13 Aralık 2011 Salı

8. Sınıf SBS Konu Anlatımı: Sözcükte Anlam



 SÖZCÜKTE ANLAM
DİL NEDİR?
Dil denince pek çok kavram akla gelmektedir. Dil, en genel ifadesiyle her türlü iletişimi sağlayan araçtır. Sözlü, yazılı, resimli, işaretli veya davranışla sağlanan her türlü iletişimde dil vardır. Bizim konumuz olan dil ise, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış, insanların anlaşmak üzere kurduğu, kendine özgü kuralları olan, konuşmaya ve yazmaya dayalı sistemler bütününe denir.

Dilin özellikleri şöyle sıralanabilir:
—► Temelinin çok eski zamanlarda atıl­mıştır.
—► Nasıl ortaya çıktığı belli değildir.
► Anlaşmaya dayanır.
► Kuralları vardır.
—► Başlangıçta konuşmaya (daha sonra hem konuşma hem yazıya) dayanır.

Bu özellikleri taşıyan binden fazla dil vardır. Dilbilimciler dilleri çeşitli yönlerden sınıflandır­mışlardır. Bu sınıflandırmaya göre dilimiz dünya dil aileleri arasında Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna mensup sondan eklemeli bir dildir.
Dilin birçok incele sahası vardır. İlköğretim düzeyinde dilin anlam, şekil, cümle ve ses bilgisi gibi kısımlarında bilgi verildiğinden sınavlarda bu konularla ilgili sorular çıkmak­tadır. Bu nedenle kitapta sırasıyla bu konuları ele alacağız.

ANLAM BİLGİSİ
Bir anlam içeren her şeyin bir dili vardır. Dilde esas olan anlamdır. Anlam beş düzeyde olur: ekte, sözcükte, söz öbeğinde, cümlede ve parçada anlam.
Ekte anlam konusu ekler bölümünde ayrıntılı anlatacağından bu bölümde sözcüklerde ve söz öbeklerinde, cümlede ve parçada anlam konularını ele alacağız.



SÖZCÜKTE ve SÖZ ÖBEKLERİN­DE ANLAM
Sözcüklerde çok anlamlılık
Diller sözcük sayısı kadar sözcüklerin işlev-selli yani değişik anlamları ifade etmede kullanılabilirli yönüyle de incelenir.
Dilimiz de bu yönüyle dünyan önemli dilerin­den biridir. Sözgelimi "çıkmak" sözcüğünü ele alalım:
—> Çantasını alıp kapıdan çıktı.
—► Elime batan diken kendi kendine çıktı.
—► Gerekirse Genel Müdüre bile çıka­rım.
► Sen hata yapıyorsun patron bize çı­kıyor.
—► Benim kayıp kitabım onda çıktı.
—► Bu hafta yeni çıkan bir kitap alaca­ğım.
—► Tişörtün rengi gömleğe çıkmış.
—► Bu leke çamaşır suyu olmadan çık­maz.
► Bunlar benim falımda çıkmıştı zaten.
► Bu soru da nerden çıktı şimdi?
 —► Antrenmanda kolu çıkmış.
—► Onunla iki aydır çıkıyormuş.
—► Çatıya çık da anteni ayarla.
—► Çık bakalım paraları!
► O arada kavga nasıl çıktı kimse anlamadı.
—► Sınavda bu konudan epey soru çı­kar.
► Alma mazlumun ahini çıkar aheste aheste.

Yukarıdaki örnekler artırılabilir. Görüldüğü gibi "çıkmak" sözcüğü her cümlede değişik anlama gelmektedir. Bu şekilde kullanılan birçok sözcük vardır. Sınavlarda gelen sözcükte anlam soruları çoğunlukla sözcük­lerin bu yönüyle ilgilidir. Örneğin
"çıkmak" sözcüğü aşağıdakilerden hangi­sinde "'hangi işe girdiyse haftasına çıktı?" cümlesindeki anlamıyla kullanılmıştır?
Veya
"çıkmak" sözcüğü yukarıdaki cümlelerde kaç değişik anlamda kullanılmıştır?
gibi sorulara sıkça rastlanmaktadır.

Örnek:
"Kadar" sözcüğü aşağıdaki cümle­lerin hangisine "yaklaşık anlamı kat­mıştır?
A) Minare boyundaki kavağın üst ça­talına kadar tırmandım.
B) Otobüsümüz bozulunca bir kır lo­kantasında Dört saat kadar bekle­dik.
C) Çevresi bu kadar hoş olan yeni evi­mizin içi kir pas içindeydi.
D) Merdivenleri yapıldığı günden beri hiç bu kadar telaşlı çıkmamıştım.
2007 OKS

Çözüm:
B seçeneğindeki "dört saat kadar" ifadesinde yaklaşık olarak anlamı kat­mıştır. Cümleyi "Yaklaşık dört saat bek­ledik" şeklinde değiştirebiliyoruz.
Cevap: B

Örnek:
"İstemek" sözcüğü aşağıdakilerin hangi­sinde "Bu araba iyi bir bakım ister." cümlesindekiyle aynı anlamda kullanılmıştır?
A) Sporda kalıcı başarı sürekli çalışma ister.
B) İçeri girmek yerine bahçede otur­mayı ister.
C) Sabahın bu erken saatlerinde mü­dür beni niçin ister?
D) İster ki bu tarihî evler gelecek nesil­lere kalsın.
2007 OKS

Çözüm:
Örnek cümlede "gerekmek" anlamında kullanılmıştır. Aynı anlam A seçeneğinde vardır. Kalıcı başarı için sürekli çalışma gerekir.
Cevap: A

GERÇEK ANLAM
Sözcüğün tek başına kullanılınca akla gelen ilk anlamıdır. Bu nedenle temel anlam da de­nir. Örneğin "çıkmak" sözcüğünün temel an­lamı içerdeki ya da aşağıdaki bir şeyin dışa­rıya veya yukarıya çıkması şeklinde kullanıl­dığı anlamıdır. Yukarıdaki cümlelerden ilk iki­sinde bu anlamıyla kullanılmıştır.
—► Çantasını alıp kapıdan çıktı.
—► Elime batan diken kendi kendine çıktı.
Sözcüklerin bir tane temel anlamı olur; zamanla bu teme anlamın yanında başka anlamlar ortaya çıkar.
Örnek:
Sıkıntımızı unutmak, donuk (1) yaşantımıza biraz renk, (2)biraz ışık katmak için, tek çaremiz (3)kitaplara sarılmaktır. (4)
Bu cümlede altı çizili olarak verilen sözcüklerden hangisi gerçek anla­mıyla kullanılmıştır?
A) 1 B) 2 C) 3 D) 4
2001 OKS

Çözüm;
Altı çizili sözcüklere baktığımızda üçü­nün mecaz birinin temel anlamda kulla­nıldığını görüyoruz. Donuk sözcüğü sıra­dan, tek düze anlamında, renk sözcüğü farklılık; sarılmak sözcüğü ise bir şeyi isteyerek severek yapmak anlamlarında mecaz olarak kullanılmıştır.
Cevap: C

YAN ANLAM
Sözcüğün temel anlamından hareketle zamanla kazandığı yeni anlamlara yan anlam denir. Çoğunlukla şekil veya işlev bakımından temel anlamla bir benzerlik taşıdığından "yakıştırma anlam" da denir.

