4 Ekim 2011 Salı

ZAMBAK 10.SINIF EDEBİYAT KİTABI 63-67.SAYFA CEVAPLARI

ZAMBAK 10.SINIF EDEBİYAT KİTABI 63-67.SAYFA CEVAPLARI



4. Metin: Divanü Lügati’t-Türk
Divanü Lügati't-Türk Önsözü'nden
Esirgeyen, Koruyan Tanrı'nın Adıyla
İmdi, bundan sonra Muhammed oğlu Hüseyin, Hüseyin oğlu Mahmud der ki: "Tanrı'nın devlet güneşini Türk burçlarında doğdurmuş olduğunu ve onların mülkleri üzerinde göklerin bütün daire döndürmüş bulunduğunu gördüm.
Tanrı onlara Türk adını verdi ve onları yeryüzüne vali kıldı. Zamanımızın hakanlarını onlardan çıkardı; dünya milletlerinin idare yularını onların ellerine verdi; onları herkese üstün eyledi; kendilerini hak üzere kuvvetlendir­di. Onlarla birlikte çalışanı, onlardan yana olanı aziz kıldı ve Türkler yüzünden onları her dileklerine eriştirdi; bu kimseleri kötülerin -ayak takımının- şerrinden korudu. Okları dokunmaktan korunabilmek için, aklı olana dü­şen şey, bu adamların tuttuğu yolu tutmak oldu. Derdi­ni dinletebilmek ve Türklerin gönlünü almak için onların dilleriyle konuşmaktan başka yol yoktur. Bir kimse kendi takımından ayrılıp da onlara sığınacak olursa o takımın korkusundan kurtulur; bu adamla birlikte başkaları da sığınabilir.
And içerek söylüyorum, Buhara'nın sözüne güvenilir imamlarının birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim, ikisi de senetleriyle bildiriyorlar. Peygamber kıya­met belgelerini, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türk­lerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada "Türk dilini öğreniniz çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik var­dır." buyurmuştur.
Bu söz (hadis) doğru ise Türk dilini öğrenmek çok gerekli (vacib) bir iş olur; yok, bu söz doğru değilse akıl da bunu emreder.
Ben onların en uz dillisi, en açık anlatanı, akılca en incesi, soyca en köklüsü, en iyi kargı kullananı olduğum hâlde onların şarlarını, çöllerini baştan başa dolaştım. Türk, Türkmen, Oğuz, Çiğil, Yağma, Kırgız boylarının dillerini, kafiyelerini belleyerek faydalandım; öyle ki bende onlardan her boyun dili, en iyi yolda yerleşmiştir. Ben onları en iyi surette sıralamış, en iyi bir düzenle düzenlemişimdir.
Bana, sonsuz bir ün, bitmez, tükenmez bir azık olsun diye şu kitabımı -Tanrı'ya sığınarak- Divân-ı Lügati't-Türk
"Türk Dilleri Kamusu" adını vererek yazdım.
Kaşgarlı Mahmud Divanü Lügati't-Türk Besim ATALAY
 İNCELEME


Metin İnceleme
1.Metindeki kültürel farklılaşmaya ait ifadeleri örneklerle açıklayınız.


2.Metinden İslamiyetle ilgili değer, düşünce ve bilgilere örnekler veriniz. Bunlar, yeni değerlerin benimsenmesi midir? Belirtiniz.

