SÖZCÜKTE ANLAM
DİL NEDİR?
Dil
denince pek çok kavram akla gelmektedir. Dil, en genel ifadesiyle her türlü
iletişimi sağlayan araçtır. Sözlü, yazılı, resimli, işaretli veya davranışla
sağlanan her türlü iletişimde dil vardır. Bizim konumuz olan dil ise, temeli
bilinmeyen zamanlarda atılmış, insanların anlaşmak üzere kurduğu, kendine özgü
kuralları olan, konuşmaya ve yazmaya dayalı sistemler bütününe denir.
Dilin
özellikleri şöyle sıralanabilir:
—►
Temelinin çok eski zamanlarda atılmıştır.
—►
Nasıl ortaya çıktığı belli değildir.
►
Anlaşmaya dayanır.
►
Kuralları vardır.
—►
Başlangıçta konuşmaya (daha sonra hem konuşma hem yazıya) dayanır.
Bu
özellikleri taşıyan binden fazla dil vardır. Dilbilimciler dilleri çeşitli
yönlerden sınıflandırmışlardır. Bu sınıflandırmaya göre dilimiz dünya dil
aileleri arasında Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna mensup sondan eklemeli
bir dildir.
Dilin
birçok incele sahası vardır. İlköğretim düzeyinde dilin anlam, şekil, cümle ve
ses bilgisi gibi kısımlarında bilgi verildiğinden sınavlarda bu konularla
ilgili sorular çıkmaktadır. Bu nedenle kitapta sırasıyla bu konuları ele
alacağız.
ANLAM BİLGİSİ
Bir
anlam içeren her şeyin bir dili vardır. Dilde esas olan anlamdır. Anlam beş
düzeyde olur: ekte, sözcükte, söz öbeğinde, cümlede ve parçada anlam.
Ekte
anlam konusu ekler bölümünde ayrıntılı anlatacağından bu bölümde sözcüklerde ve
söz öbeklerinde, cümlede ve parçada anlam konularını ele alacağız.
SÖZCÜKTE ve SÖZ ÖBEKLERİNDE ANLAM
Sözcüklerde
çok anlamlılık
Diller
sözcük sayısı kadar sözcüklerin işlev-selli yani değişik anlamları ifade etmede
kullanılabilirli yönüyle de incelenir.
Dilimiz
de bu yönüyle dünyan önemli dilerinden biridir. Sözgelimi "çıkmak"
sözcüğünü ele alalım:
—>
Çantasını alıp kapıdan çıktı.
—►
Elime batan diken kendi kendine çıktı.
—►
Gerekirse Genel Müdüre bile çıkarım.
►
Sen hata yapıyorsun patron bize çıkıyor.
—►
Benim kayıp kitabım onda çıktı.
—►
Bu hafta yeni çıkan bir kitap alacağım.
—►
Tişörtün rengi gömleğe çıkmış.
—►
Bu leke çamaşır suyu olmadan çıkmaz.
►
Bunlar benim falımda çıkmıştı zaten.
►
Bu soru da nerden çıktı şimdi?
—► Antrenmanda kolu çıkmış.
—►
Onunla iki aydır çıkıyormuş.
—►
Çatıya çık da anteni ayarla.
—►
Çık bakalım paraları!
►
O arada kavga nasıl çıktı kimse anlamadı.
—►
Sınavda bu konudan epey soru çıkar.
►
Alma mazlumun ahini çıkar aheste aheste.
Yukarıdaki
örnekler artırılabilir. Görüldüğü gibi "çıkmak" sözcüğü her cümlede
değişik anlama gelmektedir. Bu şekilde kullanılan birçok sözcük vardır.
Sınavlarda gelen sözcükte anlam soruları çoğunlukla sözcüklerin bu yönüyle
ilgilidir. Örneğin
"çıkmak"
sözcüğü aşağıdakilerden hangisinde "'hangi işe girdiyse haftasına
çıktı?" cümlesindeki anlamıyla kullanılmıştır?
Veya
"çıkmak"
sözcüğü yukarıdaki cümlelerde kaç değişik anlamda kullanılmıştır?
gibi
sorulara sıkça rastlanmaktadır.
Örnek:
"Kadar"
sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisine "yaklaşık anlamı katmıştır?
A)
Minare boyundaki kavağın üst çatalına kadar tırmandım.
B)
Otobüsümüz bozulunca bir kır lokantasında Dört saat kadar bekledik.
C)
Çevresi bu kadar hoş olan yeni evimizin içi kir pas içindeydi.
D)
Merdivenleri yapıldığı günden beri hiç bu kadar telaşlı çıkmamıştım.
2007
OKS
Çözüm:
B
seçeneğindeki "dört saat kadar" ifadesinde yaklaşık olarak anlamı katmıştır.
Cümleyi "Yaklaşık dört saat bekledik" şeklinde değiştirebiliyoruz.
Cevap:
B
Örnek:
"İstemek"
sözcüğü aşağıdakilerin hangisinde "Bu araba iyi bir bakım ister."
cümlesindekiyle aynı anlamda kullanılmıştır?
A)
Sporda kalıcı başarı sürekli çalışma ister.
B)
İçeri girmek yerine bahçede oturmayı ister.
C)
Sabahın bu erken saatlerinde müdür beni niçin ister?
D)
İster ki bu tarihî evler gelecek nesillere kalsın.
2007
OKS
Çözüm:
Örnek
cümlede "gerekmek" anlamında kullanılmıştır. Aynı anlam A seçeneğinde
vardır. Kalıcı başarı için sürekli çalışma gerekir.
Cevap:
A
GERÇEK ANLAM
Sözcüğün
tek başına kullanılınca akla gelen ilk anlamıdır. Bu nedenle temel anlam da denir.
Örneğin "çıkmak" sözcüğünün temel anlamı içerdeki ya da aşağıdaki
bir şeyin dışarıya veya yukarıya çıkması şeklinde kullanıldığı anlamıdır.
Yukarıdaki cümlelerden ilk ikisinde bu anlamıyla kullanılmıştır.
—►
Çantasını alıp kapıdan çıktı.
—►
Elime batan diken kendi kendine çıktı.
Sözcüklerin
bir tane temel anlamı olur; zamanla bu teme anlamın yanında başka anlamlar
ortaya çıkar.
Örnek:
Sıkıntımızı
unutmak, donuk (1) yaşantımıza biraz renk, (2)biraz ışık katmak
için, tek çaremiz (3)kitaplara sarılmaktır. (4)
Bu
cümlede altı çizili olarak verilen sözcüklerden hangisi gerçek anlamıyla
kullanılmıştır?
A)
1 B) 2 C) 3 D) 4
2001
OKS
Çözüm;
Altı
çizili sözcüklere baktığımızda üçünün mecaz birinin temel anlamda kullanıldığını
görüyoruz. Donuk sözcüğü sıradan, tek düze anlamında, renk sözcüğü farklılık;
sarılmak sözcüğü ise bir şeyi isteyerek severek yapmak anlamlarında mecaz
olarak kullanılmıştır.