Örneğin
"insanın ayağı" derken ayak sözcüğü temel anlamında iken "masanın ayağı" derken yan anlamdadır. İşlev bakımından temel anlamla bir benzerlik söz konusudur.
Aşağıdaki cümlelerdeki koyu yazılmış sözcükler yan anlamda kullanılmıştır.
Ayak kokusuna hiç dayanamazdı.
Bu masanın kaç ayağı var?
Kapının kolu oynuyordu.
Pili zayıfladığından saat iyi çalışmıyor.
Pazar günü açık eczane bulamazsın.

MECAZ ANLAM
Bir sözcüğün gerçek anlamından iyice uzak­laşarak kazandığı anlamıdır. Mecaz anlam sözün anlamını güçlendirir. Mecaz anlamlı kelimeler çoğunlukla soyut anlam taşır.
Gerekirse genel müdüre kadar çıkarım?
Cümlesinde çıkmak sözcüğü mecaz anlam kazanmıştır. Bu cümleye kattığı anlam "üst makamdaki biriyle görüşmek"tir.
Sözcükler mecaz anlamı cümlede kazanır. Aşağıdaki cümlelerdeki koyu yazılmış sözcükler mecaz anlamlıdır.
Bizler savaş meydanında kazanıyoruz ama masada kaybediyoruz, (toplantı ve görüş­melerde)
Onu çekemediğinden iftira atıyor olmayasın! (kıskandığından)
Bizi vazgeçirmenin bir yolunu arıyor, (yön­temini)
Bu ağır sözleri kimse kaldıramazdı, (kırıcı -kolayca kabullenemezdi)
İşin başında kim varsa onu bulacağız, (işi yöneten)
Şimdi gerçek anlam, yan anlam ve mecaz anlam kavramlarını bir sözcük üzerinde görelim.
Kutunun kapağı açık kalmış, (temel anlam)
Açık dükkân bulabilmek için dolaşıyorum, (yan anlam)
Seninle bu kez açık konuşacağım, (mecaz anlam)

2006 OKS
Nihayet sabah oldu. Gecenin keskin ayazına yenik düşmedim. Yorgunluktan yataklarında
sızıp kalanları uyandırmakla işe başladım. Biraz acele edersek güneş yükselmeden yola çıkabilirdik.
Parçada altı çizili sözcüklerden hangisi mecaz anlamıyla kullanılmıştır?
A) Nihayet    B) Yükselmeden
C) Sızıp        D) Keskin
Çözüm:
Nihayet, sızmak ve yükselmek sözcükleri gerçek anlamlarında kullanılmıştır. Kkeskin sözcüğünün gerçek anlamı bazı alet ve gereçlerin kesicilik özelliğinin bulunmasıdır.( keskin bıçak gibi.) Bu parçada ise bu anlamından bambaşka bir anlamda kul­lanıldığından mecaz anlamlıdır.
Cevap: D

2006 OKS
1- Bütün eşyalarını toplayıp bize yerleşti.
2- Çocuk, bozuklukları istemeyince ona bütün
para verdi.
3- Bütün bir ekmeği, bir öğünde bitirdi.
4- Bilgisayarla ilgili bütün dergileri takip ederdi.
"Bütün" sözcüğü yukarıdaki cümlelerde kaç değişik anlamda kullanılmıştır?
A) 1      B) 2 C) 3 D) 4
Çözüm:
1.ve 3. cümlede aynı anlamda kullanılmış, diğerlerinde farklı anlamda kullanılmıştır. Buna göre üç değişik anlamda kullanılmıştır.
cevap : C

2006 OKS
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "aynı" sözcüğü diğerlerinden farklı anlamda kul­lanılmıştır?
A) Bu davetlerde devamlı aynı kişileri görürdük.
B) Bu mobilyalar, aynı bizim evdekilerdendi.
C) Ali Efendi, aynı paltoyu yıllardır giyiyordu.
D) Dönüp dolaşıp aynı sokağa geliyorduk.
Çözüm:
A, C ve D seçeneklerinde aynı kelimesinden sonra gelen varlıklar değişmemektedir ve bir tanedir. B seçeneğinde ise iki farklı mobilya grubunun benzerliği söz konusudur, aynı kelimesi benzeri anlamında kullanılmıştır.
Cevap: B

2005 OKS
Atla da gel dereyi
Derin oydun yarayı
Uydun düşman sözüne
Serin ettin arayı.
"Uymak" sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde dörtlükteki anlamıyla kul­lanılmıştır?
A) O, gittiği yere kolayca uyar.
B) Onun dediklerine uyup işini bıraktı.
C) Seninle zevklerimiz birbirine uyuyor.
D) Bu söylediklerin ne akla uyar ne mantığa.
Çözüm:
Uymak sözcüğü dörtlükte birinin sözüne kanmak anlamında kullanılmıştır, aynı anlam B seçeneğinde vardır.
cevap: B

TERİM
Bir bilim, sanat, spor dalı vb. alanlarda kendine özgü tanımı ve anlamı olan kavram­lara terim denir.
gen- biyoloji
doğru-geometri
penaltı-futbol
Kafiye- edebiyat
Referandum-siyaset
Nota-müzik
Genelge-yönetim
Nişancı-tarih
tuval-resim

Not: Terimlerin büyük çoğunluğu gerçek anlamlıdır. Ancak gerçek anlamı farklı olan sözcükler de zamanla terim anlam kazan­abilir.
Örnek: Evi güzel gösteren perdesidir.
Cümlesinde "perde" sözcüğü temel anlamın­da kullanılmışken
Gözümün önündeki perde kalkınca olayları daha iyi kavradım.
Cümlesinde mecaz anlamda kullanılmıştır.
Oyun iki perdeden oluşuyordu.
Cümlesinde perde sözcüğü tiyatroya ait bir terim olarak yeni bir anlam kazanmış oldu.
Not. Kimi terimler de zamanla mecaz anlam kazanabilir.
Karenin bütün açıları eşittir.
Cümlesindeki "kare ve açı" sözcükleri temel anlamlarıyla geometriye ait terimlerdir.
Olaylara farklı açılardan bakardı. Ünlülerle aynı karede görünmeye bayılırdı.
Cümlelerinde ise bu iki sözcük mecaz anlam kazanmıştır.