“Bu söz (hadis) doğru ise Türk dilini öğrenmek çok gerekli (vacib) bir iş olur; yok, bu söz doğru değilse akıl da bunu emreder.” “Tanrı onlara Türk adını verdi ve onları yeryüzüne vali kıldı. Zamanımızın hakanlarını onlardan çıkardı; dünya milletlerinin idare yularını onların ellerine verdi; onları herkese üstün eyledi; kendilerini hak üzere kuvvetlendir­di. Onlarla birlikte çalışanı, onlardan yana olanı aziz kıldı ve Türkler yüzünden onları her dileklerine eriştirdi; bu kimseleri kötülerin -ayak takımının- şerrinden korudu.” gibi ifadeler İslamiyet’in değer ölçülerinden bazılarıdır. Bunlar yeni değerlerin benimsenmesidir. Sanatçı bu değer ölçülerini okuyana kavratmak için gayret göstermiştir.
3.Metinde kullanılan lehçeyi ve bu lehçenin özelliklerini belirtiniz.
Metinde kullanılan lehçe Hakaniye lehçesidir. Hakaniye (Karahanlı) lehçesi ilk Müslüman Türk devleti olan Karahanlılar zamanında yazılmış olan eserlerde kullanılan lehçedir. O dönemde ilk İslamî eserler dediğimiz dört önemli eser yazılmıştır (Kutadgu Bilig 1069, Divanü Lügati't-Türk, Atebetül Hakayık ve Divan-ı Hikmet). Bu eserlerde kullanılan dil Türkçedir (Divanü Lügati't-Türk'ün kelimelerin anlamlarını açıkladığı bölümleri Arapçadır; diğer bölümler ise tamamen Türkçedir). Türkçenin Hakaniye lehçesi kullanılmıştır bu dört eserde.
      Göktürkler, Göktürk alfabesini ve Göktürk lehçesini ; Uygurlar Uygur alfabesini ve Uygur lehçesini ; Karahanlılar ise Arap alfabesini ve Karahanlı (Hakaniye) lehçesini kullanmışlardır. Bu üç lehçe arasında az da olsa farklılıklar vardır. Fakat bu farklılıklar çok büyük oranda olmadığı için bu üç devlet zamanında (6. yüzyıl ile 13. yüzyıl arası) konuşulan ve yazılan Türkçeye  "Eski Türkçe" denir. "Eski Türkçe Dönemi"nin son devresi, yani Karahanlılar zamanında ise dediğimiz gibi Karahanlı (Hakaniye) lehçesi kullanılmıştır. Bir süre sonra Türkçenin şiveleri arasındaki farklılık artmaya başladığı için 13. yüzyıldan sonra Türkçe, iki ana kola ayrılmıştır:
 1. Batı Türkçesi: Asıl kaynağı Göktürk lehçesidir. Şu anki Türkiye Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Gagavuz Türkçesi, Batı Tükçesi grubuna girer. Göktürk lehçesi yüzyıllar içerisinde gelişip değişerek günümüzde Türkiye Türkçesi, Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Gagavuz Türkçesi halini almıştır.
 2. Kuzey-Doğu Türkçesi: Asıl kaynağı Uygur ve Karahanlı (Hakaniye) lehçesidir. Şu anki Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Uygur Türkçesi ve Tatar Türkçesi, Kuzey-Doğu Tükçesi grubuna girer. Uygur ve Karahanlı (Hakaniye) lehçesi yüzyıllar içerisinde gelişip değişerek günümüzde Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Uygur Türkçesi (Not: Günümüzde Uygurlar hala yaşamakta olup Orta Asya civarında özerk bir devletleri vardır.) ve Tatar Türkçesi halini almıştır.
4.Metinde kültürel farklılaşmadan söz edilmiş midir? Kültürel özelliklerin dil ve söyleyişe nasıl yansıdığını örnekler vererek açıklayınız
İslam dininin kabulü başlı başına bir kültürel değişmedir. Bu dinin kabulüyle dil ve söyleyişte değişmiş. Sanatçılar bu dinin kelime ve kavramlarını eserlerinde kullanmaya başlamışlardır. Metinde de bu yeni kavaram ve kelimelere sıkça görmekteyiz.
5.Eseri günümüz şartlarına göre düşünerek yorumlayınız.
6.Yazarın fikrî ve edebî yönü hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Karahanlı devri Türk edebiyatının ilk örnekle­rini ihtiva eden Divanü Lûgati't-Türk, Türk dilinin ilk sözlüğüdür. Kaşgârlı Mahmut tarafından 1072-1077 yılları arasında yazılmıştır. Kaşgârlı Mahmut eserini aynı yıl Ebü'l-Kasım Abdullah'a takdim et­miştir.

İlk Türk sözlüğünün yazarı Kaşgârlı Mahmut, Karahanlı hükümdar sülâlesine mensup bir şehzade idi. Babası Hüseyin Çağrı Tigin 1056-1057 yıllarından önce Barsgan Emîri (Arslan ilig'i) idi.

Divanü Lûgati't-Türk; Türk milletinin yüceli­ğini anlatmak, Türk dilinin Arapçadan geri kalma­dığını göstermek ve Araplara Türkçeyi öğretmek, böylece o zaman hemen hemen tamamı Türklerce idare edilen Ön Asya'da Arapların Türklerle ko­layca münasebet kurmalarını sağlamak için yazıl­mıştır. Kaşgârlı Mahmut'a göre Tanrı, Türkleri her milletten üstün yaratmış, yeryüzüne onları hâkim kılmış, hakanları onlardan çıkarmış ve dünya milletlerinin idaresini onların eline vermiş­tir. Bunun içindir ki Allah, Türklerle beraber çalışanı aziz eyler, dileğine kavuşturur ve kötüle­rin şerrinden korur. Derdini anlatmak ve Türklerin gönlünü kazanmak için de onların dilleriyle konuş­maktan başka yol yoktur.

Eser, Araplara Türkçeyi öğretmek maksadıy­la yazıldığı için Türkçeden Arapçaya bir sözlük olarak düzenlenmiştir. Eserin çeşitli izahları ihtiva eden kısımları Arapçadır. Türkçe kelimelerin ve bunlarla ilgili örneklerin manaları da Arapça ola­rak verilmiştir. Yine aynı sebeple, yani Araplara Türkçe öğretmek maksadı güdüldüğünden o za­manki Arap lügatçiliği geleneğine uyulmuş ve Türkçe kelimeler, Arapça kelimelerin hususiyet ve vezinlerine göre sıralanmıştır.