Cevap:
C
YAN ANLAM
Sözcüğün
temel anlamından hareketle zamanla kazandığı yeni anlamlara yan anlam denir.
Çoğunlukla şekil veya işlev bakımından temel anlamla bir benzerlik taşıdığından
"yakıştırma anlam" da denir.
Örneğin
"insanın
ayağı" derken ayak sözcüğü temel anlamında iken "masanın ayağı"
derken yan anlamdadır. İşlev bakımından temel anlamla bir benzerlik söz konusudur.
Aşağıdaki
cümlelerdeki koyu yazılmış sözcükler yan anlamda kullanılmıştır.
Ayak
kokusuna hiç dayanamazdı.
Bu
masanın kaç ayağı var?
Kapının
kolu oynuyordu.
Pili
zayıfladığından saat iyi çalışmıyor.
Pazar
günü açık eczane bulamazsın.
MECAZ ANLAM
Bir
sözcüğün gerçek anlamından iyice uzaklaşarak kazandığı anlamıdır. Mecaz anlam
sözün anlamını güçlendirir. Mecaz anlamlı kelimeler çoğunlukla soyut anlam
taşır.
Gerekirse
genel müdüre kadar çıkarım?
Cümlesinde
çıkmak sözcüğü mecaz anlam kazanmıştır. Bu cümleye kattığı anlam "üst
makamdaki biriyle görüşmek"tir.
Sözcükler
mecaz anlamı cümlede kazanır. Aşağıdaki cümlelerdeki koyu yazılmış sözcükler
mecaz anlamlıdır.
Bizler
savaş meydanında kazanıyoruz ama masada kaybediyoruz, (toplantı ve görüşmelerde)
Onu
çekemediğinden iftira atıyor olmayasın! (kıskandığından)
Bizi
vazgeçirmenin bir yolunu arıyor, (yöntemini)
Bu
ağır sözleri kimse kaldıramazdı, (kırıcı -kolayca kabullenemezdi)
İşin
başında kim varsa onu bulacağız, (işi yöneten)
Şimdi
gerçek anlam, yan anlam ve mecaz anlam kavramlarını bir sözcük üzerinde
görelim.
Kutunun
kapağı açık kalmış, (temel anlam)
Açık
dükkân bulabilmek için dolaşıyorum, (yan anlam)
Seninle
bu kez açık konuşacağım, (mecaz anlam)
2006
OKS
Nihayet
sabah oldu. Gecenin keskin ayazına yenik düşmedim. Yorgunluktan yataklarında
sızıp
kalanları uyandırmakla işe başladım. Biraz acele edersek güneş yükselmeden yola
çıkabilirdik.
Parçada altı
çizili sözcüklerden hangisi mecaz anlamıyla kullanılmıştır?
A)
Nihayet B) Yükselmeden
C)
Sızıp D) Keskin
Çözüm:
Nihayet,
sızmak ve yükselmek sözcükleri gerçek anlamlarında kullanılmıştır. Kkeskin
sözcüğünün gerçek anlamı bazı alet ve gereçlerin kesicilik özelliğinin
bulunmasıdır.( keskin bıçak gibi.) Bu parçada ise bu anlamından bambaşka bir
anlamda kullanıldığından mecaz anlamlıdır.
Cevap:
D
2006
OKS
1-
Bütün eşyalarını toplayıp bize yerleşti.
2-
Çocuk, bozuklukları istemeyince ona bütün
para
verdi.
3-
Bütün bir ekmeği, bir öğünde bitirdi.
4-
Bilgisayarla ilgili bütün dergileri takip ederdi.
"Bütün"
sözcüğü yukarıdaki cümlelerde kaç değişik anlamda kullanılmıştır?
A)
1 B) 2 C) 3 D) 4
Çözüm:
1.ve
3. cümlede aynı anlamda kullanılmış, diğerlerinde farklı anlamda
kullanılmıştır. Buna göre üç değişik anlamda kullanılmıştır.
cevap
: C
2006
OKS
Aşağıdaki
cümlelerin hangisinde "aynı" sözcüğü diğerlerinden farklı anlamda kullanılmıştır?
A)
Bu davetlerde devamlı aynı kişileri görürdük.
B)
Bu mobilyalar, aynı bizim evdekilerdendi.
C)
Ali Efendi, aynı paltoyu yıllardır giyiyordu.
D)
Dönüp dolaşıp aynı sokağa geliyorduk.
Çözüm:
A,
C ve D seçeneklerinde aynı kelimesinden sonra gelen varlıklar değişmemektedir
ve bir tanedir. B seçeneğinde ise iki farklı mobilya grubunun benzerliği söz
konusudur, aynı kelimesi benzeri anlamında kullanılmıştır.
Cevap:
B
2005
OKS
Atla
da gel dereyi
Derin
oydun yarayı
Uydun
düşman sözüne
Serin
ettin arayı.
"Uymak"
sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde dörtlükteki anlamıyla kullanılmıştır?
A)
O, gittiği yere kolayca uyar.
B)
Onun dediklerine uyup işini bıraktı.
C)
Seninle zevklerimiz birbirine uyuyor.
D)
Bu söylediklerin ne akla uyar ne mantığa.
Çözüm:
Uymak
sözcüğü dörtlükte birinin sözüne kanmak anlamında kullanılmıştır, aynı anlam B
seçeneğinde vardır.
cevap:
B
TERİM
Bir
bilim, sanat, spor dalı vb. alanlarda kendine özgü tanımı ve anlamı olan kavramlara
terim denir.
gen-
biyoloji
doğru-geometri
penaltı-futbol
Kafiye-
edebiyat
Referandum-siyaset
Nota-müzik
Genelge-yönetim
Nişancı-tarih
tuval-resim
Not:
Terimlerin büyük çoğunluğu gerçek anlamlıdır. Ancak gerçek anlamı farklı olan
sözcükler de zamanla terim anlam kazanabilir.
Örnek:
Evi güzel gösteren perdesidir.
Cümlesinde
"perde" sözcüğü temel anlamında kullanılmışken
Gözümün
önündeki perde kalkınca olayları daha iyi kavradım.
Cümlesinde
mecaz anlamda kullanılmıştır.
Oyun
iki perdeden oluşuyordu.
Cümlesinde
perde sözcüğü tiyatroya ait bir terim olarak yeni bir anlam kazanmış oldu.
Not.
Kimi terimler de zamanla mecaz anlam kazanabilir.
Karenin
bütün açıları eşittir.
Cümlesindeki
"kare ve açı" sözcükleri temel anlamlarıyla geometriye ait
terimlerdir.