2005 OKS
"İçin" sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde diğerlerinden farklı bir anlamda kul­lanılmıştır?
A) Çocukları için saçını süpürge etti.
B) Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
C) Gönül yâr için ağlar; fakat yâr anlamaz.
D) Tiyatroya, senin için de bir bilet aldık.
Çözüm:
A, B ve C seçeneklerinde "uğruna" anlamın­da kullanılmıştır. D seçeneğinde ise farklı bir anlamda kullanılmıştır.
cevap: D

2005 OKS
1- Orhan, takımımızın koyu bir taraftarıdır.
2- Bebeklere koyu süt içirilmemesi gerekir.
3- Mahallenin gençleriyle koyu bir sohbet ettik.
4- Ressamın tablosunda koyu yeşil renk hâkimdi.
"Koyu" sözcüğü yukarıdaki cümlelerin hangi­lerinde mecaz anlamıyla kullanılmıştır?
A) 1 - 2 B) 2 - 4
C) 1 - 3 D) 3 - 4
Çözüm:
1. cümlede "aşırı", 3. cümlede "uzun" anlamında mecaz anlamda kullanılmıştır.
Cevap: C

2005 OKS
1- Kar yağınca alışverişi yarına bıraktı.
2- Öğretmen herkesin yerini değiştirdi, sadece Birgül'ü bıraktı.
3- Havalar soğuyunca öğlenleri yürüyüş yapmayı bıraktı.
4- Zeynep, evden çıkarken odasını olduğu gibi bıraktı.
2005 OKS
"Bırakmak" sözcüğü yukarıdaki cümlelerin hangilerinde aynı anlamda kullanılmıştır?
A) 1 - 2 B) 1 - 3
C) 2 - 4 D) 3 - 4
Çözüm:
1. cümlede ertelemek, 3. cümlede bir alışkanlığı terk etmek anlamında kul­lanılmıştır. 2. ve 4. cümlelerde ise herhangi bir şey yapmamak, dokunmamak anlamın­da kullanılmıştır.
Cevap: C

2004 OKS
"Bulmak" sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde "herhangi bir görüşe, bir yargıya varmak" anlamında kullanılmıştır?
A) Yapılan okulun kente yakın olmasını man­tıklı buldu.
B) Leyla, ayağı kayınca kendini yerde buldu.
C) Sınıfta kendine göre bir arkadaş buldu.
D) Sonunda aradığı mutluluğu buldu.
Çözüm:
Soruda verilen anlam A seçeneğindeki cüm­lede vardır. Bir şeyi mantıklı bulmak her hangi bir görüşe ve yargıya varmak anlamı­na gelmektedir.
Cevap: A

2004 OKS
1- Dereden akan bulanık su duruldu.
2- Yaşanan karışıklık bir süre sonra duruldu.
3- O yaramaz çocuk bir yıl sonra duruldu.
4- Fırtına duruldu, ertesi gün yola çıktık.
"Durulmak" sözcüğü yukarıdaki cümlelerde kaç
değişik anlamda kullanılmıştır?
A) 1       B) 2 C) 3 D) 4
Çözüm:
2. ve 3. cümlede aynı anlama (sakinleşmek) geldiğinden üç değişik anlamda kul­lanılmıştır.
Cevap: C

2004 OKS
"Gerçeği söylemek gerekirse, hiçbir zaman mutlu olamadım." cümlesindeki altı çizili sözcük grubuyla aynı anlama gelen ifade aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Haklı çıkarsa güç durumda kalırız.
B) Doğrusu bu haber beni çok etkiledi.
C) Ben ne yaptıysam senin için yaptım.
D) Yaptığın doğruysa hiç korkmamalısın. Çözüm:
"Gerçeği söylemek gerekirse" sözcük grubunun cümleye kattığı anlam "doğrusu" sözcüğüyle aynıdır. Bu nedene B seçeneğinde aynı anlam söz konusudur.
Cevap: B

2004 OKS
"Kıyı" sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde mecaz anlamıyla kullanılmıştır?
A) Küçüksu kasrı, karşı kıyıda bakımsız görünüyordu.
B) Denize kıyısı olan küçük bir kasabaydı.
C) Şehirden uzakta kıyı bir yerde yaşıyordu.
D) Karşı tarlanın kıyısı çitlerle çevrilmişti.
Çözüm:
A ve B seçeneklerinde denizin kenarı anlamında temel anlamda; D seçeneğinde tarlanın kenarı anlamında yan anlamda kul­lanılmıştır. C seçeneğinde ise şehrin uzağın­da, ücra bîr yer anlamında kullanıldığından mecaz anlamdadır.
Cevap: C

GENEL ve ÖZEL ANLAMLI SÖZCÜKLER
Sözcüklerden bir kısmı geniş kapsamlı bir kısmı da dar kapsamlıdır. Kapsamı geniş olan sözcüklere genel anlamlı sözcükler denir. Kapsamı dar olanlara ise dar anlamlı sözcükler.
Giysi, gıda, eşya... genel anlamlı sözcük­lerdir.
Gömlek, ekmek, sandalye... dar anlamlı sözcüklerdir.
Aslında sözcüklerin kapsamı birbirlerine göre belirlenebilir.
Varlı k-canlı-hayvan-evcil hayvan-kuş-kanarya
Yukarıdaki gibi bir sıralamada kapsamı en genel olan sözcüğün varlık olduğunu, kap­samı en dar olanın ise Van kedisi olduğunu görüyoruz. Aradakiler için şunu söylemek mümkündür: Hayvan sözcüğü canlıya göre özel, evcil hayvana göre genel anlamlıdır, kuş sözcüğü de evcil hayvana göre özel, kanaryaya göre genel anlamlıdır.

SOMUT ve SOYUT ANLAMLI SÖZCÜKLER
Sözcüklerden bir kısmı duyularımızdan birisiyle veya birkaçıyla algılanabilen anlam­lar içerir. Bu tür sözcüklere somut anlamlı sözcükler denir.
Okuldan gelirken yolda bir köpek yavrusu görmüş.
Bu cümledeki bütün sözcükler somut anlamlıdır.
Duyularımızla algılayamadığımız anlamlar içeren kavramlar ve metafizik alana ait sözcükler soyut anlamlı sözcüklerdir. Bu tür sözcüklere soyut anlamlı sözcükler denir.
Bu inat ve öfkeden kurtulamazsan hayatın zehir olacak.
Bu cümledeki sözcükler soyut anlamlıdır.
NOT: Mecaz yoluyla bazen somut anlamlı bir sözcük soyut anlam kazanır bazen de soyut anlamlı bir sözcük somut anlam kazanır.