Divanü Lûgati't-Türk her şeyden önce bir Türkçe-Arapça sözlüktür. Fakat Kaşgârlı Mahmut basit bir sözlük yazmak­la yetinmemiştir.  O, üstün bir milletin mensubu olduğuna inanan; gönlü Türklük sevgisiyle dolu; zihni, Türk milletinin ve çeşitli Türk boylarının, Türkçenin ve çeşitli kollarının, Türk edebiyatının ve folklorunun, Türk düşüncesinin ve yaşayış tar­zının, Türk efsane ve destanlarının, nihayet Türk ülküsünün bilgi ve şuuruyla donanımlı bir Türk milliyetçisi idi. İşte bütün bu duygu, sevgi, bilgi, inanç ve ülkü Kaşgârlının eserine aksetmiş ve Divanü Lûgati't-Türk'ü basit bir sözlük olmaktan çı­kararak, birçok konuda küçük serpintiler halinde de olsa, o zamanki Türklük bilgisinin bir el kitabı haline getirmiştir. Bunun içindir ki Kaşgârlı Mahmut "Türkoloji’nin babası" kabul edilir.
Kaşgârlı Mahmut daha önce Cevahir ün-Nahv fi Lügat it-Türk adıyla Türkçe'nin bir grame­rini de yazmıştı. Bu mühim eser ya büsbütün yok olmuş, ya da henüz bulunamamıştır. Ancak Divanü Lûgati't-Türk 'ün çeşitli yerlerinde Türkçe­nin gramerine ait bilgiler vardır ve bunlar hiç de azımsanacak ölçüde değildir. Gerek kayıp eseri, gerek Divan'daki gramerle ilgili notları dolayısıyla Kaşgârlı Mahmut aynı zamanda ilk Türk gramercisidir. Divan'da çeşitli Türk boylarının ağızları üzerinde de gözleme ve derlemelere dayanan tes-bitler ve mukayeseler vardır.

Türk boyları, ülkeleri, Türklerin âdet ve gelenekleri, çeşitli destan ve efsâneleri hakkında verdiği bilgilerle Kaşgârlı Mahmut çok yönlü bir Türkolog olarak karşımıza çıkar. Kelimeler için verdiği ör­nek cümlelerle hem Türklerin o zamanki yaşayış tarzlarına ışık tutar, hem de Türk cümle yapısı üzerinde çalışmaya imkân hazırlar. Hemen hemen bütün kelimeleri örneklendirmekle Kaşgârlı âdeta modern bir sözlükçü gibi çalışmıştır.    Kaşgârlı eserine yaşadığı dönemdeki Türk illerini gösteren bir de harita eklemiştir.




7.Eser ile yazar arasındaki ilişkiyi belirtiniz.
Yazar eserine kendi zihniyetini yansıtır. Biz esere bakarak yazın düşünce dünyasını ortaya çıkarabiliriz. Bu yüzden yazar ile eser arasında sağlam bir bağ vardır. Divan-ı Lügati’t-Türk’ün yazarının yaşamı ile eseri arasında da kuvvetli bir bağ vardır. Çok dindar bir insan olan Kaşgarlı Mahmut eserine de inandığı dinin özelliklerini aktarmıştır.

8.Araştırmalarınızdan hareketle Atatürk'ün Türk dili hakkındaki görüşlerini ve bu konuda söylediği sözleri açıklayınız.
16. Etkinlik
Okuduğunuz metin parçasını da dikkate alarak aşağıdaki soruları cevaplayınız.
1.    Kaşgarlı Mahmut bu eseri niçin yazmıştır?
Divanü Lûgati't-Türk; Türk milletinin yüceli­ğini anlatmak, Türk dilinin Arapçadan geri kalma­dığını göstermek ve Araplara Türkçeyi öğretmek, böylece o zaman hemen hemen tamamı Türklerce idare edilen Ön Asya'da Arapların Türklerle ko­layca münasebet kurmalarını sağlamak için yazıl­mıştır.

2.    Kaşgarlı Mahmut bu eseri nasıl hazırlamıştır?
Kaşgarlı Mahmut eserini devrindeki bütün Türk illerini dolaşarak hazırlamıştır.
3.    Kaşgarlı Mahmut'un bu eseri hazırlamasında kimin hangi sözü etkili olmuştur?

Hz. Peygamberin sözü etkili olmuştur. “And içerek söylüyorum, Buhara'nın sözüne güvenilir imamlarının birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim, ikisi de senetleriyle bildiriyorlar. Peygamber kıya­met belgelerini, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türk­lerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada "Türk dilini öğreniniz çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik var­dır." buyurmuştur.”

4.    Bu eser Kaşgarlı Mahmut'a ne kazandırmıştır?
Bu eser Kaşgarlı Mahmut’a Has Hâciblik unvanı kazandırmıştır.
5.    Divanü Lügati't-Türk'ün edebiyatımızdaki yeri ve değerini yazınız.

Divanü Lûgati't-Türk her şeyden önce bir Türkçe-Arapça sözlüktür. Fakat Kaşgârlı Mahmut basit bir sözlük yazmak­la yetinmemiştir.  O, üstün bir milletin mensubu olduğuna inanan; gönlü Türklük sevgisiyle dolu; zihni, Türk milletinin ve çeşitli Türk boylarının, Türkçenin ve çeşitli kollarının, Türk edebiyatının ve folklorunun, Türk düşüncesinin ve yaşayış tar­zının, Türk efsane ve destanlarının, nihayet Türk ülküsünün bilgi ve şuuruyla donanımlı bir Türk milliyetçisi idi. İşte bütün bu duygu, sevgi, bilgi, inanç ve ülkü Kaşgârlının eserine aksetmiş ve Divanü Lûgati't-Türk'ü basit bir sözlük olmaktan çı­kararak, birçok konuda küçük serpintiler halinde de olsa, o zamanki Türklük bilgisinin bir el kitabı haline getirmiştir. Bunun içindir ki Kaşgârlı Mahmut "Türkoloji’nin babası" kabul edilir.