Olaylara
farklı açılardan bakardı. Ünlülerle aynı karede görünmeye bayılırdı.
Cümlelerinde
ise bu iki sözcük mecaz anlam kazanmıştır.
2005
OKS
"İçin"
sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde diğerlerinden farklı bir anlamda kullanılmıştır?
A)
Çocukları için saçını süpürge etti.
B)
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
C)
Gönül yâr için ağlar; fakat yâr anlamaz.
D)
Tiyatroya, senin için de bir bilet aldık.
Çözüm:
A,
B ve C seçeneklerinde "uğruna" anlamında kullanılmıştır. D
seçeneğinde ise farklı bir anlamda kullanılmıştır.
cevap:
D
2005
OKS
1-
Orhan, takımımızın koyu bir taraftarıdır.
2-
Bebeklere koyu süt içirilmemesi gerekir.
3-
Mahallenin gençleriyle koyu bir sohbet ettik.
4-
Ressamın tablosunda koyu yeşil renk hâkimdi.
"Koyu"
sözcüğü yukarıdaki cümlelerin hangilerinde mecaz anlamıyla kullanılmıştır?
A)
1 - 2 B) 2 - 4
C)
1 - 3 D) 3 - 4
Çözüm:
1.
cümlede "aşırı", 3. cümlede "uzun" anlamında mecaz anlamda
kullanılmıştır.
Cevap:
C
2005
OKS
1-
Kar yağınca alışverişi yarına bıraktı.
2-
Öğretmen herkesin yerini değiştirdi, sadece Birgül'ü bıraktı.
3-
Havalar soğuyunca öğlenleri yürüyüş yapmayı bıraktı.
4-
Zeynep, evden çıkarken odasını olduğu gibi bıraktı.
2005
OKS
"Bırakmak"
sözcüğü yukarıdaki cümlelerin hangilerinde aynı anlamda kullanılmıştır?
A)
1 - 2 B) 1 - 3
C)
2 - 4 D) 3 - 4
Çözüm:
1.
cümlede ertelemek, 3. cümlede bir alışkanlığı terk etmek anlamında kullanılmıştır.
2. ve 4. cümlelerde ise herhangi bir şey yapmamak, dokunmamak anlamında
kullanılmıştır.
Cevap:
C
2004
OKS
"Bulmak"
sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde "herhangi bir görüşe, bir yargıya
varmak" anlamında kullanılmıştır?
A)
Yapılan okulun kente yakın olmasını mantıklı buldu.
B)
Leyla, ayağı kayınca kendini yerde buldu.
C)
Sınıfta kendine göre bir arkadaş buldu.
D)
Sonunda aradığı mutluluğu buldu.
Çözüm:
Soruda
verilen anlam A seçeneğindeki cümlede vardır. Bir şeyi mantıklı bulmak her
hangi bir görüşe ve yargıya varmak anlamına gelmektedir.
Cevap:
A
2004
OKS
1-
Dereden akan bulanık su duruldu.
2-
Yaşanan karışıklık bir süre sonra duruldu.
3-
O yaramaz çocuk bir yıl sonra duruldu.
4-
Fırtına duruldu, ertesi gün yola çıktık.
"Durulmak"
sözcüğü yukarıdaki cümlelerde kaç
değişik
anlamda kullanılmıştır?
A)
1 B) 2 C) 3 D) 4
Çözüm:
2.
ve 3. cümlede aynı anlama (sakinleşmek) geldiğinden üç değişik anlamda kullanılmıştır.
Cevap:
C
2004
OKS
"Gerçeği
söylemek gerekirse, hiçbir zaman mutlu olamadım." cümlesindeki altı çizili
sözcük grubuyla aynı anlama gelen ifade aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A)
Haklı çıkarsa güç durumda kalırız.
B)
Doğrusu bu haber beni çok etkiledi.
C)
Ben ne yaptıysam senin için yaptım.
D)
Yaptığın doğruysa hiç korkmamalısın. Çözüm:
"Gerçeği
söylemek gerekirse" sözcük grubunun cümleye kattığı anlam
"doğrusu" sözcüğüyle aynıdır. Bu nedene B seçeneğinde aynı anlam söz
konusudur.
Cevap:
B
2004
OKS
"Kıyı"
sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde mecaz anlamıyla kullanılmıştır?
A)
Küçüksu kasrı, karşı kıyıda bakımsız görünüyordu.
B)
Denize kıyısı olan küçük bir kasabaydı.
C)
Şehirden uzakta kıyı bir yerde yaşıyordu.
D)
Karşı tarlanın kıyısı çitlerle çevrilmişti.
Çözüm:
A
ve B seçeneklerinde denizin kenarı anlamında temel anlamda; D seçeneğinde
tarlanın kenarı anlamında yan anlamda kullanılmıştır. C seçeneğinde ise şehrin
uzağında, ücra bîr yer anlamında kullanıldığından mecaz anlamdadır.
Cevap:
C
GENEL ve ÖZEL ANLAMLI SÖZCÜKLER
Sözcüklerden
bir kısmı geniş kapsamlı bir kısmı da dar kapsamlıdır. Kapsamı geniş olan
sözcüklere genel anlamlı sözcükler denir. Kapsamı dar olanlara ise dar anlamlı
sözcükler.
Giysi,
gıda, eşya... genel anlamlı sözcüklerdir.
Gömlek,
ekmek, sandalye... dar anlamlı sözcüklerdir.
Aslında
sözcüklerin kapsamı birbirlerine göre belirlenebilir.
Varlı
k-canlı-hayvan-evcil hayvan-kuş-kanarya
Yukarıdaki
gibi bir sıralamada kapsamı en genel olan sözcüğün varlık olduğunu, kapsamı en
dar olanın ise Van kedisi olduğunu görüyoruz. Aradakiler için şunu söylemek
mümkündür: Hayvan sözcüğü canlıya göre özel, evcil hayvana göre genel
anlamlıdır, kuş sözcüğü de evcil hayvana göre özel, kanaryaya göre genel
anlamlıdır.
SOMUT ve SOYUT
ANLAMLI SÖZCÜKLER
Sözcüklerden
bir kısmı duyularımızdan birisiyle veya birkaçıyla algılanabilen anlamlar
içerir. Bu tür sözcüklere somut anlamlı sözcükler denir.
Okuldan
gelirken yolda bir köpek yavrusu görmüş.
Bu
cümledeki bütün sözcükler somut anlamlıdır.
Duyularımızla
algılayamadığımız anlamlar içeren kavramlar ve metafizik alana ait sözcükler
soyut anlamlı sözcüklerdir. Bu tür sözcüklere soyut anlamlı sözcükler denir.
Bu
inat ve öfkeden kurtulamazsan hayatın zehir olacak.
Bu
cümledeki sözcükler soyut anlamlıdır.