Örnek:
Kafasını kullanıp kısa zamanda zengin olmuş.
Cümlesindeki kafa sözcüğü gerçek anlamın­da baş yerine somut anlamlı olarak kul­lanılırken bu cümlede akıl yerine mecaz anlamda kullanılıp soyut anlamlı olmuştur.
Nice canla bu yolda kendini feda etti.
Cümlesinde ise temel anlamıyla soyut olan can sözcüğü mecaz anlamda insan yerine kullanılıp somut anlam kazanmıştır.
Yine soyut anlamlı tür isimleri bir kişiye ait özel isim olarak kullanılınca da aynı durum söz konusu olur.
Yine hülyalara dalmışsın.
Hülya, basın mensuplarının karşısına geçti. (somut)

2005 OKS
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "pencere" sözcüğü soyut bir anlam taşır?
A) Yazar, sanat dünyasına yeni bir pencere açtı.
B) Hızla giden trenin penceresinden dışarıya bakıyordu.
C) Dışarıdan gelen sesler herkesi pencereye koşturdu.
D) Günümüzdeki yeni sistem pencereler daha kullanışlı.
Çözüm:
B, C ve D seçeneklerinde temel anlamında kullanıldığından somut anlamlıdır. A seçeneğinde ise mecaz anlamda kul­lanıldığından soyut anlam taşır.
Cevap; A

SÖZCÜKLER ARASINDAKİ ANLAM İLİŞKİLERİ

Eş anlamlı { Anlamdaş ) Sözcükler
Aynı anlamı taşıyıp gerçek anlamlarıyla bir­birinin yerine kullanılabilen sözcüklere anlamdaş ( eş anlamlı) sözcükler denir.
Örnek:
Bu yüzü dünya kolay kola unutmayacak. Çehresi her zaman ışıl ısıldı.. Filmin galasında tanıdık simalar vardı.
Bu cümlelerde geçen "yüz" ve "çehre" sözcükleri anlamdaştır.
Eş anlamlı sözcüklerden biri genellikle başka bir dilden gelmiştir.
Öğrenci-talebe
yurt-vatan
ırmak-nehir
deniz-derya
Kara-siyah
Ak-beyaz
Yoksul-fakir
Yukarıdaki sözcük çiftlerinden ilk sıradakiler Türkçe, diğerleri yabancıdır.
Uyarı! Sözcükler temel anlamının dışında kullanılınca anlamdaşlık ilgisi ortadan kalkar.

Örnek:
Ak saçlı bir adamcağız çıkageldi.
Beyaz gömleğini giyip resim çektirdi.
Yukarıdaki cümlelerdeki "ak" ve "beyaz" sözcükleri anlamdaşken
Yıllar sonra beyaz önlüklerle karşıma çıktın, yüzümü ak ettin evlat!
Cümlesindeki beyaz ve ak sözcükleri anlam­daş olarak kullanılmamıştır.
NOT: Anlamdaş sözcüklerin bir cümlede aynı görevde kullanılması anlatım bozuk­luğuna yol açar.
Sağlık ve sıhhatine her zaman önem verirdi.

 YAKIN ANLAMLI SÖZCÜKLER
Tam olarak aynı anlamı taşımayıp aralarında küçük farklılıklar bulunan sözcüklere yakın anlamlı sözcükler denir. Bu sözcükler bir­birinin yerini tam tutmaz.
Onu vazgeçirmeye çalışıyorum. İnsanları toplamak için çok çabaladım.
Aşağıdaki sözcükler yakın anlamlılık ilişki­sine örnek oluşturur.
Çalışmak-çabalamak-uğraşmak-didinmek-gayret etmek-ter dökmek
Demek-söylemek
Tutmak-yapışmak-yakalamak
Sarmak-dolamak
Satmak-elden çıkarmak
Konuşmak-görüşmek
Bakmak-seyretmek
Küsmek-darılmak-incinmek-gücenmek-içerlemek
Kızmak-öfkelenmek
Sıkılmak-utanmak
Bezmek-yılmak-usanmak
NOT: Yakın anlamlı sözcükler genellikle bir arada kullanılır.
Yalan yanlış şeylerle bizi suçlama. Doğru dürüst bir işe girseydin. Allah akıl fikir versin. Yapıp ettiklerinin hesabını soracağım.

Örnek soru: 2007 OKS
"Fakat" sözcüğü altı çizili ifadelerden hangisinin yerine getirilirse cümlenin anlamı değişmez?
A) Keloğlan, gel diye diye beni buraya getir­di.
B) Varsayalım, tuhaf gülümsemeleri olan heykellerle karşılaştınız.
C) Gelgelelim, Küçük Prenses burada değil­di.
D) Varın hesap edin, gördüğüm evin büyük­lüğünü.
Çözüm:
Fakat sözcüğünü seçeneklerde altı çizili sözcüklerin yerine koyduğumuzda C seçeneğinde anlamın değişmediği görülür.
Fakat Küçük Prenses burada değildi.
Cevap: C

KARŞIT     (ZIT)     ANLAMLI SÖZCÜKLER
Anlamca birbirinin tam karşıtı olan sözcük­lerdir.
Az sadaka çok belayı def eder. Zenginden alıp fakire verirdi. Öndekileri arkaya göndermeyi düşündü. Ağlanacak halimize gülüyoruz.
UYARI! Sözcükler temel anlamının dışında kullanıldığında karşıt anlamlılık özelliği göstermez.
Tercihini yapman önce iyice düşün; sonra beni suçlama.
( önce-sonra: karşıt anlamlı değil)

Örnek soru: 2007 OKS
Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisinin zıt anlamlısı vardır?
A) Ayşe, ayağı kayınca kendini yerde buldu.
B) Okulun kente yakın olmasını istiyorum.
C) Kendine göre bir arkadaş edindi.
D) Sonunda aradığı mutluluğu yakaladı.
Çözüm:
B seçeneğindeki yakın sözcüğü gerçek anlamıyla uzak sözcüğünün zıt anlamlısı olarak kullanılmıştır. Mutsuzluk sözcüğü mutluluk sözcüğünün karşıtı gibi düşünülse de aynı kelimeye olumlu ve olumsuz anlam katan iki ekle kurulduğundan karşıtlık değil olumsuzluk söz konusudur. Mut-lu-luk mut-suz-luk
Cevap B