6.    Divanü Lügati't-Türk sayesinde günümüze hangi sözlü edebiyat ürünleri ulaşmıştır?
Divanü Lügati't-Türk sayesinde İslamiyet öncesinde oluşan sav, sagu, koşuk ve destan türleri günümüze kadar ulaşmıştır.
17. Etkinlik
Kutadgu Bilig, Atebetül-Hakayık, Divanü Lügati't-Türk adlı metinlerden ve araştırmalarınızdan hareketle dönemin tarihî, siyasi ve sosyal yapısı hakkında çıkarımlarda bulununuz. Yapmış olduğunuz çıkarımları maddeler hâlinde yazınız.
1.  XI. yüzyıldan XII. yüzyıla doğru yabancı etkilerin arttığı görülür.
2. Toplumda ta­bakalaşma ve edebiyatta zevk ayrılığı da bu dönemde görülmeye başlar. Kısacası bu dönemin edebî verimlerinde bir geçiş döneminin özellikleri görülür.
3. Halk yeni Müslüman olduğu için yazılan eserler İslamiyet’in öğretilmesine yöneliktir.
4. Bu dönemde yazılan eserlerde  Hakaniye Türkçesi kullanılmıştır.
5. İslâmiyet, bu dini kabul eden Türklerin duyuş ve düşünüşünü, dünya görüşünü, yaşayış tarzını değiştirmiştir. Bu dönemde kentlerin ve kentsel yaşamın oluşması sonucunda toplumda tabakalaşma meydana gelmiş, bu da Arap ve Fars kültür­lerinin yüzyıllar boyunca beslediği büyük bir zevk ayrılığını doğurmuştur.
6. Genellikle medrese öğrenimi gören ve İslâmî bilimleri öğrenen yüksek zümre şairleri, Fars edebiyatını örnek almakla birlikte, aynı konu ve temaları, aynı ölçü ve biçimleri kullanarak, kendi üslûplarının damgasını taşıyan klâsik bir edebiyat meydana getirmeyi başarmışlardır.
7. İslâmiyet, toplumda bir zevk ayrılığına yol açmakla birlikte, Türk ede­biyatının birtakım yeni değerler kazanarak zenginleşmesinde ve böylece çok yön­lü bir gelişme göstermesinde etkili olmuştur.

ANLAMA VE YORUMLAMA
18. Etkinlik
a. Aşağıda Kutadgu Bilig, Atebetü'l-Hakayık, Divan-ı Hikmet ve Divanü Lügati't-Türk'ten parçalar verilmiştir. Bu metinlerden hareketle İslamiyet ile ilgili değer, düşünce ve bilgileri gösteriniz.
Kutadgu Bilig’de Hz. Peygamberin özellikleri anlatılmaktadır.  Atebetü’l-Hakayık’ta bu dünyanın geçiciliği ve asıl mekanın ahiret olduğu anlatılmaktadır. Divanü Lügati’t-Türk’te ise Hz. Peygamberin hadislerinin önemi üzerinde durulmuştur. Bütün bu kavramlar İslamiyet’in en önemli değerleridir.
Kutadgu Bilig'den
PEYGAMBER ALEYHİ'S-SELÂMIN MEDHİNİ SÖYLER
Esirgeyen Rabb'im halkın en seçkini ve insanların en iyisi olan sevgili Peygamberi gönderdi.
O karanlık gecede halka meşale idi; etrafa ışık saçtı ve seni aydınlattı.
O sana Tanrı tarafından gönderilen davetçi idi; sen bu sayede doğru yola girdin, ey yiğit.
     Atasını ve anasını feda etti; tek dileği ümmeti idi, ona yol gösterdi.
Gündüz yemedi, gece yatmadı; Tanrı'dan seni istedi, başka bir şey istemedi.
Bütün kaygusu ümmeti idi; rahat etmek için, onun azaptan kurtulmasını dilerdi.
Ey Tanrı'm, benim gönlümü gözet; kıyamette beni sevgili Peygamber ile birlikte haşret.
Kıyamette dolunay gibi yüzünü göster; ey Tanrı'm, kendisini bana şefaatçı kıl.
Atebetü'l- Hakayık'tan
Bu dünya malından yiyecek ve giyecek (kadarını) al;
fazlasını isteme (fazlası) yüklenilecek vebaldir.
Resul, dünya için, tarladır demiş;
tarlada çalış çabala ve iyilik ek.
Bu dünya lezzeti baki değildir;
zevk müddeti, yel geçer gibi, geçer;
genç ihtiyarlar ve yeni eskir;
kuvvetli çöker kuvveti gider
Divan-ı Hikmet'ten
Eya dostlar, kulak verin dediğime,
ne sebepten altmış üçte girdim yere?
Miraç üstünde hak Mustafa ruhumu gördü,
o sebepten altmış üçte girdim yere.
Hak Mustafa Cebrail'den kıldı sual;
bu nasıl ruh, tene girmeden buldu kemal?
Gözü yaşlı, halka yaralı, boyu hilal;
o sebepten altmış üçte girdim yere.
Divanü Lügati't- Türk'ten
İmdi, bundan sonra Muhammed oğlu Hüseyin, Hüseyin oğlu Mahmud der ki: "Tanrı'nın devlet güneşini Türk burçlarında doğdurmuş olduğunu ve onların mülkleri üzerinde göklerin bütün daire döndürmüş bulunduğunu gördüm.
And içerek söylüyorum, Buhara'nın sözüne güvenilir imamlarının birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim, ikisi de senetleriyle bildiriyorlar. Peygamberler kıyamet belgelerini, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada "Türk dilini öğreniniz çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır." buyurmuştur.
b. Bu eserleri yapı, tema, dil ve söyleyiş özellikleri bakımından karşılaştırınız. Sonuçları sözlü olarak ifade ediniz.
Kutadgu Bilig beyit, Atebetü’l-Hakayık dörtlük, Divanü Lügati’t-Türk ise nesir şeklinde yazılmıştır. Her üç metinde devrine göre sade bir dille yazılmıştır. İlk iki metin ölçü ve uyaklı bir söyleyişe sahipken, üçüncü metin nesir halindedir.
19. Etkinlik
Yukarıdaki metinleri inceleyiniz. İncelediğiniz metinlerin sanat metni ve öğretici metin olarak kesin çizgilerle ayrılıp ayrılmadığını örnekler vererek anlatınız.
Kutadgu Bilig-Sanat metni
Atebetü’l-Hakayık- Sanat metni
Divanü Lügati’t-Türk-Öğretici metin
20. Etkinlik
Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dil-dir.Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yüceltmek için çalışır... Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısız felaketler içinde ahlakının, geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının, kısaca bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin, kalbidir, zihnidir.
Millî duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî duygusunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginle­rindendir, yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini yüksek bağımsızlığını koruma­sını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
Mustafa Kemal ATATÜRK