NOT:
Mecaz yoluyla bazen somut anlamlı bir sözcük soyut anlam kazanır bazen de soyut
anlamlı bir sözcük somut anlam kazanır.
Örnek:
Kafasını
kullanıp kısa zamanda zengin olmuş.
Cümlesindeki
kafa sözcüğü gerçek anlamında baş yerine somut anlamlı olarak kullanılırken
bu cümlede akıl yerine mecaz anlamda kullanılıp soyut anlamlı olmuştur.
Nice
canla bu yolda kendini feda etti.
Cümlesinde
ise temel anlamıyla soyut olan can sözcüğü mecaz anlamda insan yerine
kullanılıp somut anlam kazanmıştır.
Yine
soyut anlamlı tür isimleri bir kişiye ait özel isim olarak kullanılınca da aynı
durum söz konusu olur.
Yine
hülyalara dalmışsın.
Hülya,
basın mensuplarının karşısına geçti. (somut)
2005
OKS
Aşağıdaki
cümlelerin hangisinde "pencere" sözcüğü soyut bir anlam
taşır?
A)
Yazar, sanat dünyasına yeni bir pencere açtı.
B)
Hızla giden trenin penceresinden dışarıya bakıyordu.
C)
Dışarıdan gelen sesler herkesi pencereye koşturdu.
D)
Günümüzdeki yeni sistem pencereler daha kullanışlı.
Çözüm:
B,
C ve D seçeneklerinde temel anlamında kullanıldığından somut anlamlıdır. A
seçeneğinde ise mecaz anlamda kullanıldığından soyut anlam taşır.
Cevap;
A
SÖZCÜKLER ARASINDAKİ ANLAM İLİŞKİLERİ
Eş anlamlı { Anlamdaş ) Sözcükler
Aynı
anlamı taşıyıp gerçek anlamlarıyla birbirinin yerine kullanılabilen sözcüklere
anlamdaş ( eş anlamlı) sözcükler denir.
Örnek:
Bu
yüzü dünya kolay kola unutmayacak. Çehresi her zaman ışıl ısıldı.. Filmin
galasında tanıdık simalar vardı.
Bu
cümlelerde geçen "yüz" ve "çehre" sözcükleri anlamdaştır.
Eş
anlamlı sözcüklerden biri genellikle başka bir dilden gelmiştir.
Öğrenci-talebe
yurt-vatan
ırmak-nehir
deniz-derya
Kara-siyah
Ak-beyaz
Yoksul-fakir
Yukarıdaki
sözcük çiftlerinden ilk sıradakiler Türkçe, diğerleri yabancıdır.
Uyarı!
Sözcükler temel anlamının dışında kullanılınca anlamdaşlık ilgisi ortadan
kalkar.
Örnek:
Ak
saçlı bir adamcağız çıkageldi.
Beyaz
gömleğini giyip resim çektirdi.
Yukarıdaki
cümlelerdeki "ak" ve "beyaz" sözcükleri anlamdaşken
Yıllar
sonra beyaz önlüklerle karşıma çıktın, yüzümü ak ettin evlat!
Cümlesindeki
beyaz ve ak sözcükleri anlamdaş olarak kullanılmamıştır.
NOT:
Anlamdaş sözcüklerin bir cümlede aynı görevde kullanılması anlatım bozukluğuna
yol açar.
Sağlık
ve sıhhatine her zaman önem verirdi.
YAKIN ANLAMLI
SÖZCÜKLER
Tam
olarak aynı anlamı taşımayıp aralarında küçük farklılıklar bulunan sözcüklere
yakın anlamlı sözcükler denir. Bu sözcükler birbirinin yerini tam tutmaz.
Onu
vazgeçirmeye çalışıyorum. İnsanları toplamak için çok çabaladım.
Aşağıdaki
sözcükler yakın anlamlılık ilişkisine örnek oluşturur.
Çalışmak-çabalamak-uğraşmak-didinmek-gayret
etmek-ter dökmek
Demek-söylemek
Tutmak-yapışmak-yakalamak
Sarmak-dolamak
Satmak-elden
çıkarmak
Konuşmak-görüşmek
Bakmak-seyretmek
Küsmek-darılmak-incinmek-gücenmek-içerlemek
Kızmak-öfkelenmek
Sıkılmak-utanmak
Bezmek-yılmak-usanmak
NOT:
Yakın anlamlı sözcükler genellikle bir arada kullanılır.
Yalan
yanlış şeylerle bizi suçlama. Doğru dürüst bir işe girseydin. Allah akıl fikir
versin. Yapıp ettiklerinin hesabını soracağım.
Örnek
soru: 2007 OKS
"Fakat"
sözcüğü altı çizili ifadelerden hangisinin yerine getirilirse cümlenin anlamı
değişmez?
A)
Keloğlan, gel diye diye beni buraya getirdi.
B)
Varsayalım, tuhaf gülümsemeleri olan heykellerle karşılaştınız.
C)
Gelgelelim, Küçük Prenses burada değildi.
D)
Varın hesap edin, gördüğüm evin büyüklüğünü.
Çözüm:
Fakat
sözcüğünü seçeneklerde altı çizili sözcüklerin yerine koyduğumuzda C
seçeneğinde anlamın değişmediği görülür.
Fakat
Küçük Prenses burada değildi.
Cevap:
C
KARŞIT (ZIT)
ANLAMLI SÖZCÜKLER
Anlamca
birbirinin tam karşıtı olan sözcüklerdir.
Az
sadaka çok belayı def eder. Zenginden alıp fakire verirdi. Öndekileri arkaya
göndermeyi düşündü. Ağlanacak halimize gülüyoruz.
UYARI!
Sözcükler temel anlamının dışında kullanıldığında karşıt anlamlılık özelliği
göstermez.
Tercihini
yapman önce iyice düşün; sonra beni suçlama.
(
önce-sonra: karşıt anlamlı değil)
Örnek
soru: 2007 OKS
Aşağıdaki
altı çizili sözcüklerden hangisinin zıt anlamlısı vardır?
A)
Ayşe, ayağı kayınca kendini yerde buldu.
B)
Okulun kente yakın olmasını istiyorum.
C)
Kendine göre bir arkadaş edindi.
D)
Sonunda aradığı mutluluğu yakaladı.
Çözüm:
B
seçeneğindeki yakın sözcüğü gerçek anlamıyla uzak sözcüğünün zıt anlamlısı
olarak kullanılmıştır. Mutsuzluk sözcüğü mutluluk sözcüğünün karşıtı gibi
düşünülse de aynı kelimeye olumlu ve olumsuz anlam katan iki ekle kurulduğundan
karşıtlık değil olumsuzluk söz konusudur. Mut-lu-luk mut-suz-luk
Cevap
B
EŞ SESLİ (SESTEŞ SÖZCÜKLER)
Aynı
seslerden oluştuğu halde temel anlamları farklı olan sözcüklere sesteş
sözcükler denir.