EŞ SESLİ (SESTEŞ SÖZCÜKLER)
Aynı seslerden oluştuğu halde temel anlam­ları farklı olan sözcüklere sesteş sözcükler denir.
O taşı kimse yerinden oynatamadı. Baraj taşınca her yer u altında kaldı.
Yukarıdaki cümlelerdeki "taş" kelimeleri her biri cümlede farklı bir -temel- anlamda kul­lanılmıştır.
UYARI! Bir sözcüğün temel anlamlarıyla diğer anlamlarının { yan ve mecaz anlam­larının ) ilişkisi sesteşlik değildir. Sesteşlik, bir sözcüğün zamanla yeni anlamlar kanmasıyla değil temel anlamları farklı olan sözcüklerle kurulur.
Başında saç kalmamıştı. Sıranın başında o vardı.
Bu cümledeki baş sözcükleri farklı anlamlar taşısa da sesteş değildir. Çünkü mecaz anlam, sözcüğün gerçek anlamından yola çıkılarak zamanla oluşmuştur.
Buna göre;
Kır, yaş, sağ, kaç, kaz, taş, yol... gibi sözcüklerin sesteşi vardır.
Baş, bol, bal, buz, tuz, toz, kul... gibi sözcüklerin sesteşi yoktur.

YANSIMA SÖZCÜKLER
Doğadaki seslerin taklidiyle dile geçen sözcüklere yansıma sözcükler denir.
Odadan bir tıkırtı duydum.
Suyun sesi gürül gürül geliyordu.
İşler tıkır tıkır ilerliyor.
UYARI! Bir sözcüğün yansıma kabul edilme­si için kökünde bir ses olması gerekir. Sesten türememiş sözcükler yansıma değildir.
Gürültü: ( gür) yansıma
Çatırdamak: (çat) yansıma
Homurtu, homurdanmak: (hom ) yansıma
Parıltı: { par: ses değil) yansıma değil

SÖZ ÖBEKLERİNDE ANLAM
Birden fazla sözcükten oluşan sözcük toplu­luğuna söz öbeği denir. Söz öbekleri bahsinde
İkilemeler
Deyimler ve atasözleri
Altı çizili söz öbekleri
Konularını ele alacağız.

 İKİLEMELER (TEKRAR GRU­PLARI)
Cümleye değişik anlamlar katmak için kimi zaman aynı sözcükler, yakın veya karşıt anlamlı sözcükler, kimi zaman anlamlı anlamsız sözcükler, aralarında virgül olmadan birlikte kullanılır. Bu tür söz öbek­lerine ikileme denir.
İkilemeler çeşitli şekillerde oluşur:
Aynı sözcüğün tekrarıyla
Oturup uzun uzun konuştuk.
Yansıma sözcüklerle
Şakır şakır oynamaya başladı.
Yakın anlamlı sözcüklerle
Eş dost toplanıp bir karara vardık.
Ele avuca sığmaz bir çocuktu.
Karşıt anlamlı sözcüklerle
İyi kötü bir evimiz vardı.
Sözcüğün başına m ekleyip tekrarlayarak
Çocuk mocuk dinlemem, kızarım.
Bir anlamsız sözcük katarak
Eğri büğrü bir çizgi çizmiş.
Para filan istemem
Anlamsız sözcüklerle
Abuk sabuk konuşmaya başladı yine.
Sözcüğe ek getirilerek
Dişe diş bir mücadeleye girdi.
Omuz omuza vererek bu işin de üstesinden geliriz.

UYARI! İkilemeler arasına virgül vb. konmaz.
Virgülle bağlanmış yakın anlamlı sözcükler ikileme oluşturmaz.
İrili, ufaklı taşlar toplayıp getirdi. (yanlış) İrili ufaklı taşlar toplayıp getirdi. ( doğru )
Kalbimde ona karşı sevgi, saygı kalmadı. { sevgi, saygı : ikileme değil)

2000 OKS
"Başından geçenleri sakin sakin anlattı." Cümlesinde "sakin sakin" ikilemesi cümleye hangi anlamı vermek için kullanılmıştır?
A) Yaşanılanların çok önemli olmadığını dile getirmek
B) Davranışlarda bir heyecan bulunmadığını anlatmak
C) Herkesin bu tür davranışlar göstermesini istemek
D) Konuşulanların bu biçimde daha güzel anlaşılacağını vurgulamak
Çözüm:
"Sakin sakin anlatmak" heyecanlanmadan anlatmak anlamına gelmektedir.
Cevap: B

 DEYİMLER
Söze anlam derinliği ve güç katmak için kimi zaman o durumu en iyi anlatacak kalı­plaşmış bazı sözler kullanırız. Sevincimizi belirtirken etekleri zil çalmak, telaşı belirt­mek için etekleri tutuşmak, korkuyu anlat­mak için ödü kopmak sözlerini kullanırız. Bu tür kalıplaşmış sözlere deyim denir.
Deyimlerin Özellikleri:
"En az iki sözcükten oluşur, tek sözcük mecaz anlamda kullanılsa da deyim sayıl­maz.
Gözden düşmek, dişe dokunur, el altın­dan...
Kaşarlaşmış ( deyim değil), çuvallamak ( deyim değil)
"Sözcüklerden biri veya ikisi mecaz anlam kazanmıştır.
Dilinde tüy bitmek, aklını oynatmak, çenesi düşmek, el açmak
"Az da olsa gerçek anlamlı deyimler de vardır.
Çoğu gitti azı kaldı, laf arasında
"bir kısmı mastar biçimindedir ( yani fiil olarak kullanılır).
Laf taşımak, göz atmak, diş geçirmek.,, "bir kısmı cümle biçimindedir.
Atı alan Üsküdar'ı geçti,
Ele verir talkını, kendi yutar salkımı
Başına devlet kuşu konmuş
"Mastar veya cümle biçiminde olmayan dey­imler de çoktur.
El altından, göz ucuyla, kaşla göz arasında, laf ebesi, diş kirası, dil yarası
"Diyalog veya hikâyecik biçiminde deyimler de vardır.
Deveye "Boynun neden eğri?" demişler; "Nerem doğru ki!" demiş.
Baltayı ağaca şikâyet etmişler; "Sapı ben­dendir" demiş.
"Tarihi bir olaya veya fıkraya dayanıp zaman­la kalıcı hale gelen deyimler de vardır.
Ateş pahası: Kanuni Sultan Süleyman, arkadaşlarıyla a çıkmıştı. Bir ara veziriyle beraber gruptan ayrılır ve ormanda yollarını kaybederler. Yağmur ve soğuk bir yandan, vahşi hayvan tehlikesi bir taraftan sınacak bir yer ararlar. Uzakta bir kulübenin ışığı yan­maktadır. Varırlar kulübeye. Kulübenin sahibi ihtiyar misafirlerine ateş yakar ve ısınmalarını sağlar. Geceyi orada geçirirler. Sabah olun­ca padişah kulübenin sahibine para vermek ister. İhtiyar adam misafirlerini tanıdığından bir gecelik ateşte ısınma karşılığı onlardan çok yüksek bir ücret ister. Padişah da verir. O günden beri de bir şeyin fiyat ya da ücre­tinin yüksek olmasını ifade ederken "ateş pahası" deyimi kullanılır.
Hikâyesi olan başka deyimler de vardır. Denebilir ki anlamıyla doğrudan ilgi kurul­mayan deyimlerin mutlaka bir hikâyesi vardır.
Gemileri yakmak, püf noktası, çam devirmek, pot kırmak, yorgan gitti kavga bitti...
NOT: Deyimlerin her kelimesi ayrı yazılır. "Gözucuyla" değil "göz ucuyla".
İpucu, vazgeçmek, öngörmek vb. (istisna)
Sınavlarda deyimlerle ilgili sözcükler aşağı­daki çekilerde çıkmaktadır:
Deyim ile açıklamasının eşleştirilmesi
Deyimin açıklamasının doğru/yanlış verilme­si
Deyimin açıklamasıyla verilip verilmemesi
Yanlış deyim kullanılması
Sözcüklerin deyim içinde yer alıp almaması

