2 Kasım 2012 Cuma

MUSTAFA KEMAL ANADOLU'DA

MUSTAFA KEMAL ANADOLU'DA

Suriye bozgunu üzerine, Mustafa Kemal İstanbul’a döndü. Her tarafta düşman askerleri dolaşıyordu. Liman, düşman zırhlıları ile doluydu. Bu çirkin görüntülerden son derece üzüldü. İçi kan ağlayarak padişaha, öteki devlet adamlarına başvurdu. Bir şeyler yapmak, yurdu bu durumdan kurtarmak istiyordu. Onlarla hiçbir şey yapılamayacağını anladı. Şişli’deki evine çekildi. Orada, yakın ve güvenilir arkadaşlarıyla bu duruma çözüm yolları aramaya başladı.

Bir gün yakın arkadaşı İsmet Paşa ile önlerine bir Anadolu haritası açtılar. Uzun uzun konuştular. Yapılacak işleri tasarladılar, planlar hazırladılar.

Mustafa Kemal, artık kesin kararını vermişti. Ne padişahtan ne de ötekilerden hayır vardı. Böyle bir ortamda İstanbul’da bulunmanın, burada çözüm aramanın faydası yoktu. Anadolu'ya geçip kurtuluş için halkı örgütlemek gerekiyordu. Çünkü halktan başka dayanılacak bir güç kalmamıştı.

Mustafa Kemal'in Şişli'deki evindeki gizli toplantılardan kuşkulanan padişah Vahdettin de onu İstanbul'dan uzaklaştırmak istiyordu. Sonunda Anadolu'daki karışıklıkları incelemek göreviyle Mustafa Kemal'i Üçüncü Ordu Müfettişi olarak görevlendirdi. Zaten Mustafa Kemal'in de istediği buydu. Hemen kabul etti. İzmir'in Yunanlılar tarafından alındığı 15 Mayıs 1919 günü, İstanbul'dan Bandırma Vapuru'yla Karadeniz'e açıldı. İngilizler, onu denizde pusuya düşürüp öldürmek istediler. Ama o üstün sezgisiyle bu tehlikeyi de atlatıp 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a çıktı.

Anadolu, her tarafnıdan düşmanla kuşatılmıştı. Adana'ya Fransızlar; Urfa, Maraş, Antep ve Merzifon'a İngilizler girmişti. Antalya ve Konya'da İtalyan askerleri vardı. Bunu fırsat bilen azınlıklar (Ermeniler, Rumlar) da kurdukları çeşitli yıkıcı örgütlerle Osmanlı Devleti'nin çökmesine yardımcı oluyorlardı.

Anadolu tam bir kargaşa içindeydi. Değişik kurtuluş önerileri geliyordu. Bölgesel bazı kurtuluş örgütleri kurulmuştu. "Devlet elden çıktı, hiç olmazsa bazı bölgeleri kurtaralım." deniliyordu. Bazı aydınlar da kurtuluşu ya İngilizlerin ya da Amerikalıların koruyuculuğunda görüyordu. Onlara göre Osmanlı Devleti, bu devletlerden birinin desteği ile batmaktan kurtulabilirdi.

Mustafa Kemal, bu kurtuluş yollarının hiçbirini doğru bulmadı. Ona göre tek bir karar vardı. O da ulus egemenliğine dayanan, kısıntısız, koşulsuz, bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak.
Bu kararın dayandığı temel düşünceyi de şöyle açıklıyordu:

“Temel ilke, Türk ulusunun onurlu bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilir. Ne denli zengin olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak durumunda kalmaktan kurtulamaz.

Yabancı bir devletin koruyuculuğunu istemek, insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü ve beceriksizliği açığa vurmaktan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağılık duruma düşmemiş olanların, başlarına isteyerek bir yönetici getirmeleri düşünülemez.

Oysa Türk'ün onuru ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulusun, tutsak yaşamaktansa yok olması daha iyidir.

Öyleyse ya bağımsızlık, ya ölüm!” (Söylev 1, s.10)

Ordu İle İlişki Kuruluyor

Mondros Anlaşmasına göre Osmanlı ordusu, üç beş birliğin dışında dağılmıştı. Askerlerin kimisi cephelerde şehit olmuş, kimisi de anlaşma gereğince silahını teslim ederek kasabasına ve köyüne dönmüştü.

Mustafa Kemal'in Anadolu'ya çıkınca ilk işi, verdiği “tam bağımsızlık” kararını uygulayabilmek için henüz dağılmamış ordu birlikleriyle ilişki kurmak oldu. Erzurum'da, Ankara'da ve Trakya'da bulunan birlik komutanlarına çektiği telgraflarla kararını bildirdi. Onlardan istediği şuydu: “Ayrı ayrı hareket edilmeyecek, bağımsızlığa ulaşıncaya dek bütün ulusla birlikte çalışılacak, kararsızlığa yer verilmeyecek.”

Bu sırada Yunan ordusu Manisa ve Aydın'a girmiş, Anadolu'ya doğru ilerliyordu. İzmir'deki birliğimiz düşmana tutsak olmuştu.

Mustafa Kemal, 28 Mayıs 1919'da yayınladığı bir bildiri ile valileri, öteki yöneticileri ve ordu birliklerini uyardı. Düşmanın Manisa ve Aydın'a girişinin yurt bütünlüğüne verdiği sakıncaları belirtti. Düşman saldırısına karşı sert tepkiler gösterilmesini, karşı konulmasını istedi. Ulusal tepkinin bütün yurda yayılması için büyük açık hava toplantıları düzenlenmesini, durumun apaçık halka anlatılmasını, halkın kurtuluş bayrağı altında toplanmasını istedi.

İstekleri hemen uygulandı. Anadolu'da yer yer büyük gösteriler başladı. Düşman saldırısına karşı halk ayaklandı, silahlanmaya başladı. Küçük fakat düşmana büyük zararlar veren “çete'ler kuruldu.

Bütün bu olup bitenler, İstanbul Hükûmeti'ni korkuttu. Mustafa Kemal'i hemen geri çağırttılar.

“Yurdun bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikededir.

Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun kesin kararı ve direnişi kurtacaktır.

Anadolu'nun her bakımdan en güvenli yeri olan Sivas'ta ulusal bir kurultayın tez elden toplanması kararlaştırılmıştır.

Bunun için bütün illerden halkın güvenini kazanmış üç temsilcinin mümkün olabileceğince çabuk yetişmek üzere hemen yola çıkarılması gerekmektedir.”

Ahmet Köklügiller Atatürk (Kişiliği, İlkeleri, Düşünceleri)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.