O
taşı kimse yerinden oynatamadı. Baraj taşınca her yer u altında kaldı.
Yukarıdaki
cümlelerdeki "taş" kelimeleri her biri cümlede farklı bir -temel-
anlamda kullanılmıştır.
UYARI!
Bir sözcüğün temel anlamlarıyla diğer anlamlarının { yan ve mecaz anlamlarının
) ilişkisi sesteşlik değildir. Sesteşlik, bir sözcüğün zamanla yeni anlamlar
kanmasıyla değil temel anlamları farklı olan sözcüklerle kurulur.
Başında
saç kalmamıştı. Sıranın başında o vardı.
Bu
cümledeki baş sözcükleri farklı anlamlar taşısa da sesteş değildir. Çünkü mecaz
anlam, sözcüğün gerçek anlamından yola çıkılarak zamanla oluşmuştur.
Buna
göre;
Kır,
yaş, sağ, kaç, kaz, taş, yol... gibi sözcüklerin sesteşi vardır.
Baş,
bol, bal, buz, tuz, toz, kul... gibi sözcüklerin sesteşi yoktur.
YANSIMA SÖZCÜKLER
Doğadaki
seslerin taklidiyle dile geçen sözcüklere yansıma sözcükler denir.
Odadan
bir tıkırtı duydum.
Suyun
sesi gürül gürül geliyordu.
İşler
tıkır tıkır ilerliyor.
UYARI!
Bir sözcüğün yansıma kabul edilmesi için kökünde bir ses olması gerekir.
Sesten türememiş sözcükler yansıma değildir.
Gürültü:
( gür) yansıma
Çatırdamak:
(çat) yansıma
Homurtu,
homurdanmak: (hom ) yansıma
Parıltı:
{ par: ses değil) yansıma değil
SÖZ ÖBEKLERİNDE ANLAM
Birden
fazla sözcükten oluşan sözcük topluluğuna söz öbeği denir. Söz öbekleri
bahsinde
İkilemeler
Deyimler ve atasözleri
Altı çizili söz öbekleri
Konularını
ele alacağız.
İKİLEMELER (TEKRAR GRUPLARI)
Cümleye
değişik anlamlar katmak için kimi zaman aynı sözcükler, yakın veya karşıt
anlamlı sözcükler, kimi zaman anlamlı anlamsız sözcükler, aralarında virgül
olmadan birlikte kullanılır. Bu tür söz öbeklerine ikileme denir.
İkilemeler
çeşitli şekillerde oluşur:
Aynı
sözcüğün tekrarıyla
Oturup
uzun uzun konuştuk.
Yansıma
sözcüklerle
Şakır
şakır oynamaya başladı.
Yakın
anlamlı sözcüklerle
Eş
dost toplanıp bir karara vardık.
Ele
avuca sığmaz bir çocuktu.
Karşıt
anlamlı sözcüklerle
İyi
kötü bir evimiz vardı.
Sözcüğün
başına m ekleyip tekrarlayarak
Çocuk
mocuk dinlemem, kızarım.
Bir
anlamsız sözcük katarak
Eğri
büğrü bir çizgi çizmiş.
Para
filan istemem
Anlamsız
sözcüklerle
Abuk
sabuk konuşmaya başladı yine.
Sözcüğe
ek getirilerek
Dişe
diş bir mücadeleye girdi.
Omuz
omuza vererek bu işin de üstesinden geliriz.
UYARI!
İkilemeler arasına virgül vb. konmaz.
Virgülle
bağlanmış yakın anlamlı sözcükler ikileme oluşturmaz.
İrili,
ufaklı taşlar toplayıp getirdi. (yanlış) İrili ufaklı taşlar toplayıp getirdi.
( doğru )
Kalbimde
ona karşı sevgi, saygı kalmadı. { sevgi, saygı : ikileme değil)
2000
OKS
"Başından
geçenleri sakin sakin anlattı." Cümlesinde "sakin sakin"
ikilemesi cümleye hangi anlamı vermek için kullanılmıştır?
A)
Yaşanılanların çok önemli olmadığını dile getirmek
B)
Davranışlarda bir heyecan bulunmadığını anlatmak
C)
Herkesin bu tür davranışlar göstermesini istemek
D)
Konuşulanların bu biçimde daha güzel anlaşılacağını vurgulamak
Çözüm:
"Sakin
sakin anlatmak" heyecanlanmadan anlatmak anlamına gelmektedir.
Cevap:
B
DEYİMLER
Söze
anlam derinliği ve güç katmak için kimi zaman o durumu en iyi anlatacak kalıplaşmış
bazı sözler kullanırız. Sevincimizi belirtirken etekleri zil çalmak, telaşı
belirtmek için etekleri tutuşmak, korkuyu anlatmak için ödü kopmak sözlerini
kullanırız. Bu tür kalıplaşmış sözlere deyim denir.
Deyimlerin Özellikleri:
"En
az iki sözcükten oluşur, tek sözcük mecaz anlamda kullanılsa da deyim sayılmaz.
Gözden
düşmek, dişe dokunur, el altından...
Kaşarlaşmış
( deyim değil), çuvallamak ( deyim değil)
"Sözcüklerden
biri veya ikisi mecaz anlam kazanmıştır.
Dilinde
tüy bitmek, aklını oynatmak, çenesi düşmek, el açmak
"Az
da olsa gerçek anlamlı deyimler de vardır.
Çoğu
gitti azı kaldı, laf arasında
"bir
kısmı mastar biçimindedir ( yani fiil olarak kullanılır).
Laf
taşımak, göz atmak, diş geçirmek.,, "bir kısmı cümle biçimindedir.
Atı
alan Üsküdar'ı geçti,
Ele
verir talkını, kendi yutar salkımı
Başına
devlet kuşu konmuş
"Mastar
veya cümle biçiminde olmayan deyimler de çoktur.
El
altından, göz ucuyla, kaşla göz arasında, laf ebesi, diş kirası, dil yarası
"Diyalog
veya hikâyecik biçiminde deyimler de vardır.
Deveye
"Boynun neden eğri?" demişler; "Nerem doğru ki!" demiş.
Baltayı
ağaca şikâyet etmişler; "Sapı bendendir" demiş.
"Tarihi
bir olaya veya fıkraya dayanıp zamanla kalıcı hale gelen deyimler de vardır.
Ateş
pahası: Kanuni Sultan Süleyman,
arkadaşlarıyla a çıkmıştı. Bir ara veziriyle beraber gruptan ayrılır ve ormanda
yollarını kaybederler. Yağmur ve soğuk bir yandan, vahşi hayvan tehlikesi bir
taraftan sınacak bir yer ararlar. Uzakta bir kulübenin ışığı yanmaktadır.