DEYİMLERLE İLGİLİ ÇIKMIŞ SORULAR
2006 OKS
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde deyim açıklamasıyla verilmemiştir?
A) Eline geçen bütün kitapları gözden geçir­di; ama aradığını bulamadı.
B) Ben bu kanepeleri vermeye razıyım; zaten onları gözden çıkardım.
C) İnsan sokulgan ve sevimli, yani cana yakın olursa, elbette sevilir.
D) Birisi ötekine, o da başkasına söyleyince sö2, ağızdan ağza yayıldı.
çözüm:
B seçeneğinde bir şeyi vermeye baştan razı olmak, gözden çıkarmak;sokulgan sevimli olmak, cana yakın olmak;biri ötekine, o da başkasına söylemek, ağızdan ağza yayıl­mak anlamına geldiğinden B, C ve D seçeneklerinde deyimler açıklamalarıyla ver­ilmiştir.
A seçeneğinde ise gözden geçirmek deyi­minin açıklaması yoktur.
cevap: A

2003 OKS
Aşağıdakilerin hangisindeki deyim, cümleye uygun düşmez?
A) O kadar zayıftı ki, karda gezer izini belli etmezdi.
B) Onu bulmak için akşama kadar dolaşmış, ayaklarına kara sular inmişti.
C) Ekonomik durumu öyle bozulmuştu ki, kemer sıkmaktan başka çaresi kalmamıştı.
D) İlkokul öğretmenini göreceği için, içi içine sığmıyordu.
çözüm:
A seçeneğindeki "karda gezip izini belli etmemek" deyimi zayıflıkla değil gizli saklı iş yapmakla ilgilidir, bu nedenle A seçeneğin­deki deyim yanlış kullanılmıştır.
Cevap: A

2002 OKS
On dakikalık ders arasında, bahçeyi kırk kez dolaşan öyle kabına sığmaz, afacan öğren­ciler görülür ki, sanırsınız kanatları var.
Parçada "kabına sığmamak" deyimi aşağıdakilerden hangisini anlatmaktadır?
A) Bir işi yapmaya başlamayı
B) Boş durmaktan sıkılmayı
C) Yalnız kalmaktan kaçınmayı
D) Taşkın davranışlarda bulunmayı
Çözüm:
"Kabına sığmamak" deyimi taşkın davranışlarda bulunmayı ifade eder.
Cevap: D

2001 OKS
1- Bu düşüncede olanların hemen hepsi aynı yolun yolcusudur.
2- Toplantıda konuşanların çoğu aynı telden çalıyordu.
3- Köyde hiçbir şey değişmemiş; aynı tas, aynı hamam.
4- Olayın tanıkları mahkemede aynı ağzı kul­landılar.
Yukarıdaki cümlelerin hangilerindeki deyim­ler aynı anlamda kullanılmıştır?
A) 1-2 B) 1-3 C) 2-4    D) 3-4
Çözüm:
Aynı telden çalmak ve aynı ağzı kullanmak deyimleri aynı şeyi söylemek anlamına geldiğinden aynı anlamda kullanılmıştır.
Cevap: C

1- Her zaman çok konuşurken şimdi sesi çıkmaz olmuş; dut yemiş bülbüle dönmüştü.
2- Dizgini ele almış, artık işleri yönetmeye başlamıştı.
3- Çektiği sıkıntılar yüzünden yaşamayı iste­meyecek duruma gelmiş, canından bezmişti.
4- Sonunda dize gelmiş, kendisinden güçlü olan arkadaşının buyruğunu kabul etme durumuna düşmüştü.
Yukarıdaki cümlelerin hangilerinde, deyim­lerden önce anlamları verilmiştir?
A) 1 - 4 B) 1 - 3
C) 2 -3 D) 2 - 4
Çözüm:
Cümlelerden ikisinde deyimler önce anlam­ları sonra verilmiş; diğer ikisinde ise anlam­ları önce verilmiş deyimler sonra kullanılmış, soruda istenen de bu cümlelerdir. 1. cüm­ledeki sesi çıkmaz olmak açıklaması "dut yemiş bülbüle dönmek" deyiminin; 3. cüm­ledeki yaşamayı istemeyecek duruma gelmek sözü ise "canından bezmek" deyi­minin açıklamasıdır.
Cevap: B

2000 OKS
"Çıkmak" sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde deyim içinde yer almıştır?
A) Yıkanınca elbisenin lekesi çıktı.
B) Ezilen meyvelerin suyu çıktı.
C) Haberi duyunca sevinçle evden çıktı.
D) Bu işi bitirinceye kadar canı çıktı.
Çözüm:
D seçeneğindeki "canı çıkmak" sözü mecaz anlamda "çok yorulmak" anlamında kul­lanıldığından deyimdir.
Cevap: D
 2000 OKS
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde verilen deyim, açıklamasıyla çelişir?
A) Ağız ağza vermiş, gizli gizli konuşuyor­lardı.
B) Ağız birliği etmişler, aynı açıklamaları yap­mışlardı.
C) Çok güzel konuşmuş, ağzına geleni söylemişti.
D) Başına gelenlerden ağzı yanmış, her şeyi incelemeye karar vermişti.
Çözüm:
Ağzına geleni söylemek, güzel konuşmak değil ulu orta, gelişigüzel ve kaba ya da kırıcı konuşmak anlamlarına gelir.
Cevap: C