a.  Atatürk'ün yukarıdaki sözlerinden hareketle Türkçenin yaşayan ve zengin bir dil olup olmadığını söyleyiniz.
Türkçenin Zenginliği
Diller için fakirlik-zenginlik veya ilkellik-gelişmişlik kavramlarından bahsedilir. Ancak dil, bir imkânlar alanı olarak kendi kendine ne zengin ne fakirdir. Bu sebeple, diller için kullanılan fakirlik-zenginlik kavramları, aslında dilin kendisine ait değildir; dili kullananların düşünme ve görmelerinin, hayat karşısındaki tavırlarının, zihin faaliyetlerinin fakirlik ve zenginliğinin dile yansımasıdır.
Dilleri zenginliği, kelime zenginliği ve şekil zenginliği olmak üzere iki açıdan incelenmektedir.
Kelime zenginliği, müşahhas (somut) veya mücerret (soyut) kelimelerin zenginliği şeklinde kendisini gösterebilir. Mücerret (soyut) kelimelerin zenginliği, dilin ve dili kullananların zihin gelişmişliğini gösterir. Bundan dolayı dillerdeki asıl zenginlik göstergesi, mücerret (soyut) kelimelerdir.
Şekil zenginliği, dilin yeni karşılaştığı varlık ve kavramların (nesnelerin) karşılığı, adı olmak üzere ihtiyaç duyduğu yeni kelime veya sözleri türetebilme yeteneği demektir. Türetme ve yeni kelime yapma dilin dayandığı asıl sermayesi veya hayat kaynağıdır. Şekil zenginliği, kelime türetme ve kelime birleştirme (terkip) olmak üzere iki yönlü imkânlar alanıdır.
Bir dilin kelime ve şekil zenginliği, kavaram zenginliği ve somut-soyut kelime çokluğu, dolayısıyla anlatım rahtlığı ile kendisini gösterir. Sadece kelime sayısının çokluğu zenginlik için yeterli ölçü değildir. Dilde önemli olan, her nesne ve kavram için, hatta bunların ince farkları (nüansları) için ayrı ayrı kelimelerin bulunmasıdır. Bir dilde, bir nesne için birden fazla kelime varsa zenginlik; buna karşılık, bir kelime birden fazla nesnenin karşılığı ise fakirlik söz konusudur
Dilin zenginleşmesi, yeni nesne ve kavramların veya bunların ince farklılıklarının çoğalması, üretilmesi ile mümkündür. Bilinen nesnelerin veya kavramların karşılığı olan kelimelerin yeni kelimelerle değiştirilmesi, dile bir zenginlik katmaz. Çünkü dil görmek, bulmak ve düşünce üretmekle ve üretilenlere yeni kelimeler, ifadeler bulmakla zenginleşir. Dilde var olan kelimeleri değiştirmek, dilin zenginliğine bir şey katmaz. İmkân yerine olanak, millet yerine ulus, kitap yerine okungaç, gözlük yerine görgeç, istiklâl yerine bağımsızlık, hürriyet yerine özgürlük vs demek sadece dili kullananların zihnindeki yerleşmiş kavramları boşaltmak ve değiştirmektir. Böyle bir uygulama kelimelerin anlam çağrışımlarını kısırlaştırır hatta yok ederek, dilin kültür taşıyıcılığını ve kültürün devamlılığını engeller. Dolayısıyla millî kültüre zarar verir.
Türkçe, yaşayan dillerle karşılaştırıldığında kelime ve kavram zenginliği bakımından pek çok dilden zengindir. Ancak ilim ve teknikte gelişmiş Alman, Fransız, İngiliz dillerine göre ilim, teknik terimleri ve soyut kavramlar bakımından daha az zengindir. Şekil zenginliği bakımından ise, söz konusu dillerden daha yetenekli ve zengindir.
İngilizce dünyanın kelime sayısı bakımından en zengin dili olarak bilinmektedir. Redhouse (1968) sözlüğünde 160 bin kelime vardır. Almanca bazı sözlüklerde, 110-120 bin; Fransızca sözlüklerde de 60- 85 bin civarında kelime bulunmaktadır. Meselâ Fransızca “Dictionnaire Du Français, Hachette Paris, 1987” adlı sözlükte 58 bin kelime bulunmaktadır.
Türkçe sözlüklere gelince, Kaşgarlı Mahmud’un X1. yüzyılda hazırladığı Türkçe’nin ilk ve en eski sözlüğü Divanü Lügati’t Türkte 8.000 civarında kelime vardır. Bu durum çağdaşı dillerle kıyaslandığında herhalde büyük zenginliktir. Türkiye Türkçesi’nin önemli sözlüklerinden olan Şemsettin Sami’nin 1901’de yayımladığı Kamus-ı Türkî adlı sözlüğünde 26.000 kelime bulunmaktadır. Eski Türk Dil Kurumunun 1945’te ilk baskısını yayımladığı Türkçe Sözlükte 15.000 kelime vardır. (Dilimizin tasfiyecilik yoluyla fakirleştirilmesinin en iyi belgesi). Türk Dil Kurumunun, tasfiyecik-uydurmacılık anlayışının en yaygın olduğu dönemde yayımladığı (1977) Türkçe Sözlük’te 27.800 kelime bulunmasına karşılık, Kurum’un yeni yapılanmasından sonra yayımlanan Türkçe Sözlük’ün 1998 baskısında 60 bin madde başı, 15 bin madde içi olmak üzere 75 bin; 2006 baskısında ise, toplam 77.400 söz bulunmaktadır...
Günümüzün sözlükçülerinden Mehmet Doğan’ın hazırladığı Büyük Türkçe Sözlük’ün 1981’de yapılan ilk baskısında 55 bin civarında kelime bulunmaktadır. Büyük Türkçe Sözlük’ ün 2003’te yapılan genişletilmiş 16. baskısında ise 75 bin kelime ve 18 bin deyim terkip bulunduğu belirtilmektedir.
Kısaca Türkçe zannedildiği gibi fakir bir dil değildir. Ancak, bugünün nesilleri, “zengin dilin fakir kullanıcıları” durumuna getirilmiştir. Bunun da tasfiyecilik-uydurmacılıktan Millî Eğitime ve basından küreselleşmeye uzanan çeşitli sebepleri vardır.
b.       Millî kültürümüzün korunmasında dilin önemini açıklayınız.
Türk Milli Kültürü, Türklerin, tarihi süreç içerisindeki toplumsal yapılarını, dini, iktisadi hayatlarını, edebi kültür, dil ve sanatlarını, düşünce ve ahlak özelliklerini içerisine alan geniş bir konudur. Bu kadar geniş bir konuyu, tüm ayrıntılarıyla ele almak oldukça zor bir iştir. Bu sebeple, yazımızda, Türk Milli Kültür'ünün önemli bir unsuru olarak, Türk Dili üzerinde durulacaktır. Türk Dili'nin tercih edilişinin bir diğer sebebi ise, dilin, bir toplum için, son derece önemli ve etkili bir araç olduğu gerçeğidir. Bize göre, dilini kaybetmiş bir millet, milli benliğini, değerlerini, özünü, daha doğrusu, her şeyini kaybetmiştir. Bir dil, kullanılmazsa ortadan kalkar. Konuşulmayan, yazılmayan bir dilin devam etmesi, kuşaklar boyunca var olması, söz konusu değildir.