Varırlar kulübeye. Kulübenin sahibi ihtiyar misafirlerine ateş yakar ve
ısınmalarını sağlar. Geceyi orada geçirirler. Sabah olunca padişah kulübenin
sahibine para vermek ister. İhtiyar adam misafirlerini tanıdığından bir gecelik
ateşte ısınma karşılığı onlardan çok yüksek bir ücret ister. Padişah da verir.
O günden beri de bir şeyin fiyat ya da ücretinin yüksek olmasını ifade ederken
"ateş pahası" deyimi kullanılır.
Hikâyesi
olan başka deyimler de vardır. Denebilir ki anlamıyla doğrudan ilgi kurulmayan
deyimlerin mutlaka bir hikâyesi vardır.
Gemileri
yakmak, püf noktası, çam devirmek, pot kırmak, yorgan gitti kavga bitti...
NOT:
Deyimlerin her kelimesi ayrı yazılır. "Gözucuyla" değil "göz
ucuyla".
İpucu,
vazgeçmek, öngörmek vb. (istisna)
Sınavlarda
deyimlerle ilgili sözcükler aşağıdaki çekilerde çıkmaktadır:
Deyim
ile açıklamasının eşleştirilmesi
Deyimin
açıklamasının doğru/yanlış verilmesi
Deyimin
açıklamasıyla verilip verilmemesi
Yanlış
deyim kullanılması
Sözcüklerin
deyim içinde yer alıp almaması
DEYİMLERLE
İLGİLİ ÇIKMIŞ SORULAR
2006
OKS
Aşağıdaki
cümlelerin hangisinde deyim açıklamasıyla verilmemiştir?
A)
Eline geçen bütün kitapları gözden geçirdi; ama aradığını bulamadı.
B)
Ben bu kanepeleri vermeye razıyım; zaten onları gözden çıkardım.
C)
İnsan sokulgan ve sevimli, yani cana yakın olursa, elbette sevilir.
D)
Birisi ötekine, o da başkasına söyleyince sö2, ağızdan ağza yayıldı.
çözüm:
B
seçeneğinde bir şeyi vermeye baştan razı olmak, gözden çıkarmak;sokulgan
sevimli olmak, cana yakın olmak;biri ötekine, o da başkasına söylemek, ağızdan
ağza yayılmak anlamına geldiğinden B, C ve D seçeneklerinde deyimler
açıklamalarıyla verilmiştir.
A
seçeneğinde ise gözden geçirmek deyiminin açıklaması yoktur.
cevap:
A
2003
OKS
Aşağıdakilerin
hangisindeki deyim, cümleye uygun düşmez?
A)
O kadar zayıftı ki, karda gezer izini belli etmezdi.
B)
Onu bulmak için akşama kadar dolaşmış, ayaklarına kara sular inmişti.
C)
Ekonomik durumu öyle bozulmuştu ki, kemer sıkmaktan başka çaresi kalmamıştı.
D)
İlkokul öğretmenini göreceği için, içi içine sığmıyordu.
çözüm:
A
seçeneğindeki "karda gezip izini belli etmemek" deyimi zayıflıkla
değil gizli saklı iş yapmakla ilgilidir, bu nedenle A seçeneğindeki deyim
yanlış kullanılmıştır.
Cevap:
A
2002
OKS
On
dakikalık ders arasında, bahçeyi kırk kez dolaşan öyle kabına sığmaz, afacan
öğrenciler görülür ki, sanırsınız kanatları var.
Parçada
"kabına sığmamak" deyimi aşağıdakilerden hangisini anlatmaktadır?
A)
Bir işi yapmaya başlamayı
B)
Boş durmaktan sıkılmayı
C)
Yalnız kalmaktan kaçınmayı
D)
Taşkın davranışlarda bulunmayı
Çözüm:
"Kabına
sığmamak" deyimi taşkın davranışlarda bulunmayı ifade eder.
Cevap:
D
2001
OKS
1-
Bu düşüncede olanların hemen hepsi aynı yolun yolcusudur.
2-
Toplantıda konuşanların çoğu aynı telden çalıyordu.
3-
Köyde hiçbir şey değişmemiş; aynı tas, aynı hamam.
4-
Olayın tanıkları mahkemede aynı ağzı kullandılar.
Yukarıdaki
cümlelerin hangilerindeki deyimler aynı anlamda kullanılmıştır?
A)
1-2 B) 1-3 C) 2-4 D) 3-4
Çözüm:
Aynı
telden çalmak ve aynı ağzı kullanmak deyimleri aynı şeyi söylemek anlamına
geldiğinden aynı anlamda kullanılmıştır.
Cevap:
C
1-
Her zaman çok konuşurken şimdi sesi çıkmaz olmuş; dut yemiş bülbüle dönmüştü.
2-
Dizgini ele almış, artık işleri yönetmeye başlamıştı.
3-
Çektiği sıkıntılar yüzünden yaşamayı istemeyecek duruma gelmiş, canından
bezmişti.
4-
Sonunda dize gelmiş, kendisinden güçlü olan arkadaşının buyruğunu kabul etme
durumuna düşmüştü.
Yukarıdaki
cümlelerin hangilerinde, deyimlerden önce anlamları verilmiştir?
A)
1 - 4 B) 1 - 3
C)
2 -3 D) 2 - 4
Çözüm:
Cümlelerden
ikisinde deyimler önce anlamları sonra verilmiş; diğer ikisinde ise anlamları
önce verilmiş deyimler sonra kullanılmış, soruda istenen de bu cümlelerdir. 1. cümledeki sesi çıkmaz olmak açıklaması
"dut yemiş bülbüle dönmek" deyiminin; 3. cümledeki yaşamayı
istemeyecek duruma gelmek sözü ise "canından bezmek" deyiminin
açıklamasıdır.
Cevap:
B
2000
OKS
"Çıkmak"
sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde deyim içinde yer almıştır?
A)
Yıkanınca elbisenin lekesi çıktı.
B)
Ezilen meyvelerin suyu çıktı.
C)
Haberi duyunca sevinçle evden çıktı.
D)
Bu işi bitirinceye kadar canı çıktı.
Çözüm:
D
seçeneğindeki "canı çıkmak" sözü mecaz anlamda "çok
yorulmak" anlamında kullanıldığından deyimdir.
Cevap:
D
2000 OKS
Aşağıdaki
cümlelerin hangisinde verilen deyim, açıklamasıyla çelişir?
A)
Ağız ağza vermiş, gizli gizli konuşuyorlardı.
B)
Ağız birliği etmişler, aynı açıklamaları yapmışlardı.
C)
Çok güzel konuşmuş, ağzına geleni söylemişti.
D)
Başına gelenlerden ağzı yanmış, her şeyi incelemeye karar vermişti.
Çözüm:
Ağzına
geleni söylemek, güzel konuşmak değil ulu orta, gelişigüzel ve kaba ya da
kırıcı konuşmak anlamlarına gelir.