ATASÖZLERİ
Söyleyeni belli olmayan alam yüklü kalıplaşmış sözlere atasözü denir.
Atasözlerinin özellikleri:
"Anonimdirler, yani söyleyeni belli değildir.
"Az sözle çok anlam ifade ederler.
"Genellikle gözleme ve tecrübeye dayalılık söz konusudur.
"Çoğu atasözünde kinayeli söyleyiş vardır. Yani hem gerçek hem mecaz anlama uygun kullanımı vardır. ( asıl kast edilen mecaz anlam olur.)
Armut dibine düşer.
Ağaç yaşken eğilir.
"Kimi atasözleri gerçek anlamlıdır.
Dost ile ye, iç; alışveriş etme.
Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.
"Tamamen mecaz anlam taşıyan (gerçek anlamı düşünülmeyecek) atasözleri de vardır.
Üzüm üzüme baka baka kararır.
"Atasözleri yargı bildiren cümleler şek­lindedir.
"Genellikle geniş zaman çekimindedir.
"Emir çekiminde atasözleri de vardır ve genellikle bu tür atasözleri öğüt niteliğindedir.
Bugünün işini yarına bırakma.
"Kimi atasözleri eksiltili (kesik) cümle biçi­mindedir.
Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan, (kapar)
Düğün el ile harman yel ile (yapılır)
UYARI! Cümle biçimindeki deyimler atasözlerine çok benzediğinden karıştırılmaktadır. Dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Atasözleri genel bir kural niteliği taşıyan veya öğüt veren yargılardır; deyimler ise genel kural niteliği taşımayıp sadece bir durumu etkili biçimde anlatan o duruma ait sözlerdir.
Örnek:
Bedava sirke baldan tatlıdır, (atasözü) Bedava mezar görse girecek, (deyim)
Yukarıdaki sözler bedavacılık konusunda söylenen sözlerdir. Birinci söz genel kural niteliği taşıdığından atasözüdür. İkinci cümle ise genel kural niteliği taşımaz, bir kişinin bedavacılık yönünü etkili bir şekilde anlat­mak için kullanılmış, o duruma özgü bir sözdür; bu nedenle deyimdir.
Atasözleriyle ilgili sorular aşağıdaki yön­leriyle karşımıza çıkmaktadır:
Atasözünün konusu
Atasözünün ifade ettiği anlam
Bir anlama karşılık gelen atasözü
Yakın anlamlı atasözleri
NOT: Atasözleri ve deyimlerle ilgili soruları doğru cevaplamak için bol soru çözmenin yanında deyimler ve atasözleri sözlük­lerinden yararlanmak gerekir.

SÖZ SANATLARI (ANLAM OLAY­LARI)
Sözü daha güzel ve etkili kılmak için hem günlük konuşmalarda hem de edebiyatta sıkça başvurduğumuz söz oyunlarına söz sanatları denir. Edebiyatta kullanılan söz sanatlarının sayısı oldukça fazladır. Bu bölümde hem günlük konuşmalarda hem de edebiyatta -özellikle şiirsel anlatımlarda-sıkça kullanılan sanatlara yer vereceğiz.

BENZETME
Çoğu zaman bir durumu, bir kişiyi veya bir olayı daha akılda kalıcı veya daha güzel anlatmak için o kişi, durum ya da olayı, anlatılan yönüyle daha güçlü varlık ya da kavramla ifade etmeye benzetme denir.
Hava çok soğuktu.-Hava buz gibi soğuktu.
Yukarıdaki örneklerde ikinci cümledeki anlam daha güçlüdür. Burada çocuk kurna­zlık yönüyle daha bilinen bir varlığa, tilkiye, benzetilerek anlatılmıştır.
Yerinde duramıyor, deli tavuk gibi dolanıp duruyordu.
Bir gül bahçesine girercesine kara toprağa girdiler.
Ortalık ana baba günü gibiydi, herkes telaş içindeydi.
Benzetmelerde dört unsur vardır: Benzeyen (zayıf) unsur Kendisine benzetilen (güçlü) unsur Benzetme yönü Benzetme edatı
Aslan    gibi cesur      çocuk
benzetilen     b. edatı b. yönü benzeyen
Benzetme unsurlarından bazen birisi bazen ikisi hatta bazen üçü kullanılmaz
Aslan gibi çocuk (benzetme yönü yok)
Aslan çocuk (benzetme yönü ve edatı yok)
Aslanım   (sadece benzetilen var)
Aşağıdaki örneklerde de benzetme anlamı vardır. Bu benzetmeler izlenim ( kişiye öyle gelme) anlamı taşımaktadır.
Bütün kâinat lâl kesilmişti adeta.
Öyle sesler geliyordu ki sanki birini boğazlıy­orlardı.
O adam tıpkı amcam.
UYARI! çoğunlukla benzetmeler gibi edatıyla yapılır; bu nedenle ona benzetme edatı da denir. Ancak gibi sözcüğü her zaman ben­zetme anlamı taşımaz.
Örnek:
Akşam beş gibi yola çıkarız, (yedi civarında) Çantayı kaptığı gibi kendini sokağa attı. (hemen, o anda)
İşleri karıştırdığın gibi düzelt şimdi, (nasıl ki karıştırdın...)

Kişileştirme
İnsan dışı varlıklara insana özgü özellikler verme sanatına kişileştirme (teşhis ) denir. Kişileştirmede aynı zamanda kapalı bir ben­zetme vardır. Çünkü insana benzetme söz konusudur.
Bir çeşme söyledi senin yolunu. Karlı dalar yol ver yâre gideyim.
Bu cümlelerde çeşmenin yolu tarif etmesi ve dağlarla konuşulması kişileştirmeye örnektir.
Örnekler:
Rüzgâr söyler şimdi bizim şarkımızı. Ey suyun dilinden anlayan bağlar Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi?
Yukarıdaki örneklerde koyu yazılmış sözcük­ler, italik yazılan sözcüklerdeki özelliklerle kişileştirilmiştir.

Abartma (mübalağa)
Herhangi bir durumu, bir duyguyu, olayı veya özelliği olduğundan çok az veya çok fazla göstermeye abartma denir.
Bütün dünya bir olsa yine onu yenemez. (güç abartılmış)
İk saattir sana sesleniyorum, niye cevap ver­miyorsun?.
(süre abartılmış)
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın!
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın! (takdir abartılmış)
Bin kere dedim ki önce tedbir sonra iş gelir.