Dil, düşünmenin aracıdır. Düşünemeyen insanların fikir üretme gibi bir şansları yoktur. Dil ile düşünme arasındaki bu sıkı bağ, milli hissin oluşmasında da etkilidir. Milli bir his, ancak, o milletin dili ile oluşturulabilir. Şöyle diyelim, İngilizce konuşup, fikirler ortaya koyarak bir Fransız milliyetçiliğinden söz edebilir misiniz? Tabi ki, bu gülünç bir durum olur. Demek ki, dil, bir milletin milli duygularının oluşmasında, bu duyguların geniş kitlelere yayılmasında birinci derecede önemlidir. Her millet, ancak, kendine özgü bir dil ile milli hislerini kuvvetlendirip yayabilir. Bu gerçeği gören büyük önderimiz ATATÜRK, Türk Dili'ne son derece önem vermiş, birçok yabancı kelimenin Türkçe karşılığını aramış, Türkçe'ye hak ettiği değeri göstermiştir. Bugün, matematikte kullandığımız birçok terim ATATÜRK'ün bizzat kendisinin ortaya koyduğu Türkçe kelimelerdir (örneğin; artı, açı, üçgen). Bu konuda ATATÜRK ve ona destek verenlerin yaptıkları tüm çalışmalar, hep bir düşüncenin ürünüdür: Milli bilinci canlandırmak. Milli bilinç, her şeyden önce, dilin ayakta durması, gelişmesi, yabancı kelimelerden arındırılması ile mümkün olabilir. Tabi ki böyle bir milli bilinç sahibi olunabilmesi için de, ortada, bir milletin bulunması gerekir. Atatürkçülükte, milletin tanımında dahi "dil birliği" esastır. Millet, dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu siyasi ve toplumsal bir heyettir. Bu sebeple, tüm Atatürkçülerin Türkçe'ye önem vermeleri, bu konuya duyarlı olmaları gerekmektedir.