Cevap:
C
ATASÖZLERİ
Söyleyeni
belli olmayan alam yüklü kalıplaşmış sözlere atasözü denir.
Atasözlerinin
özellikleri:
"Anonimdirler,
yani söyleyeni belli değildir.
"Az
sözle çok anlam ifade ederler.
"Genellikle
gözleme ve tecrübeye dayalılık söz konusudur.
"Çoğu
atasözünde kinayeli söyleyiş vardır. Yani hem gerçek hem mecaz anlama uygun
kullanımı vardır. ( asıl kast edilen mecaz anlam olur.)
Armut
dibine düşer.
Ağaç
yaşken eğilir.
"Kimi
atasözleri gerçek anlamlıdır.
Dost
ile ye, iç; alışveriş etme.
Dağ
dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.
"Tamamen
mecaz anlam taşıyan (gerçek anlamı düşünülmeyecek) atasözleri de vardır.
Üzüm
üzüme baka baka kararır.
"Atasözleri
yargı bildiren cümleler şeklindedir.
"Genellikle
geniş zaman çekimindedir.
"Emir
çekiminde atasözleri de vardır ve genellikle bu tür atasözleri öğüt
niteliğindedir.
Bugünün
işini yarına bırakma.
"Kimi
atasözleri eksiltili (kesik) cümle biçimindedir.
Kır
atın yanında duran ya huyundan ya suyundan, (kapar)
Düğün
el ile harman yel ile (yapılır)
UYARI!
Cümle biçimindeki deyimler atasözlerine çok benzediğinden karıştırılmaktadır.
Dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Atasözleri genel bir kural niteliği
taşıyan veya öğüt veren yargılardır; deyimler ise genel kural niteliği
taşımayıp sadece bir durumu etkili biçimde anlatan o duruma ait sözlerdir.
Örnek:
Bedava
sirke baldan tatlıdır, (atasözü) Bedava mezar görse girecek, (deyim)
Yukarıdaki
sözler bedavacılık konusunda söylenen sözlerdir. Birinci söz genel kural
niteliği taşıdığından atasözüdür. İkinci cümle ise genel kural niteliği taşımaz,
bir kişinin bedavacılık yönünü etkili bir şekilde anlatmak için kullanılmış, o
duruma özgü bir sözdür; bu nedenle deyimdir.
Atasözleriyle
ilgili sorular aşağıdaki yönleriyle karşımıza çıkmaktadır:
Atasözünün
konusu
Atasözünün
ifade ettiği anlam
Bir
anlama karşılık gelen atasözü
Yakın
anlamlı atasözleri
NOT:
Atasözleri ve deyimlerle ilgili soruları doğru cevaplamak için bol soru
çözmenin yanında deyimler ve atasözleri sözlüklerinden yararlanmak gerekir.
SÖZ SANATLARI (ANLAM OLAYLARI)
Sözü
daha güzel ve etkili kılmak için hem günlük konuşmalarda hem de edebiyatta
sıkça başvurduğumuz söz oyunlarına söz sanatları denir. Edebiyatta kullanılan
söz sanatlarının sayısı oldukça fazladır. Bu bölümde hem günlük konuşmalarda
hem de edebiyatta -özellikle şiirsel anlatımlarda-sıkça kullanılan sanatlara
yer vereceğiz.
BENZETME
Çoğu
zaman bir durumu, bir kişiyi veya bir olayı daha akılda kalıcı veya daha güzel
anlatmak için o kişi, durum ya da olayı, anlatılan yönüyle daha güçlü varlık ya
da kavramla ifade etmeye benzetme denir.
Hava
çok soğuktu.-Hava buz gibi soğuktu.
Yukarıdaki
örneklerde ikinci cümledeki anlam daha güçlüdür. Burada çocuk kurnazlık
yönüyle daha bilinen bir varlığa, tilkiye, benzetilerek anlatılmıştır.
Yerinde
duramıyor, deli tavuk gibi dolanıp duruyordu.
Bir
gül bahçesine girercesine kara toprağa girdiler.
Ortalık
ana baba günü gibiydi, herkes telaş içindeydi.
Benzetmelerde
dört unsur vardır: Benzeyen (zayıf) unsur Kendisine benzetilen (güçlü) unsur
Benzetme yönü Benzetme edatı
Aslan gibi cesur çocuk
benzetilen b. edatı b. yönü benzeyen
Benzetme
unsurlarından bazen birisi bazen ikisi hatta bazen üçü kullanılmaz
Aslan
gibi çocuk (benzetme yönü yok)
Aslan
çocuk (benzetme yönü ve edatı yok)
Aslanım (sadece benzetilen var)
Aşağıdaki
örneklerde de benzetme anlamı vardır. Bu benzetmeler izlenim ( kişiye öyle
gelme) anlamı taşımaktadır.
Bütün
kâinat lâl kesilmişti adeta.
Öyle
sesler geliyordu ki sanki birini boğazlıyorlardı.
O
adam tıpkı amcam.
UYARI!
çoğunlukla benzetmeler gibi edatıyla yapılır; bu nedenle ona benzetme edatı da
denir. Ancak gibi sözcüğü her zaman benzetme anlamı taşımaz.
Örnek:
Akşam
beş gibi yola çıkarız, (yedi civarında) Çantayı kaptığı gibi kendini sokağa
attı. (hemen, o anda)
İşleri
karıştırdığın gibi düzelt şimdi, (nasıl ki karıştırdın...)
Kişileştirme
İnsan
dışı varlıklara insana özgü özellikler verme sanatına kişileştirme (teşhis )
denir. Kişileştirmede aynı zamanda kapalı bir benzetme vardır. Çünkü insana
benzetme söz konusudur.
Bir
çeşme söyledi senin yolunu. Karlı dalar yol ver yâre gideyim.
Bu
cümlelerde çeşmenin yolu tarif etmesi ve dağlarla konuşulması kişileştirmeye
örnektir.
Örnekler:
Rüzgâr
söyler şimdi bizim şarkımızı. Ey suyun dilinden anlayan bağlar Ne söyler şu
dağa çoban çeşmesi?
Yukarıdaki
örneklerde koyu yazılmış sözcükler, italik yazılan sözcüklerdeki özelliklerle
kişileştirilmiştir.
Abartma
(mübalağa)
Herhangi
bir durumu, bir duyguyu, olayı veya özelliği olduğundan çok az veya çok fazla
göstermeye abartma denir.
Bütün
dünya bir olsa yine onu yenemez. (güç abartılmış)
İk
saattir sana sesleniyorum, niye cevap vermiyorsun?.
(süre
abartılmış)
Sana
dar gelmeyecek makberi kimler kazsın!
Gömelim
gel seni tarihe desem sığmazsın! (takdir abartılmış)
Bin
kere dedim ki önce tedbir sonra iş gelir.
