden
olabildiği kadar kaçınır. Bir oyun yazarının kişileri tanımlaması gibi, kısa
cümlelerle bir kişiliği belirtir. Bu kısacık cümlelerde kimi zaman yüklem bile
yoktur. Sanatçının zaman zaman uzun cümleler kurduğunu da görürüz. Bunların
çoğu da sıralı cümlelerdir. Böylece anlatımdaki açıklık yok olmaz.
Bu
paragrafın konusu, aşağıdakilerden hangisidir?
A)
Memduh Şevket Esendal'ın üslubu
B)
Memduh Şevket Esendal'ın cümleleri
C)
Memduh Şevket Esendal'ın öykücülüğü
D)
Memduh Şevket Esendal'ın sanatçı kişiliği
E)
Memduh Şevket Esendal'da duru anlatım
1.
D
|
4.
E
|
7.
B
|
10.
c
|
13.
B
|
16.
C
|
19.
D
|
2.
D
|
5.
A
|
8.
D
|
11.
E
|
14.
A
|
17.
E
|
20.
A
|
3.
A
|
S.
A
|
9.
C
|
12.
D
|
15.
B
|
18.
B
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.