Tarih bize göstermiştir ki, milli kültürünü kaybeden milletler, daima "güçlü milli duygu"lara sahip olan milletlerin egemenliğine girmişlerdir. Başlangıçta da belirttiğimiz gibi, madem ki dil, milli kültürün ve milli kültür de bağımsızlığın temeli, öyleyse, bize düşen görev, Türkçe'ye gereken önemi vermek; Türkçe konuşmaktan, Türkçe yazmaktan gurur duymaktır. Atatürk dili, milli kurumların en başta geleni sayıyor, milli duygu, düşünce ve yönelişin, milli benlik ve şuurun milli dile bağlı olduğu üzerinde önemle duruyor, uzun vadeli düşünülürse, milli bağımsızlığın, ancak, Türk dili varoldukça, dil bağımsız oldukça mümkün olacağı temelinden yürüyordu. Nasıl olabilir de, Batılılaşmak uğruna güzel Türkçe'den vazgeçilebilir. Böyle bir Batılılaşmayı ne Mustafa Kemal ATATÜRK kabul ederdi, ne de günümüzde herhangi bir Türk vatanseveri kabul edebilir. Türkiye, eğer ki, AB ya da benzeri birtakım örgütlerin içerisinde yer alacaksa, böyle bir durum ancak, Türk Milli Kültürü 'nün tam anlamıyla korunacağı bir ortamda gerçekleşmelidir.

21.    Etkinlik
Türklük biliminin kurucusu olan Kâşgarlı Mahmut'un 1072-1074 yılları arasında kaleme aldığı ve "Türk lehçelerinin sözlüğü" demek olan büyük eseri Dîvânu Lûgati't-Türk, Türk dili ve edebiyatının ilk örneklerini ihtiva etmesi yanında, ll.yüzyıldaki yüksek Türk kültür ve medeniyetini yansıtması bakımından da Türklüğün temel kitaplarından birisidir.
Bulunuşu, Türklük bilimi için Orhun Yazıtları'ndan sonra ikinci büyük keşif kabul edilen Dîvânu Lûgati't-Türk'te, Türk tarihine, efsanelerine, coğrafyasına, o günkü Türk toplumunun günlük yaşayışına, âdetlerine, beslenme ve giyecek kültürü ile iktisadî hayatına kadar birçok kıymetli bilgi, çeşitli kelimelere verilen örneklerde ve bunların açıklamalarında ortaya konmuştur. Kâşgarlı, eserinin sunduğu bu zengin malzeme ile karşımıza çok yönlü bir Türkolog olarak çıkmaktadır. Çeşitli cümleler, atasözleri ve şiirler ile beslenen ve yer yer önemli gramer kurallarının da verildiği Dîvân'da, verilen kelimeler çok defa zamanın Türk dünyasında kullanılan mukabilleri ile de karşılaştırılmıştır.
Yaklaşık bin yıl önce kaleme alınan ve Türklüğün "altın kitabı" olma şerefini taşıyan Dîvânu Lûgati't-Türk'ten, Türk milletinin bin yıl önce bile ne kadar yüksek bir kültür ve medeniyetin sahibi olduğunu da anlıyoruz. Zira, bundan yaklaşık bin yıl önce koynunda "ipek mendil" taşıyan, kırışmış elbiseleri için "ütü" kullanan bir millet, şüphesiz yüksek bir kültür ve medeniyetin temsilcisidir.
22.        Etkinlik
a. Aşağıda verilen kavram ve açıklamaları doğru şekilde eşleştiriniz.
Hikmet-Bilgelik
Kudret- Güç, erk, iktidar, Allah'ın ezeli gücü
Hak- Allah'ın isimlerinden biri
b. Hikmet, kudret, hak sözcüklerinin metinlerde kazandığı anlamları açıklayınız.
Hikmet: Doğadaki nesnelerin mahiyetini, asıllarını anlatan bilgi, ahlaki ve öğüt verici sözdür. Edebiyatta, dini-ahlaki konuları işleyen, nasihat eden, atasözleri ve öğütlerle süslü nazma denir. Bu tür şiirler hikemi şiirler diye bilinir.
Kudret :             güç, tâkat; Cenâb-ı Hakkın bütün kâinata hükmeden ezelî ve ebedî kudsî sıfatıdır.
Hak   : Her şeyi hakkıyla yaratan, varlığı hak olan ve her hakkın sahibi olan Allah. 
23. Etkinlik
Aşağıdaki kelimelerin eş anlamlılarını bulup eşleştiriniz.
Lügat-Sözlük
Doğu Türkçesi-Hakaniye Türkçesi
Oğuz Türkçesi-Batı Türkçesi
Peygamber-Yalvaç
24. Etkinlik
Karahanlı Türkçesi hangi coğrafyada kullanılmıştır? Anlatınız.
Metin inceleme 3. Soruda cevabı vardır.