Ad
Aktarması (Mecaz-ı mürsel)
Anlatıma
güç katmak veya söyleyiş kolaylığı için benzetme amacı gütmeden bir varlık veya
kavram yerine anlamca ilgili başka bir sözcük kullanmaya ad aktarması denir.
Ad
aktarmaları genellikle aşağıdaki gibi anlam ilişkileriyle yapılır:
Parça-bütün
ilişkisi: bazen parça söylenip bütün; bazen de bütün söylenip parça kast edilir.
Bu
parmaklar nice eserler besteledi. (parmak-sanatçı)
Uçak,
İstanbul'a indi.(İstanbul - havaalanı) "iç-dış ilişkisi tuzu uzatabilir
misin?. (tuzluğu )
Tabağını
bitirmeden kalkma. ( tabaktaki yemeği)
Sanatçı-eser
ilişkisi:
Ahmet
Hamdi Tanpınar'ı okuyunca İstanbul'u daha çok sevdim. ( R Safa'nın eserleri)
O
yıllarda Orhan Gencebay dinleyenlere tuhaf bakarlardı.
"İnsanlar-ortam
ilişkisi
Eve
sormadan karar veremem. {evdekilere) Konya, bu yeni öğretmeni konuşuyordu.
Yönetim-ülke-şehir
ilişkisi
Ankara,
Brüksel'in vereceği cevabı bekliyor.
Tamlama
ilişkisi: İsim veya sıfat tamlamalarında bazen tamlayan, bazen tamlanan kullanılmayarak
ad aktarması yapılır. Güneş girmeyen eve doktor girer, (güneş ışığı)
Bunu
yan masa gönderdi, (yan masadaki kişi)
Ön
sıra nede çok konuşuyor. (Ön sıradaki öğrenciler)
Domates
el yakıyor. (Domates fiyatları) Sınavda hiç fizik çözemedim, (fizik sorusu)
Sebep-sonuç
ilişkisi
Ne
güzel, yine rahmet yağıyor ovaya, (rahmet-yağmur)
Uçaklar
insanların üstüne ölüm yağdırıyordu.
(ölüm-bomba)
UYARI!
Ad aktarması ile benzetme birbiriyle karıştırılmamalıdır. Ad aktarmasında benzetme
amacı güdülmez.
Bir
hilal uğruna ya râb ne güneşler batıyor!
Bu
cümlede bayrak sözcüğü yerine, onun bir parçası olması yönüyle aralarında ilgi
bulunan hilal sözcüğü kullanılarak ad aktarması yapılmıştır.
Güneş
ve batmak sözcüklerinde ise benzetme (daha doğrusu iğretileme) yapılmıştır.
Askerler güneşe, askerlerin ölmesi de güneşin batmasına benzetilmiştir.
Dolaylama
Bir
varlık veya kavramın doğrudan adını söylemek yerine, onu karşılayan, onu hatırlatan
birkaç kalıplaşmış sözcükle ifade etmeye dolaylama denir. Dolaylama da söze
güç ve güzellik katma amacıyla yapılır.
Beyaz
perdedeki başarıyı beyaz camda yakalayamadı. (Beyaz perde-sinema yerine, beyaz
cam-televizyon yerine kullanılmış)
Yukarıdaki
örnekte olduğu gibi sinema için yaygın olarak beyaz perde sözcük grubu
kullanılır. Ve bu şekildeki kullanımlarda hemen herkes sinemadan söz edildiğini
anlar.
Bu
mobilyalara beyaz perde uymamış.
Bu
cümlede beyaz perde sözcük grubu gerçek anlamında kullanıldığından dolaylama
yapılmamıştır.
Dolaylamada
amaç sözü uzatmak değil varlığın ya da kavramın adını gizleyerek söz sanatı
yapmaktır. Bu nedenle herkesçe bilinen bazı isimler yerine adeta marka olmuş,
onlarla özdeşleşmiş başka sözcükler kullanılır.
Ulu
önder, büyük kurtarıcı- Atatürk
Sanat güneşi-Zeki Müren
karakartal-Beşiktaş
Beyaz
cam-televizyon
Kara elmas-kömür
Beyaz altın-pamuk
Beyaz ölüm-uyuşturucu
Hayat
arkadaşı-eş
Evin direği-koca
UYARI!
Dolaylama ile ad aktarması karıştırılmamalıdır.
Her
ikisinde de bir varlık ve kavramı başka varlık ve kavramla anlatma söz
konusudur ve her ikisinde de mecaz vardır. Ancak ad aktarmasında yukarıda
saydığımız anlam ilişkileri varken dolaylamada belirli bir anlam ilişkisi
gözetilmez. Dolaylamada daha çok, bir kullanımın zamanla kabul görüp yaygınlaşması
söz konusudur. Diğer bir deyişle dolaylama genel, ad aktarması özeldir. Bunu
bir örnekle açıklayalım.
Takımın
tecrübeli eldiveni maçın kahramanı oldu.
Bu
cümlede geçen eldiven sözcüğü kaleci yerine kullanılmıştır. Eldiven kalecinin
belirleyici parçasıdır.
(parça-bütün
ilişkisi) Bu nedenle bu cümlede ad aktarması yapılmıştır. Aynı cümleyi,
Tecrübeli
file bekçisi maçın kahramanı oldu. şeklinde ifade edersek, file bekçisi sözüyle
dolaylı olarak kaleciyi anlatmış yani dolaylama yapmış oluruz.
Bazı
eylemler de dolaylama ile anlatılır.
Güzel
Adlandırma
Söylenmesi
hoş olmayan, anlamı kaba, itici ve kötü olan sözcükler yerine aynı anlamı
karşılayan daha güzel sözcükler kullanmaya güzel adlandırma denir. Güzel
adlandırma da bir tür dolaylamadır aslında. Ancak burada amaç söze güç karmak
yerine anlamı kaba ve kötü olan sözcükleri kullanmamaktır.
Yolcuların
cansız bedenleri yolun kenarına dizilmişti.
Bu
cümlede ceset sözcüğü yerine cansız beden ifadesi kullanılarak Güzel adlandırma
yapılmıştır. Aşağıdaki örnekler de güzel adlandırmadır.
Ölüm-son
yolculuk
Tabut-sessiz
gemi
Sağır-işitme
engelli
Kör-görme
engelli
Dilsiz-konuşma
engelli
Sakat-bedensel
engelli
Cin-iyi
saatte olsunlar, üç harfliler
Fahişe-hayat
kadını
Gömülmek-toprağa
verilmek
Ölmek
eylemi için birçok sözcük kullanılmaktadır.
Hayata
gözlerini yummak, Son yolculuğuna çıkmak Ruhunu teslim etmek Son nefesini
vermek Rahmete erişmek Ebediyete göçmek Dünyasını değiştirmek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.