Ad Aktarması (Mecaz-ı mürsel)
Anlatıma güç katmak veya söyleyiş kolaylığı için benzetme amacı gütmeden bir varlık veya kavram yerine anlamca ilgili başka bir sözcük kullanmaya ad aktarması denir.
Ad aktarmaları genellikle aşağıdaki gibi anlam ilişkileriyle yapılır:

Parça-bütün ilişkisi: bazen parça söylenip bütün; bazen de bütün söylenip parça kast edilir.
Bu parmaklar nice eserler besteledi. (parmak-sanatçı)
Uçak, İstanbul'a indi.(İstanbul - havaalanı) "iç-dış ilişkisi tuzu uzatabilir misin?. (tuzluğu )
Tabağını bitirmeden kalkma. ( tabaktaki yemeği)

Sanatçı-eser ilişkisi:
Ahmet Hamdi Tanpınar'ı okuyunca İstanbul'u daha çok sevdim. ( R Safa'nın eserleri)
O yıllarda Orhan Gencebay dinleyenlere tuhaf bakarlardı.
"İnsanlar-ortam ilişkisi
Eve sormadan karar veremem. {evdekilere) Konya, bu yeni öğretmeni konuşuyordu.

Yönetim-ülke-şehir ilişkisi
Ankara, Brüksel'in vereceği cevabı bekliyor.

Tamlama ilişkisi: İsim veya sıfat tamla­malarında bazen tamlayan, bazen tamlanan kullanılmayarak ad aktarması yapılır. Güneş girmeyen eve doktor girer, (güneş ışığı)
Bunu yan masa gönderdi, (yan masadaki kişi)
Ön sıra nede çok konuşuyor. (Ön sıradaki öğrenciler)
Domates el yakıyor. (Domates fiyatları) Sınavda hiç fizik çözemedim, (fizik sorusu)

Sebep-sonuç ilişkisi
Ne güzel, yine rahmet yağıyor ovaya, (rahmet-yağmur)
Uçaklar insanların üstüne ölüm yağdırıyor­du.
(ölüm-bomba)

UYARI! Ad aktarması ile benzetme birbiriyle karıştırılmamalıdır. Ad aktarmasında ben­zetme amacı güdülmez.
Bir hilal uğruna ya râb ne güneşler batıyor!
Bu cümlede bayrak sözcüğü yerine, onun bir parçası olması yönüyle aralarında ilgi bulunan hilal sözcüğü kullanılarak ad aktar­ması yapılmıştır.
Güneş ve batmak sözcüklerinde ise ben­zetme (daha doğrusu iğretileme) yapılmıştır. Askerler güneşe, askerlerin ölmesi de güneşin batmasına benzetilmiştir.

Dolaylama
Bir varlık veya kavramın doğrudan adını söylemek yerine, onu karşılayan, onu hatır­latan birkaç kalıplaşmış sözcükle ifade etm­eye dolaylama denir. Dolaylama da söze güç ve güzellik katma amacıyla yapılır.
Beyaz perdedeki başarıyı beyaz camda yakalayamadı. (Beyaz perde-sinema yerine, beyaz cam-televizyon yerine kullanılmış)
Yukarıdaki örnekte olduğu gibi sinema için yaygın olarak beyaz perde sözcük grubu kullanılır. Ve bu şekildeki kullanımlarda hemen herkes sinemadan söz edildiğini anlar.
Bu mobilyalara beyaz perde uymamış.
Bu cümlede beyaz perde sözcük grubu gerçek anlamında kullanıldığından dolayla­ma yapılmamıştır.
Dolaylamada amaç sözü uzatmak değil var­lığın ya da kavramın adını gizleyerek söz sanatı yapmaktır. Bu nedenle herkesçe bili­nen bazı isimler yerine adeta marka olmuş, onlarla özdeşleşmiş başka sözcükler kul­lanılır.
Ulu önder, büyük kurtarıcı- Atatürk
 Sanat güneşi-Zeki Müren
 karakartal-Beşiktaş
Beyaz cam-televizyon
 Kara elmas-kömür
 Beyaz altın-pamuk
 Beyaz ölüm-uyuşturucu
Hayat arkadaşı-eş
 Evin direği-koca

UYARI! Dolaylama ile ad aktarması karıştırıl­mamalıdır.
Her ikisinde de bir varlık ve kavramı başka varlık ve kavramla anlatma söz konusudur ve her ikisinde de mecaz vardır. Ancak ad aktarmasında yukarıda saydığımız anlam ilişkileri varken dolaylamada belirli bir anlam ilişkisi gözetilmez. Dolaylamada daha çok, bir kullanımın zamanla kabul görüp yaygın­laşması söz konusudur. Diğer bir deyişle dolaylama genel, ad aktarması özeldir. Bunu bir örnekle açıklayalım.
Takımın tecrübeli eldiveni maçın kahramanı oldu.
Bu cümlede geçen eldiven sözcüğü kaleci yerine kullanılmıştır. Eldiven kalecinin belir­leyici parçasıdır.
(parça-bütün ilişkisi) Bu nedenle bu cüm­lede ad aktarması yapılmıştır. Aynı cümleyi,
Tecrübeli file bekçisi maçın kahramanı oldu. şeklinde ifade edersek, file bekçisi sözüyle dolaylı olarak kaleciyi anlatmış yani dolayla­ma yapmış oluruz.
Bazı eylemler de dolaylama ile anlatılır.

Güzel Adlandırma
Söylenmesi hoş olmayan, anlamı kaba, itici ve kötü olan sözcükler yerine aynı anlamı karşılayan daha güzel sözcükler kullanmaya güzel adlandırma denir. Güzel adlandırma da bir tür dolaylamadır aslında. Ancak bura­da amaç söze güç karmak yerine anlamı kaba ve kötü olan sözcükleri kullanmamak­tır.
Yolcuların cansız bedenleri yolun kenarına dizilmişti.
Bu cümlede ceset sözcüğü yerine cansız beden ifadesi kullanılarak Güzel adlandırma yapılmıştır. Aşağıdaki örnekler de güzel adlandırmadır.
Ölüm-son yolculuk
Tabut-sessiz gemi
Sağır-işitme engelli
Kör-görme engelli
Dilsiz-konuşma engelli
Sakat-bedensel engelli
Cin-iyi saatte olsunlar, üç harfliler
Fahişe-hayat kadını
Gömülmek-toprağa verilmek
Ölmek eylemi için birçok sözcük kullanıl­maktadır.
Hayata gözlerini yummak, Son yolculuğuna çıkmak Ruhunu teslim etmek Son nefesini vermek Rahmete erişmek Ebediyete göçmek Dünyasını değiştirmek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.