DEĞERLENDİRME
a.        Aşağıdaki bilgilerin karşılarına doğru ise "D", yanlış ise "Y" yazınız.
( Y ) Divan-ı Hikmet XV. yy. da yazılmıştır.

( D ) Atebetü'l-Hakayık "Hakikatlerin Eşiği" anlamına gelir.
( Y ) Hikmet Köktürkçeyle yazılmıştır.
( D ) Ahmet Yesevî hikmetleriyle Türk halkına İslamiyeti öğretmiştir.

( Y ) Ahmet Yesevi yetmiş üç (73) yaşında çilehaneye girmiştir.

(  Y) Hikmetler bir güzele yazılan şiirlerden oluşmuştur.

( Y ) Hikmetler sanat kaygısıyla yazılmıştır.

( D ) Hikmetlerin çoğu dörtlükler hâlinde yazılmıştır.
( D ) Hikmetle dinî bilgiler manzum olarak yorumlanmıştır.

b. Aşağıdaki boş bırakılan yerleri uygun sözcüklerle tamamlayınız.
KAŞGARLI MAHMUT eserini Türkçe öğretmek için yazmıştır.
AHMET YESEVÎ yetiştirdiği öğrencileriyle Anadolu'nun Türkleşmesinde ve Müslümanlaşmasında büyük rol oynamıştır.
c. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1.   Aşağıdakilerden hangisi İslami Türk kültüründe yazılan ilk eserlerden biri değildir?
A) Divanü Lügati't-Türk
B) Atebetü-l Hakayık
C) Divan-ı Hikmet
D) Alp Er Tunga Sagusu
E)        Kutadgu Bilig
2.   İslamiyet etkisindeki Türk edebiyatının ilk eserlerinden biridir. Kaşgarlı Mahmut tarafından Türkçenin Araplara öğretilmesi düşüncesiyle Arapça olarak yazılmıştır."
Yukarıda bahsedilen eser aşağıdakilerden hangisidir?
A) Atebetü'I-Hakayık
B) Divan-ı Hikmet
C) Muhakemetü'l-lügateyn
D) Divanü Lügati't-Türk
E)        Mesnevî

3.   Aşağıdaki eserlerin hangisi İslamiyet etkisindeki Türk edebiyatı eserlerinden değildir?

A) Atebetü'I-Hakayık
B) Divan-ı Hikmet
C) Kutadgu Bilig
D) Divanü Lügati't-Türk
E)        Türeyiş Destanı

4.   "Dinî -didaktik özelliğe sahip öğüt ve ahlak kitabıdır. Edip Ahmet Yükneki tarafından yazılmıştır."
Yukarıda sözü edilen eser aşağıdakiler-den hangisidir?
A) Divan-ı Hikmet
B) Atebetü'I-Hakayık
C) Dede Korkut Kitabı
D) Kutadgu Bilig
E)        Divanü Lügati't- Türk

5.   Divanü Lügati't - Türk'le ilgili aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) Türk dilinin ilk sözlüğüdür.
B) Eser, sadece bir sözlük değil aynı zamanda Türk folklorunun ilk kitabıdır.
C) Eserde yer alan şiirlerin büyük çoğun­luğu dörtlüklerden oluşmaktadır.
D) Eser Türkçenin Farsçadan üstün oldu­ğunu ispat için yazılmıştır.
E)           Eser Arapça olarak yazılmıştır.
6.   Aşağıdaki eser-yazar eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır?
A) Divanü Lügati't- Türk - Kaşgarlı Mahmut
B) Kutadgu Bilig - Hacı Bayram-ı Veli

C) Atebetü'I-Hakayık - Edip Ahmet Yüknekî
D) Divan-ı Hikmet - Ahmet Yesevî

E)        Mesnevî - Mevlânâ Celaleddin Rumî

7.   Aşağıdaki  cümlelerden  hangisi  Edip Ahmet Yüknekî'nin "Atebetü'l-Hakayık" adlı eseri için söylenebilir?
A) Yazar, eserlerinde süslü ve ağır bir dil kullanmıştır.
B) Eser, dinî, tasavvufi şiirlerden oluşur.

C) Eser, dinî, didaktik özelliğe sahip öğüt ve ahlak kitabıdır.
D) Eserde Arapça ve Farsça kelime kullanıl­mamıştır.
E)        Eserlerde genellikle beşerî aşk konuları işlenmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.